Başkan ama ‘başkan’ sıfatını sevmiyor.
Kulüp yönetiyor, A takımın maçına gitmiyor.
Parası var, yabancıya vermiyor.
“Bu toprakların çocukları bana yeter” diyor, olanı olmayanı tesise harcıyor, bunu yaparken kimseye eyvallah etmiyor.
Oralarda, bütün dünyanın ilgisini çeken organizasyonlara imza atıyor.
Altınordu Futbol Akademisi’ndeki yüzlerce çocuğu 7 ceddine kadar tanıyor, kendi takımına dışardan gelenin adını başkasına soruyor...
Kısaca bilgilendireyim...
1998’de İzmir sporunun kanaat önderleri tarafından kuruldu, adı da İzmirgücü Spor Vakfı konuldu. Uzun yıllar, keyifli buluşmalar, sükseli toplantılar eşliğinde İzmir kulüplerine çatı olma görevini başarıyla yürüttü. Gelin görün ki bir yatırım hatası, bir çuval inciri berbat etti, İZVAK’ı kapanmanın eşiğine getirdi.
2016 yılında tam “kepenler iniyor” derken, Karşıyaka başkanlığı döneminde Göztepe’deki mevkidaşı Mehmet Sepil ile el ele verip, düşman kardeşler arasında inşa edilen dostluk köprüsünün mimarlarından olan Ali Erten meydana çıktı. “Ben bunu yaşatırım” dedi, vakfın ilk kurucuları ve eski başkanlarının tam desteği hatta dönemlerine ait sıkıntılı rakamları temizlemesiyle kolları sıvadı.
Sonrasında, adı İzmir Spor Kulüpleri Birliği Vakfı olarak güncellenen oluşum, geçmişi kavgalarla dolu kulüplerin tek yumruk olmasını sağladı, Alsancak ve Gürsel Aksel statlarının yapımında bürokratik engellerin aşılması, tüm kapıların açılması konusunda var gücüyle çalıştı, yarım kalan Karşıyaka Stadı’nın tamamlanması adına umudundan ve takipçiliğinden hiç ödün vermedi, eşsiz hizmetler, destekler, kaynaklar üretti, büyük bir hızla İzmir’in en özel STK’larından biri konumuna geldi.
İZVAK şu sıralar, “Ölüyü dirilten” mevcut yönetimle, dinamik grup mottosuyla yola çıkan, vakfın şemsiyesi altına diğer branşları, amatörleri, taraftar gruplarını da sokmayı vaat eden ama başta başkan adayı Sayın Emre Sarıgedik olmak üzere bir çoğu vakfın üyesi bile olmayan isimlerle dolu bir liste arasında yaşanacak seçimin gerginliğiyle anılıyor.
İZVAK’ın Türkiye çapında örtüştüğü yapı Kulüpler Birliği’dir... Orada da defalarca başkan değişmiş ama hiç biri için sandık kaosu yaşanmamıştır. Çünkü Kulüpler Birliği, Süper Lig kulüplerini temsil eder ve o kulüpleri yönetenler kendilerini kimin temsil edeceğini doğal olarak kendileri belirler. İZVAK’ta İzmir’in asırlık çınarlarının birliğidir ve 6 kulübün seçkin başkanları, altına imzalarını koydukları ortak bir bildiriyle kulüplerini kimin temsil etmesini istediklerini hiç bir kuşkuya yer kalmayacak şekilde deklere etmişlerdir.
Ben de İzmirli bir spor insanı olarak kuruluşundan itibaren İZVAK üyesiyim ve seçimde sadece 1 oyum var.
2016 yarından itibaren yok... 2017... İzmir’i stat ayıbından kurtarsın... Alsancak ve Yalı hizmete girsin, Gürsel Aksel’de inşaat başlasın, Tire’de top santraya konsun. Akhisar Avrupa kapısına dayansın, yılan hikayesi Arena’sı çözümsüzlükten kurtulsun. Göztepe Süper Lig’e yükselsin. Altınordu Avrupa şampiyonu olsun. Balıkesir, Denizli, Manisa, Karşıyaka, Bucaspor parayı bulsun, Menemen’in yolu TFF 1.Lig’e çıksın... Altay 3.Lig’den kurtulsun, oradaki diğer Egelilerin bahtı açık olsun... Potada 3’lüğünüz, filede smacınız, hentbolda golünüz bol olsun... Her şey, hepimizin gönlünce olsun...
Diğeri var, kulübü adına onca sorun çözüm beklerken, “Bu çalışma niye bizimle koordineli yürütülmüyor” diye kapris yapıyor, statlar için koşturana taa Genova’dan sitem gönderiyor.
Aslında, birinin diğerine sorması lazım; “Arkadaş bu kadar insan senin stadın için seferberken, sen, senin görevlendirdiğin biri niye bu fotoğrafta yok” diye...
O biri, KSK başkanı olmadan önce de, KSK’ye başkanı olduğunda da, KSK başkanlığından aforoz edildikten sonra da ve şimdi fahri bir hizmete gönüllü soyunduğunda bile “KSK’nin bir stadı olsun” diye savaştı, savaşıyor... Hatta şu anda Göztepe, Alsancak, Menemen, Bergama, Tire’de de tesisler zaman kaybetmeden halolsun diye karınca kararınca üretiyor, Atatürk Stadı’nın İzmir’e yakışır hale geleceği günün hayallerini kuruyor...
Bir önceki, “KSK’yi küçük düşürmek” başlıklı yazımda da vurgulamıştım...
Sözümün büyüğü yine sana değil diğeri...
Sözüm, tahminimce birine bu sitemi göndermezsen damla damla akan muslukları da kapatacaklarını hissettiğin istemezükçülere... “Ben daha iyisini yaparım” diye ortaya çıkıp, İzmir’i stat ayıbından kurtarmak için tek adım atmayanlarla... Atanların da önüne dikilmeye çalışanlara...
Bırakın artık siyaseti... İzmir için bir çivi çakanı alnından öpün... X parti yapsın, Y parti alkışlasın... Hatta Y parti yapılanı kıskansın, yanına, yamacına bir tesis koysun...
Başkan bulmak için 2 kere kongre yaptı, anahtar kayyuma gitmesin diye Mutlu Altuğ göreve ittirildi. Yine transfer yasağına girdi, bu kez açamadı... ‘Puanlarım silinecek’ diye yüreği hopladı... Gelirleri temlikli, icra memurları cirit atıyor... Mecburiyetten altyapı patentli gençlerine sarıldı... İkisi hariç iyi niyetli eskilerinden medet umdu... Ve ardıdan, “Allah Allah” dedirten sonuçlar... Kazandı Karşıyaka... Maçlarını kazandı, gençlerini kazandı, altyapısını kazandı, özgüven kazandı, itibar kazandı... Yıllar sonra baştacı edilecek evlatlar kazandı... Ve 3 Kasım krizi... Peşinat almamış, taksidi ödenmemiş, primleri verilmiş evlatlar, “Baba para” dedi, üvey evlat oldu... Yazının gişinde belirttiğim sebeblerden küçük düşmeyen KSK’yi, canla başla ayakta tutan gencecik adamlar, 1-2 idmana çıkmayarak küçük düşürdü. İdman boykotu elbette kabul edilemez, cezasız kalamaz... Ama evlatlıktan reddetmek de ne? Ne yaptı da KSK’yi küçük düşürdü Ali Say... Çok mu gol attı, fazla mı asist yaptı... Yoksa sponsor mu bulmalıydı?.. Battal peşinatları, Ali Kemal primleri mi ödemeliydi... Bu çocukları üvey evlat ilan etmen hata ama... Sözüm sana değil Mutlu Başkan... Sen ateşten gömleği giyerken de, üzerinde onunla yol alırken de defalarca bugünlerin geleceğini söyledin... Hepi topu 50-60 bin TL yüzünden yaşandı tüm bunlar... Sözüm; seni bu işe itenlere, KSK’yi küçük düşüren sözde babalara...
Alma mazlumun ahını
ÇIKAR ALELACELE!
Altay için geçen sezon “Amatöre düşer” dediler... “Ben düşürmem” dedi bir cengaver... ‘Para’ konuşmadı, ‘Kadrom zayıf’ diye ağlamadı, adı sanı duyulmamış çocuklarla ayakta tuttu koca çınarı... Transferin önü açıldı, ekibine usta ayaklar katıldı, 3 haftada 7 puanla lider de yaptı Altay’ı... Ödülü... Kovuldu Serdar Sabuncu... Akhisar’a tarihinin en iyi sezonunu yaşattı, en yüksek derecesini yaptırdı, Avrupa kapılarına dayattı Cihat Arslan... 2016-17’ye Kayseri deplasman galibiyetiyle başladı, ilk yenilgide bileti kesildi. Yenildiği takım Galatasaray’dı... Bugün... Sabuncu’dan sonraki 9 maçta iki teknik adamın daha celladı olan Altay, 1 maçı eksik liderden 9 puan geride, play-off hattının bile dışında... Akhisar, 10. haftada 3’ünü Arslan’ın bıraktığı 9 puanla sondan 2’nci sırada. Boşa dememişler... Alma mazlumun ahını...
Sağlıklı ve sözünün eri yönetim yapısı, başarıya aç Hamza Hamzaoğlu’nun enerjisi, özenle seçilmiş, ‘Az veren candan’ mantığıyla mutlu edilmiş futbolcu grubu, sadece 12’nci adamlığı görev edinen gönülden bağlı taraftar topluluğu... Bunlardı Ege’nin güçlü ilçesi Akhisar’ı, 1. Lig’in şampiyonu, bölgenin Süper Lig’deki nazar boncuğu yapan...
Ardından sürekli ve yürekli yükseliş...
Gekas’la, Niasse’la, Uğur’la, Güray’la, Bilal’le, Vaz Te’yle ve de Rodallega’yla renklenen birbirinden güzel yıllar...
Hamzaoğlu’nu Galatasaray’ın direksiyonuna götüren başarılar, Mustafa Reşit Akçay’la, Gekas’la didişmesi dışında iyi izler bırakan Roberto Carlos’la alınan kabul görür sonuçlar ve de Cihat Arslan’la pik yapan çıta...
Örnek duruşu, mütevazı profili, tavizsiz alışveriş anlayışı, oyun alanındaki terbiyesi, gürültüsüz patırtısız işleyişi, sadece Akhisarlıların değil tüm futbolseverin gönlündeki aslan yaptı Akigo’yu... Taraflı da tarafsız da alkışladı, birlikte sevinip birlikte üzülen bu kasabalıyı...
Peki neydi başarının sırrı...
İki kelimeyle, ‘Halkın takımı’ olmak...
Buralarda kara para az...
Makamını, hizmet uğruna bile olsa avantaja çeviren başkan, bal tutuyorum diye parmak yalayan yönetici de az...
Zaten kanıtı da aleni ortada, futbolda bulunduğumuz noktada...
İyi yönetilen, ayağını yorganına göre uzatmayı bilen Süper Lig’deki nazar boncuğumuz Akhisar’ı bir kenara koy...
Altınbaş’lar sayesinde amatörden dönüp, Mehmet Sepil’le İzmir’i Süper Lig ayıbından kurtarmaya soyunan Göztepe ile...
Seyit Mehmet Özkan’ın çocuk sevgisi, altyapı ve tesisleşme zekası sayesinde geleceği güvenle bakan Altınordu da bir yana...
Ya diğerleri...
Manisaspor ile Denizlispor ekonomik açıdan sürünüyor, eski borçları sahada kazandığı puanlarla ödüyor. Balıkesir topun ağzında...
İnanılması güç bir şampiyonluk...
İmkansız seviyesinde... Mucize tadında...
Türkiye’de sadece Pınar Karşıyaka’nın başarabileceği...
Basketbolda şampiyonluk...
Ne kadar mutluluk verici olabilir?.. Ne kadar kutlanabilir?..
Maksimum Karşıyaka’daki kadar...
Siz deyin tarih yazdı... Ben diyeyim destan...