BUGÜN ülkeyi bir Obama histerisi sarmış olacak. Ama nasılsa bütün hafta aynı rüzgár esecek, ben şimdiden Obama yazmayacağım, seçim sonuçları meselesine devam edeceğim.
Geçen hafta, bugün "Bu seçimin sonucu fark etmez" demiştim. Tıpkı, meşhur tezkere oylamasında olduğu gibi, seçim sonuçlarının beni yanıltmasından son derece memnunum.
İKİ TEMEL KRİZ
"Hep muhalif olmak" adına veya münhasıran AKP’ye muhalif olduğumdan değil, tek parti rejimine giden siyaset sahnesi nefes aldığı için. Ama bunun bir adım ötesinde, seçim sonuçları hiç birimizi umutlandıracak bir tablo sergilemiyor.
Tam tersine, sonuçlar, Türkiye’nin yönetilmesinin ne kadar zor olduğunu ve giderek daha ne kadar zorlaşacağını gösteriyor.
İki temel konuda siyasi kriz gittikçe derinleşiyordu, sonuçlar bu durumu netleştirdi o kadar. Birinci kriz konusu, laik-muhafazakár gerilimi idi. Kimse kendini kandırmasın, CHP’nin bu kez, laiklik üzerinden siyaset yapmamış olması, aldığı oyun laik-muhafazakár geriliminin sonucu olmadığını göstermez.
Laikliği tehlikede görenlerin de, muhafazakárlığında adresleri belli. Seçmen bildiği adresler üzerinden oy kullandı. İkinci gerilim hattı, Kürt meselesi idi, bu noktada, Güneydoğu’da adres giderek daha fazla DTP’yi göstermeye başladı.
AKP bir kitle partisi, kapsama alanı tüm Türkiye olan tek parti olduğunu bir kez daha gösterdi. Ancak kitle partisi olmanın kapsayıcı olmak gibi bir avantajı olduğu gibi, sert rüzgárlara karşı kırılgan olmak gibi bir dezavantajı vardır.
Nitekim ortam daha yumuşak olduğunda ekonomik ve siyasal istikrar adına AKP’ye giden oylar belli ki son dönemin gerilimli rüzgárında bir miktar savrulmuş.
Umarım Kürt meselesinde rüzgár daha da sertleşmez ama, mevcut şartlar altında bile, bir kitle partisinin Kürt meselesini temelden çözmesini beklemek zaten ham hayaldi.
Halen AKP’nin Güneydoğu konusunda bölgeye daha sıcak mesaj verip, "demokratik" yönde daha fazla esnemesinin çözüm olduğunu ileri sürenlerin hayalperestliği sürüyor.
Altını çizelim, AKP bir kitle partisi, Diyarbakır’da olduğu gibi, Sivas, Erzurum’da da seçmeni var, Diyarbakır’a sıcak mesaj vermesinin, Erzurum’a soğuk mesaj olacağının hesabını yapmasında yadırganacak hiçbir şey yok.
Yadırgayamayız ama, her şart altında, kronikleşmiş kriz alanlarında yol almak zorunda olduğumuzu bilmek zorundayız.
ZOR YÖNETİLİR ÜLKE
Bu noktaya gelmiş bir ülke zor yönetilir bir ülkedir.
Oy saymanın bir noktadan sonra faydası yok. Yüzde yirmi de olsa yirmi üç de, kendilerini tehdit altında görenleri de yöneteceksiniz, ülke bazında oyu beş de olsa, altı da, Kürtlüğün adresini DTP olarak görenleri de.
Asıl ve en önemli mesele, yüzde beşlerin, yüzde yirmilerin, yüzde kırkların yollarının bunca ayrıldığı, bir yerlerde yoğunlaştığı bir ülkede yeniden bir siyasi zemin kurmak.