ÖZELLİKLE de, bugünlerde olduğu gibi, siyaset izlemekten bunca bunaldığım bir dönemde, bir itirafta bulunmak istiyorum.
"Siyasetbilimci" sıfatından da, "aydın" gibi sıfatlardan da hep rahatsız olmuşumdur, hatta düpedüz utanmışımdır. Kendimi hep siyasi duruşumla tanımlamak konusunda kuşkum daha az.
Hatta çok az.
Dahası, bence herkesin bir siyasi duruşu olmalı, bu ahlaki bir seçim.
AYRICALIK RAHATSIZLIĞI
Siyasi duruş olarak kendimi hep "solcu" olarak tanımladım. Bu tanım üzerinde mızmızlanmayı, bir noktadan sonra gereksiz buluyorum. Soğuk savaşın bitmiş olmasının falan bununla ilgisi yok, olmamalı.
Marx okuduktan sonra solcu olmadım.
Öncelikle, doğduğum sosyal şartlar dolayısıyla çevremdeki birçok insana göre daha konforlu, daha ayrıcalıklı bir hayatım olması beni ilkokul yıllarından itibaren hep rahatsız etti.
Sonra, ben yaşadığım, hissettiğim, gözlediğim eşitsizliklere gerekçe bulma yolunu tutmadım. Zekámı, bilgimi bu yönde gerekçe üretmek için kullanamadım. Böylesi içime sinmedi.
Çocukluğumda içime işleyen "suçluluk duygusu"nu yenmek istemedim, tam tersine onu canlı tutmaya özen gösterdim. Hálá bu duygu benim için bana ait en önemli şeylerden biri. Solculuğu tanımlayan da bu duygu.
"Aydın", "siyasetbilimci" veya "siyaset gözlemcisi" gibi sıfatlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bunların yaydığı havada ciddi bir sevimsizlik var. Bu durumda, "siyaset denilen ve insanların hayatını tanzim eden alana dair, birikimimiz bir şekilde sıradan biriden fazla olduğu için, her şeye burnumuzu sokma, ahkám kesme hakkımız, hatta sorumluluğumuz var" gibi bir gerekçeye sığınmaya çalışıyorum.
Ama içim çok rahat değil. Başta, kendi ülkemizde olmak üzere, dünyanın dört bir yanında olana bitene dair, sürekli köşelerde yazı, televizyonlarda lafla fikir beyan etmeyi veya ahkám kesmeyi itici bulmaktan kurtulamıyorum. Siyasi duruşumu kendime izah edebileceğim kadar sade bir gerekçe bulmak peşindeyim.
KAVGAYA KARIŞIR MISIN?
Geçenlerde, yeni tanıştığım birine, bu konuda bir izah bulmak için kem küm ederken, bana "Sokakta tanık olduğun bir kavgaya hemen karışır mısın?" dedi. "Evet" demem yeterli bir izah oldu gibi geldi. Her şeyden önce kendim için rahatlatıcı bir gerekçe oldu. Belki hepsi bundan ibarettir diye düşündüm.
Nedense, tanık veya haberdar olduğum her ihtilafı üzerime almak, kendimce haklı/haksız ayrımı yapmak, hemen ardından haklı bulduğumla beraber kavgaya dahil olmak gibi tuhaf bir huy veya gayretimin olduğunun farkına vardım.
Her şeye dair "sade" izahlar peşinde olduğum için, siyasete bunca ilgimi, "siyasetbilimci" adı altında her şeye burnumu sokma merakımı ve bu yöndeki icraatlarımı, bu tuhaf huy veya gayretle açıklamak bana iyi geldi.
İsmime zaman zaman iliştirilen aydın, siyasetbilimci gibi sıfatların sevimsizliğini gidermeye yeter mi bilmiyorum ama, bu köşeden veya başka yerlerde ahkám kesmeye ister istemez devam ederken, araya sıkıştırıp paylaşmak istedim.