Paylaş
Siyasi pragmatizmin sonuçlarını, iktidar olmanın getirdiklerini, götürdüklerini anlıyorum, ancak muhafazakâr kesimin, şimdilerde olan biten karşısında, “bizim iktidarımız” diye, her şeyi bunca içine sindirmesini anlayamıyorum veya kabul edemiyorum.
Sosyal devlet!
Fakire sadaka dağıtmayı “sosyal devlet” diye yutturan sağ siyasetlere kanacak biri değilim. Bu yaklaşım bu iktidarla başlamadı, fakirliği, sosyal adaletsizliği sadaka ile savuşturmak anlayışı, sağ siyasetlerin genel özelliklerinden biri. Sadece, bu iktidar devrinde, bolca siyasi malzeme olarak kullanıldı. Fakire kömür dağıtımı, özellikle seçim dönemlerinin klasiği oldu.
Özelleştirme diye kamu kurumlarının birilerine peşkeş çekilip, işçisinin kaderine terk edilmesi de, en az yirmi yıldır kesintisiz sürüyor. Ama iş geldi, özelleştirildikten sonra kaderine terk edilen Tekel işçilerinin hak arama mücadelesini “provokasyon” diye yaftalayıp, gazla sopayla sindirmeye vardı. Bakıyorum, bu tablo ne iktidarın demokrat destekçilerini fazla rahatsız etti, ne de muhafazakâr destekçilerin vicdanını kıpırdatmayı başardı.
Bursa’da, yerin dibinde boğaz tokluğuna işçi çalıştırıp, üç kuruş masrafı göze alamadığı veya gözü paradan başka bir şey görmediği için çalışma koşullarına boş verip, 19 işçinin canına kasteden şirket, devletin en çok alım yaptığı şirketlerden biri çıktı. Dünkü Akşam Gazetesi’nde yayınlanan Çiğdem Toker’in bu konudaki haberini mutlaka okuyun, tablonun çirkinliğinin derecesini göreceksiniz.
Bir yandan fakire kömür dağıtarak vicdan susturmaya çalışanların, diğer eli kömür madenlerindeki muazzam sömürü ve ölüme terk eden koşulları görmezden gelerek, birilerinin rantını garanti ediyor. Bırakın, hukuki sorumlulukları, sosyal politikaların hiçe sayılmasını, kimsenin vicdanı kıpırdamıyor.
Şimdi, “bizim iktidarımız” diye, bu tablolar karşısında gık demiyen birçokları ile ben uzunca bir süre aynı yollarda hak mücadelesi yapmaya çalıştım. Siyaseten anlaşamıyorduk, sağ siyasetlerin sosyal körlüğünün farkındaydım, ama vicdanlarının bu kadar sindirilebilir olabileceğini hiç düşünmemiştim. O zamanlar beni İslamcılıkla suçlayanlar, bugün söylediklerimi görüp, halime gülüyor, “faydalı salak” durumuna düştüğümü düşünüyor olabilirler.
Hayır, öyle değil.
Hayal kIrIklIğI
Muhafazakâr kesimin uğradığı haksızlıklar gerçekti. Hiçbir şey, bu haksızlıkları görmezden gelmeyi mazur gösteremez. Siyasi duruşum haksızlıkları görmezden gelmeme, dini inancım insanların iyi niyetini sorgulamama mani. Gerisi, herkesin kendi bileceği iş. Haksızlıklara karşı mücadele diye yola çıkıp, iktidarlarına sahip çıkma adına vicdanlarını rafa kaldırma noktasına gelenlere bakıp, doğru bildiğimi yapmış olmaktan hayıflanıyor değilim.
Benimki, siyasi görüşler, tarihi koşullar bir yana, insanların vicdanının bunca güvenilmez olması karşısında duyduğum derin hayal kırıklığı.
Paylaş