Gül’ün mesajları

CUMHURBAŞKANI’nın Güney Asya ziyaretine katılan gazeteciler, Gül’ün bu esnada yaptığı açıklamaları, Türkiye’de gündemi belirleyen mesajlar olarak iletiyorlar.

Haberin Devamı

Ben bu masajları umut vaat edici bulanlardan değilim. Ülkede artan tansiyona karşı, medyanın bir hafta gerilimli konulardan uzak durmasını tavsiye etmenin, pek de muteber bir yaklaşım olmadığını yazanlar oldu.

Ben de olaya böyle bakıyorum.

ÇÖZÜM MÜ!

Ne yani, insanların olan biteni duymaması sorunları çözecek mi? Ülkede gerilimin düşmesi açısından, kamuoyunun gerilimlerden habersiz olması bel bağlanacak şey midir? Bu yaklaşım, otoriter rejimlerin yaklaşımıdır, o tür ülkelerde gazetelere bakarsanız her şey güllük gülistanlıktır. Böyle bir durum demokrasiler için arzu edilir şey değildir. Medyanın sorunu, gerilimleri seviyesiz biçimde körüklemesi olabilir, ama yansıtması değil. Cumhurbaşkanı’nın “hakem” rolü ile sergilemeye çalıştığı “yatıştırıcı” rolü birbirine karıştırdığını düşünüyorum. İktidar partisine yakınlığı yüzünden gerçek anlamda hakem rolü oynayamayan bir cumhurbaşkanının, bazı durumlarda işin içinden sıyrılmak üzere yumuşak üslupla yatıştırmaya müracaat etmesi beyhude çabadır. Dahası, sırtında yumurta küfesi taşıyan iktidara fazladan yük oluşturur, zora sokar.

Haberin Devamı

KAYGI VERİCİ

Son olarak, Radikal Gazetesi’nde manşet olarak yer alan, “Ülke için en tehlikelisi çok başlılıktır” şeklinde özetlenecek mesajını da fazlasıyla kaygı verici buldum. Zira demokratik olmayan siyasal yapılarda mutlak otorite arayışı içinde olan farklı güç odaklarının varlığı ve çatışması ile, demokratik çok odaklılık tamamen farklı şeylerdir. Birincisi, hiç arzu edilmeyen bir şey iken, demokrasiler için ikincisi zarurettir.

Gül’ün, “Türkiye’de geçmişte böyle bir durum olduğu ama artık değiştiği” görüşünden ne kastedildiği de belli değil. Türkiye hiçbir zaman, farklı güç odaklarının mücadele ettiği Afganistan gibi yerlere benzetilemez.

Türkiye’de kurumlar arası iş bölümü ve uyumun arzu edilen demokratik çerçeveye oturmamış olması başka şey, Afganistan gibi derebeylerinin mücadelesine sahne olan ülkelerdeki çok başlılık başka şeydir.

Haberin Devamı

Bu yetmiyormuş gibi, “Bir ülkede çok odaklı güç varsa o ülkeyi yönetmek, karar almak zorlaşır. Dışardan bakanlar kimi muhatap alacağını bilemez” açıklamaları demokratik siyaset anlayışı açısından tam bir felaket! Tüm otoriter siyasal söylemler, tam da bu gerekçelere dayanarak inşa edilir. Doğrusu, bir ülkeyi yönetmenin ve karar almanın en kolay ve etkin yolu, güçlerin bir yerde toplanması, bu ülkelerle ilişki kurmak isteyenlerin, bu ülkelerde bu türden muhataplar bulabilmesidir. Ama buna demokrasi demiyoruz.

Suudi Arabistan’da, Mısır’da ve benzer birçok ülkede, ne karar alma sorunu var, ne dışarıdan ilişki kurmak isteyenler için muhatap sorunu!

Haberin Devamı

VAH HALİMİZE!

Böylesi özlemler cumhurbaşkanlığı düzeyinde ifade bulmaya başladıysa vah halimize!

Zaten sağ siyaset söyleminin demokrasi tanımı, öteden beri, ülkenin yönetiminin “yerli” değerlere sahip, toplumun “gerçek temsilcileri”ne geçmesinden ibaretti. Mevcut iktidar anlayışı, bu şartın gerçekleşmesini demokrasinin yeterli şartı olarak gördüğü için, demokrasinin çok odaklı dengelerini yük olarak görmeye başladı. Gül’ün açıklamaları da, bu zihniyeti en iyi şekilde ifade ediyor.

Türkiye demokratlarının da böyle ince işlere kafa yormak gibi bir niyetleri yok gibi gözüktüğüne göre, yeni Türk demokrasi modeli bu zihniyet üzerinden yürüyecek gibi görünüyor. “Sivil dikta” anlayışı dediğimiz buydu ve bu olmaya devam ediyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları