BİR haftalık derginin (Türkiye Newsweek) kapak konusu "İslami burjuvazi" idi. Tartışma, Fırat Üniversitesi’nden Muhammed Çakmak tarafından yapılmış ve asıl başlığı "Türkiye’de Sanayici Dindarlığı" olan bir araştırmaya dayanıyor, çeşitli yazarlar konuyu değerlendiriyor.
Bu değerlendirmelerin de bir kısmı ilginç, ama bu tür konular hep bir kavram tartışması etrafında boğulur gider. Bu kez de kısmen böyle olmuş. Nitekim iş gelmiş, "Burjuva nedir, topluma faydası nedir, hangi iklimde nasıl yetişir?"e dayanmış.
Öyle olunca ver elini Avrupa tarihi ve de ders kitabı tanımları. Bu tanımlara göre burjuva, öncelikle, "hukuk devleti", siyasal, toplumsal özgürlükler demek. Ha demek ki, bizim peşinde koştuğumuz soru bunlar; yani asıl soru; İslami burjuvazi bu yönde bir dinamik olacak mı?
BU MUDUR BEKLENEN
Nitekim derginin kapak başlığı "Zenginleştikçe laikleşiyorlar"! "Laiklik, nerede devreye giriyor?" diyeceksiniz. Malum, bireysel, toplumsal, siyasal özgürlüklerin temelinde dini otoritenin nihai belirleyiciliğine sınır getirmek geliyor, oradan devreye giriyor. Peki, zenginleşme neden laikleşme getirsin? Ben bir sebep göremiyorum.
Laiklikten ne anladığınıza bağlı tabii. "Zenginleşen kendini dünyevi zevklere kaptırır, dini yasaklara kulak asmaz hale gelir" diyorsak, sıradan yozlaşmaya veya ikiyüzlülüğe de laiklik demek gerekir. Bu mudur laiklikten beklediğimiz? Suudi ve Körfez ülkesi zenginleri de, ülke içinde kapalı alanlarda ve ülke dışında alabildiğine "serbest" bir hayat sürüyorlar, buna laikleşme denebilir mi?
Dahası, alabildiğine "serbest" bir hayat sürmek laiklik midir? Kimsenin özgürlüğüne karışmayan dindar adam mı, zenginliği sayesinde ikili bir hayat süren muhafazakár çevre insanı mı, laikliğin esas meselesi açısından laikleşmiş adamdır? Nitekim, araştırmanın sonuçlarına göre bu yeni İslam burjuvazisi, özetle, aile içinde "kadınlara ’Seni refah içinde yaşatıyorum, özel hayatıma karışma’ diyen bir düzen kuruyormuş".
Din ve modernleşme mevzusu da, modernleşme ve liberal özgürlükler meselesi de eski ve sonu gelmez tartışmaların konusudur. Konuyu burada, bu mecralarda uzatamayacağımıza göre kısa bir hatırlatma yapmakla yetinelim. Modernleşme teknik ve ekonomik alanla sınırlı kaldığı sürece liberal demokrasiyi garantilemez. Sadece İslam dünyası değil, Batı dışı toplumların birçoğu bu muhtemel kopukluğun sayısız örnekleriyle doludur. Aklımızda olan "Batı burjuva toplumları" ise, mevzu zaman meselesi de değildir. Yani "burjuvazi üç nesilde oluşur" benzeri değerlendirmelerin, dünyayı ders kitabı tanımlarına uydurmaktan başka anlamı yoktur.
GERİSİ BOŞ LAF
Bu tür araştırmaların sonuçları da, zaten yakından baktığımızda bunu söylüyor. Muhafazakárların, özgürlüklere veya kadınlara bakışını merak ediyorsak, bu konuda kaygılar varsa, sosyoloji tezlerini bir yana bırakın, doğrudan söylenene bakın. "Sizi refah içinde yaşatıyoruz, gerisine karışmayın" yaklaşımı bir sürü sosyoloji teorisinden daha açıklayıcı, tevile gerek yok.
Hem unutmayın, tarih illa tek bir çizgide bir hedefe doğru akmaz, tarihin akışına, sosyolojik tezlere güvenmeyin. Biz nasıl bir gelecek kurmak istiyorsak o yönde birbirimizi ikna etmeye çalışalım, gerisi boş laf, kuru teselli.