GAZETEDE köşe yazmak benim için her zaman önemli bir işti. Hatta baştan bu önemi abarttığımı söyleyebilirim.
Bu nedenle İsmet Berkan, Radikal’de yazmamı teklif ettiğinde lüzumundan fazla nazlandım. Allah’tan o, bunu ciddiye almayıp ısrar etti. Allah’tan diyorum, çünkü sonradan fazla abarttığımı hissettim, köşe yazmak hoşuma gitti. Bu bakımdan İsmet Berkan’a her zaman teşekkür borçlu olduğumu düşünüyorum.
Genelde yazı yazmak, özel olarak köşe yazmayı önemsiyorum dedim. Ama benim kastettiğim bir gazetede yazmanın, birçok insanla düşüncelerini, izlenimlerini paylaşma imkánının önemli olmasıydı.
AKLIM BAŞIMDA
Yoksa fikirlerimin dünyaya nizam verme açısından fevkalade önemli olmadığını takdir edecek kadar aklım başımda.
Diğer taraftan herkesin bu işi önemsemek yanında, mütevazı çerçevesinin farkında olarak yaptığını düşünme eğilimindeyim. Dolayısıyla herkesin doğru bildiğinde ısrarını, bu uğurda yaptığı tartışmaları, girdiği polemikleri iyi niyetli ikna çabaları olarak görmeye çalışıyorum.
Yoksa yazı yazmanın, bir narsisizm kusması veya kişisel hesaplaşma alanı haline gelmesi tehlikesi var. Artık on seneye varan köşe yazma macerasında geldiğim noktada, bu tehlikenin fazlaca ortalığı kaplamış olduğunu, yazılanın fazlaca şahsileşme, lüzumundan fazla önemsenme durumu oluştuğunu düşünmeye başladım.
Bu işin sadece bir yanı...
Diğer taraftan Türkiye’nin geldiği noktada yazma çizme ve özellikle gazetede köşe yazma işi, şahsi olanın ötesinde, bir büyük politik didişmenin şu veya burasında yer alma haline geldi. Bu didişme ekseninde yer almayı reddedip, başka bir alan açmaya çalışmak giderek daha zor hale geliyor. Siyasi iktidarın her şeyi "AK" ve "kara" olarak görmeye devam ettiği bir ortamda, tek umut, eli kalem tutanların hiç olmazsa bu konuda ortak bir zemin arayışına omuz vermesi olabilirdi.
Halihazırda düşünce ve ifade özgürlüğünün zaten mevcut olan yasal sınırlarının da ötesinde, fazladan oluşan cendereyi sorun eden, ona karşı çıkan, hiç olmazsa asgari bir çabadan eser yok.
Yazma işini ikide bir "bir varoluş krizi"ne dönüştüren mizaçta biri değilim. Bence her koşulda isteyen yazmaya devam eder, isteyen etmez. "Sizler için yazıyorum ama bunalıyorum, daralıyorum" diye okuyucuyu bunaltmanın álemi yok.
Ancak bir paylaşma ortamı olarak yazı yazmanın ortamının artık fazlasıyla sıkıntılı hale geldiğini de paylaşmakta fayda var.
AÇIKÇA YAZAYIM
Biraz da böyle düşündüğüm ve hissettiğim için daha fazla dış siyaset yazmaya başladım. Dünya çapında siyasetin çok ciddi dönüm noktalarında yaşıyoruz, giderek daha fazla dış siyaset izlemek ve yazmak ihtiyacı duymamın tabii ki en önemli nedenlerinden biri bu. Ama tek nedeni bu değil ve herhalde yazdıklarımdan da bu anlaşılıyordur.
Yine de açıkça yazayım istedim.
Pek sanmıyorum ama umarım, yazı yazma sıkıntımın bir kısmı da, "yazı"yla değil, "yaz"la, yaz sıcağıyla ilgilidir, "Gel de yaz günü yazı yaz" sıkıntısıdır, gelir geçer.