En karanlık tarih bizim tarih

GEÇEN haftaya "mayın tartışmaları" damgasını vurdu. Mayın üzerinden bir çok şey tartışıldı. Başbakan, mayınları temizleme işinin bir İsrail firmasına verilmesine tepki gösterenlere karşı, ne alakaysa, "Azınlıkları kovduk, bu faşizan bir tavırdı" mahiyetinde bir karşılık verdi. Öyle olunca, tabii konu yine döndü dolaştı, "ulus devlet"e geldi.

KOMPLEKS

Öncelikle "Ne alaka?" demek yerine, başı ağrısa "ulus devlet"ten bilen kim varsa, "tarihi özeleştiri" diye derin açıklamalar yapmaya girişti. Bir toplumun, tarihi sorgulamaya, özeleştiri yapmaya alışması iyi güzel de, bu sorgulama ve özeleştirilerin suyu çıkmış durumda... Böyle olduğu için de bir noktadan sonra, milliyetçi tepkileri beslemek dışında bir işe yaramayacak diye korkuyorum.

Demokratikleşme ve her şeyden önemlisi marazi milliyetçilikten kurtulmaya çalışmak başka, "dünyada ne kadar arızalı iş olduysa, bu ülkede, bizim geçmişimizde oldu" kafasında olmak başka. Ulus devlet inşasının maliyeti, dünyanın her yerinde çok ağır oldu. Çok erken başlamasına karşın Batı Avrupa’da bu süreç İkinci Dünya Savaşı bitimine kadar sürdü. Ardından da hiçbir ulus devlet, "Ya bu proje tutmadı, kıralım bu zincirleri, yıkalım bu ulus devletleri" falan demedi. Savaş sonrasında ulus devletin dar kalıplarını esnetme sürecine girildiğinde ortada, neredeyse azınlık falan kalmamıştı.

Herkes kırmış dökmüş, bizde olanlardan müteessir olmayalım, en ufak bir şey diyeni "tencere dibin kara" diye pişkince geçiştirelim demiyorum. Ama geçmişi sorgulamak başka, geçmişi bir büyük kompleks haline getirmek başka.
Halihazırda bizde bazı çevrelerde hakim olan ikincisi. Bu topluma yöneltilen tüm suçlardan sıyrılmanın yolu, geçmişi suç ve günah galerisine dönüştürmek oldu. Sanki kim daha çok suçlar, suçlarken daha keskin bir dil kullanırsa, o en temiz, en "medeni", en suçsuz olacak. Atalarımıza toz kondurmama hastalığından sıyrılmanın yolu, geçmişle hesaplaşmak adına, dünyanın en karanlık geçmişini kurgulamak sanılıyor. Oysa bu da başka bir hastalıklı hal, bir "Üçüncü Dünya entelektüeli kompleksi".

Diğer taraftan, çağımızda onca topa konulmasına karşın ve günahları bir yana ulus devlet, insanlığın en kötü deneyimi falan değildi. Bugün Batı dışındaki dünyanın birçok yerinde, ulus devletin inşa edilememesinin yarattığı sorunlar yaşanıyor. Müslüman coğrafyada köktendinciliğin yükselmesi, Afrika’da iç savaşlar, hatta Balkanlar’da derin dondurucudan çıkan etnik çatışma ve çözülüşler ulus devlet değil, ulus devlet olamamanın neticesi. Dünyanın içinde olduğu hali dikkate alarak, ulus devletlere ilişkin klişelere sığınmak yerine işin bu boyutunu da düşünmekte fayda var.

MALİYET

Sonuçta maksat, geçmişi sorgulayarak insanlığın, bu ülkede yaşayanların dertlerine deva bulmak, yaşanan acılara yenilerini eklemekten sakınmaksa, zamanın ruhuna uygun klişelerle tarihe bakmanın hiçbir faydası olamaz. Yok amaç "entelektüel ego tatmini" ise, bunun beyhudeliği bir yana, beslediği milliyetçi tepkiler şeklinde fazladan bir de maliyeti var ve o maliyeti hepimiz ödeyeceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları