İran’da ’renkli seçim’in sonu

İRAN ’da, renkli devrimleri andıran bir "renkli seçim" dönemi yaşandı.

Ve yaşandı bitti, "demokratik"çe. İran halkının kesin çoğunluğu Ahmedinejad’ı yeniden seçti. Buyrun bakalım!

Ahmedinejad değil, baş rakibi Musevi seçilse İran’ın iç ve dış politikası ne ölçüde değişirdi sorusu bir yana, belli ki ne Batı siyaset dünyasının, ne liberal kamuoyunun temennisi bu değildi. Kesin olan şu; Ahmedinejad seçilmeseydi, hiç olmazsa İran’a ilişkin bir "liberalleşme" imajı oluşacaktı. Dünya sisteminin istemediğini halkı da istememiş olacaktı, tüm sorun "maraza çıkaran adam"a yıkılabilecekti.

6 YIL ÖNCE

Bu "temenni" o kadar güçlüydü ki, temenniye dayalı düşünce (wishful thinking) devreye girdi. İran dışında Musevi lehinde bir seçim havası oluştu.

Benzer bir hava tam altı yıl önce 2003 Haziran’ında oluşmuştu. O dönemin gazetelerine baksanız, İran bir renkli devrimin eşiğine gelmişti. Gün geçmiyor, İran’da gençlerin gizli partileri, defileler basına sızıyor, İran’ı ziyaret eden gazeteciler "İran halkı kıpır kıpır, rejime karşı büyük tepki var" gibi izlenimlerle geri dönüyordu. Sonuçta, İran’da renkli bir gelişme olmadı. Olamazdı.

Son seçim de gösterdi ki, İran halkının çoğunun ne rejimle, ne de onun radikal temsilcisi ile bir sorunu yok. Olan ve hatta bu rejimden dolayı canından bezmiş olan yok mu, elbette var. Onların canı can değil mi? Tabii ki can. O halde, belli ki aslında sorun İran’da demokrasi olmaması değil, "liberal demokrasi" olmaması. Öyle olduğu için, kim seçilirse seçilsin kimsenin liberal değerleri savunma hakkı, hukuku da yok. Ama böyle diye rejim mi değişecek veya kim değiştirecek, ne hakla müdahale edecek?

Diğer taraftan, tüm dünya ölçeğini bir yana bırakın, bölgede bu açıdan tek sorunlu ülke İran mı? Orada hiç olmazsa liberal demokrasi değilse bile belli sınırlar içinde tıkır tıkır işleyen bir demokrasi var. Suudi Arabistan başta olmak üzere bölgenin birçok ülkesinde o da yok. Bu ülkelerde doğru dürüst seçim, temsil kurumları falan yok, kadınlar oy veremiyor, daha ötesi var mı? Bu durumda, neden dünya alem İran’daki "sorun"la bu derece yakından ilgili? Nükleer silah tehdidi hiç gerekçe değil, zira bölgede tek nükleer güç İran değil.

Şunu söylemeye çalışıyorum; ne bölgede ne dünyada sorun demokrasi veya liberal değerler sorunu bile değil. Keşke öyle olsaydı, insanlık adına çok daha olumlu bir gidişatın yolu açılırdı. Mesela demokrasi, özgürlükler konusunda, halihazırdaki ikiyüzlü, tutarsızlıktan kırılan, buram buram hesap, çıkar kokan değil, samimi, tutarlı tek bir uluslararası söylem olsaydı, bu durumda, böyle bir dalganın arkasında çok daha güçlü bir dinamik oluşurdu. Bu, tüm ülkelerin iç siyasetini de etkilerdi.

BASİT GERÇEK

Aynı şekilde, nükleer tehdit konusunda tüm ülkeleri bağlayan nükleer silahlarda arınma politikası olabilseydi, her önüne gelen nükleer güç edinmeye çalışıp, toplumu da arkasına alamazdı. Hep birlikte, demokrasi, özgürlük, nükleer ve hatta nükleer silahlardan arınmış bir dünya için hepimiz tereddütsüz canla başla çalışırdık. Hiçbir siyasetçi, hasmane, militer, antisemit bir söylemle oy depolayamazdı. Ahmedinejad’ın başarısının ardında da, etrafımızda olan biten birçok şeyin ardında da, bu basit ama çok karmaşık gerçek var. Son durumun kısa hikáyesi bu. Uzun hikáyeye her vesile ile parça parça değinme fırsatı buluyoruz ve belli ki daha çok bulacağız.
Yazarın Tüm Yazıları