Paylaş
Kendilerini laikliğin teminatı sayan çevre, epeyce hırpalanmaya maruz kaldı ama hiç olmazsa bu sayede, mesnetsiz racon kesme alışkanlıklarından büyük ölçüde vazgeçmek zorunda kaldılar.
KARİKATÜR ŞAHSİYETLER
“İrtica tehlikesi” gerekçesi ve dincilik suçlamasının ardında kurdukları güvenceli alan ortadan kalkınca, düşünme tartışma tembelliği ve rehavetinden bir ölçüde kurtuldular. Laikliğe titizlenmenin zart zurt etmekle değil, demokratik bir tartışma çerçevesinde akıl yürütmek şeklinde olması gerektiğini bir ölçüde anladılar. Darısı, “demokrasi” diye kendini ortaya atanların başına!
Zira “Laiklik denince akan sular durur”, ‘Söz söylenmez sözümüz üstüne” anlayışı zora girince, bu kez ortalığı aynı tavrı ve üslubu “demokrasi” adına benimseyenler sardı. Her tür sorgulamanın önüne bu sefer de, “demokrasi düşmanlığı”, “demokrasiye direnmek” gibi yaftalamalarla çıkmak âdeti hasıl oldu. Ne de olsa yerleşik bir siyasi kültür kolay kolay değişmiyor. Ama mutlaka değişmek zorunda.
Ben son zamanlarda, bu cenahta da umut bağlanabilecek gelişmeler olduğunu düşünmeye başladım. Beğenmedikleri her sözün sahibine “Ergenekoncu”, “darbeci” diyenler artık giderek karikatür şahsiyetler halini alıyor.
Bu ezberden başka sözü olmayanlar, işi o kadar ileri boyuta taşıdılar ki, en çok da kendi çabaları sayesinde ciddiye alınmaz hale geldiler. Gerçi şimdi de ortalık, “yargı darbesi”, “juritokrasi”’ gibi laflardan geçilmez oldu ama yine de ilerleme var. İktidar partisinin anayasa değişikliği paketini tanıtma ve tartışmaya açması üslubu, “kraldan çok kralcıların” bildik söyleminin ötesinde bir demokratik olgunluk sergiliyor. Kendi katkısıyla hazırlanan anayasa taslağı da çok tartışılan Ergun Özbudun dahil birileri, yeni pakete ilişkin destek ve eleştirilerini şerh eden tartışmalar açıyorlar. Tüm bunlar umarım hayra alamet gelişmeler olarak devam eder.
Tüm bunlar olurken, demokrasi adına söyledikleri ciddiye alınmaya değer isimlerden Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can’ın, anayasa paketini eleştirenlere “Matbaaya karşı gelenler gibi direniyorlar” sözü çok talihsiz olmuş. Pek üzerinde durmuyor, tartışmıyoruz ama epeyce zamandır pek itibar gören ve “demokratikleşme”yi, “karşı konulmaz bir tarihsel değişimin zaruri sonucu” olarak tanımlayan anlayış, aslında çok “muzır” bir bakış açısının sonucudur.
BAKIŞLARIN DIŞAVURUMU
Tarihin zorunlu bir seyir izlediği ve kimsenin bu seyrin önünde duramayacağı fikri, ister tarihin önündeki hedefin “proleter devrimi”, ister “bir milletin şahlanışı” ve de ister “demokrasi” olsun, otoriter bakış açılarının dışavurumu, otoriter siyasal söylemlerin mayasıdır. Çünkü, tarihi değişimde bireyin özne olarak rolü ve siyasal tartışmanın önemini görmezden gelir. Bunları “tarihin seyri” denilen metafizik bir akışa tabi kılar. En çok da demokrat bir hukukçunun kaçınması gereken bir
pozisyondur.
Ben şimdilik hatırlatmış olayım, konunun önemine binaen bu konuya tekrar döneceğim.
Paylaş