Paylaş
Neden yıllardır okullarımızda yabancı dil dersi olmasına rağmen bir türlü iyi öğretilemiyor? Küçük yaştan itibaren çocuklara yabancı dil öğretmek doğru mu?
Bu tartışmaları yabancı dil öğretimi alanında araştırmalar yapan Prof. Dr. Özcan Demirel ve Prof. Dr. Özge Hacıfazlıoğlu’na sordum.
Hacettepe Üniversitesi’nde yaklaşık 40 yıldır dil öğretimi üzerine çalışmaları olan Prof. Dr. Demirel, 1992-2007 yılları arasında da Milli Eğitim Bakanlığı adına Avrupa Dil Politikaları Bölümü’nde Türkiye delegesi olarak görev aldı.
İşte Prof. Dr. Demirel’in dil öğretimi üzerine çarpıcı sözleri:
GRAMER ÖĞRETİMİNE AĞIRLIK VERİYORUZ
“Dil öğretme konusunda maalesef başarısızız. Bunun nedeni şu: Dilin kendisini değil de kurallarını öğretiyoruz. İşte o nedenle yabancı dil konuşulamıyor. Dilin kendisi iletişim aracıdır, meramınızı yazıyla, sözle ifade etmektir. Konuşmayı, yazmayı, okuduğunu ve dinlediğini anlamayı öğretmediğimiz sürece dili de öğretemiyoruz. Diğer bir anlatımla, gramer öğretimine ağırlık veriyoruz, bundan vazgeçmeliyiz. Dilin kurallarını, grameri öğretmeyi merkeze almamalıyız.
Uyguladığımız sınav sistemi bunun en iyi göstergesidir. Okullarda beceri temelli sınavlara yer verilmeli. Bunun için dinlediğini, okuduğunu anlama, yazma ve konuşma becerisini test eden sınavlar hazırlamalıyız. Bütün sınıf geçme ve kalmayı gramer testleri ile ölçüyorsak o zaman dili öğretemiyoruz demektir. Yabancı dil başarısı okuma, yazma, dinleme ve konuşma sınavları ile ölçülmelidir. Öğretmenler, dinlediğini anlama becerisini nasıl öğretiyorlarsa sınavları da o şekilde hazırlamalı.
ÖĞRETMENLERE YÜKSEK LİSANS ŞART
Öğretmenlerin eğitim fakültelerinde eğitilmesi dört yılı alıyor, ancak mesleki gelişimleri için hizmet içi eğitim 30-40 yıl devam ediyor. Bu süre içinde tüm yabancı dil öğretmenleri hizmet içi eğitim yoluyla aldıkları ders kredileri ile yüksek lisans eğitimlerini yapabilirler. Milli Eğitim Bakanlığı’nın desteği ile bu bir hedef olarak ortaya konmalı ve yabancı dil öğretmenlerine tezli yüksek lisans yapma mecburiyeti getirilmeli. Böylece yabancı dil öğretmenleri bilişim teknolojilerinden de yararlanarak sürekli eğitim yoluyla kendilerini geliştirmeli.
HEM ANADİLİNİ HEM İKİNCİ DİLİ ÖĞRENİR
Ailelere sesleniyorum, endişelenmeyin, çocuklar anadilinin yanı sıra ikinci dili de rahatlıkla öğrenebilir. Araştırma bulguları bunu gösteriyor. Minikler kodlamaları farklı farklı yapıyor. Anadili ve diğer dilleri başka şekilde kafasında kodluyor. Çünkü küçük yaşta çocuklar gelen bilgileri yerinde kodluyor, anadili öğrenmeden yabancı dil öğretilmez savı artık çok gerilerde kaldı, birçok ülkede iki dilli, üç dilli bireyleri görüyoruz. Çünkü miniklerin kodlamaları küçük yaşta yapmaları mümkün. Benim de torunlarım iki dilli eğitim görüyor. İngilizce eğitim yapılan okulda bu dili, evde de baskın olan dil Türkçeyi gayet güzel öğrendiler. Bazı ülkelerde çocuklar 2-3 dili küçük yaştan itibaren çok rahat öğrenebiliyor.”
YABANCI DİLDE DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENMELİLER
“EĞER öğrenme ortamını iyi ayarlayıp, o dilde düşünmeyi öğretebilirseniz hiçbir mahsuru yok. Çocuklar ikinci yabancı dili öğrenebilir, önemli olan düşünmeyi öğretebilmek. Çağımızda İngilizce çok yaygın kullanılıyor, metroda, sinemada bile İngilizce anonslar yapılıyor. Aileler de en azından olumlu bir tutum sergileyip, çocukları ikinci dil öğrenme konusunda teşvik etmeliler. Ailenin olumlu tutumu çok önemli. Öğrenme sürecine etkin katılım olmazsa istediğiniz kadar yatırım yapın, bir şey olmaz. Çocuğun öğrenme isteğinin yüksek olması, öğrenme sürecine etkin olarak katılması gerekiyor. Dili kullanabilmek için bol pratik yapmalı. Bunlar yapılırsa öğrenme kalıcı ve etkili olur. Dili uygulaması ve kullanması gerekiyor. Türkçe konuşurken bile hata yapıyoruz, yabancı dil konuşurken hata yaparsa hemen kızmamalıyız. Çünkü o zaman çocuk çekiniyor ve kullanmıyor. Oysa teşvik etmek gerekiyor. Hatayı hemen yüzüne vurup ve gülersek çocuk konuşmaktan çekinir.”
SINAVLARA ODAKLANMAYIN
Prof. Dr. Özge Hacıfazlıoğlu (Hasan Kalyoncu Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi): “DİL öğretimine küçük yaşlarda başlamalı, çocukların yabancı dili doğal süreçte edinebilme ve içselleştirmelerine yönelik öğrenme fırsatları yaratılmalı. Öğrencilerin ‘özne’ olarak süreçte aktif olmaları ve iletişime dayalı dil öğretim süreci kurgulanmalı. Ancak bu süreç en fazla zorluk yaşadığımız ve yıllardır çözemediğimiz bir alan.
Eğitim öğretim süreçlerinde kilit rolü yabancı dil öğretmenlerin yetiştirilmesi oynuyor. Öğretmenlerin yurtdışı deneyime sahip olmadıkları durumlarda sınıf içi uygulamalar öğrencilere olumsuz yansıyabiliyor.
Okullardaki yabancı dil ders saatlerinin az olması ve velilerin sınav odaklı bakış açısı yabancı dil öğretiminin etkili bir şekilde sürdürülmesinde engel oluşturuyor.
Günümüzde teknoloji dil öğrenme konusunda geniş imkânlar sunuyor, sınıf içi etkinlikler ev içinde de desteklenmeli. Çocuklar yabancı dille ne kadar birlikte yaşarsa o kadar etkili öğrenme ve dil kullanımı gerçekleşir.
Ölçme ve değerlendirme sistemi de sonuç odaklı değil, süreç odaklı bir şekilde öğrencinin aktif rol aldığı bir öğrenme deneyimi olarak kurgulanmalı.
Paylaş