Paylaş
Amerikan Robert Lisesi’nin ardından Manchester Üniversitesi’nde felsefe eğitimi aldı. İngiltere’de Education Endowment Foundation tarafından yarım milyon pound hibe alan ve giderek yaygınlaşan Philosophy for Children programıyla tanıştı. Yaklaşık beş yıldır bu programı İstanbul’da iki özel okulda uyguluyor ve yaygınlaştırmak için mücadele veriyor.
Emel, bu programı yürütürken Türkiye’de sınırlı sayıda kaynak olması nedeniyle zamanla kendi felsefe hikâyelerini yazıp, öğrencilerine anlatıyor. İçinde çocukların düşünmesi için çeşitli felsefe soruları gömülü ilk kitabı “Piyon Poi’nin Okyanus Macerası” da bu süreçte ortaya çıkıyor. Ayrıca Almanya’da Polylog adlı bir akademik dergide Türkiye’de çocuklarla felsefe yapmanın anlam ve zorluklarına dair makale de yayımlıyor.
Ezgi Emel, okullarda 6-13 yaş arasındaki bu çocuklara aslında ders vermiyor, bir şey öğretmiyor. 5-10 dakika boyunca ya bir hikâye anlatıyor, ya kısa bir film seyrettiriyor ya da bir sanat eserini gösteriyor. Çocuklar yarım saat bu konular üzerinde aralarında tartışıp, birbirinin fikrini duyarak itiraz ediyor. Kendi deyimiyle ‘tatlı tartışma’ ortamı yaratarak onları motive ediyor. Yani çocukları pasif dinleyici olmaktan çıkarıp, akranlarının fikirleri üzerinden geliştirecekleri yaratıcı düşünme pratikleri elde ederek, aktif öğrenmede rol oynamalarını sağlamaya çaba gösteriyor.
SOSYAL BECERİLER GELİŞİYOR
Daha anaokulu çağında onları karşıt fikirlere maruz bırakarak birbirlerine tahammül edebilmelerini sağlamaya çalışıyor. Günümüzdeki yetişkinlerde eksik olanları, o yaştakilere verme gayreti çok ama çok önemli bir adım.
Bütün bunlar neden gerekli derseniz, cevap basit. Çocuklara 21’inci yüzyıl becerileri dediğimiz eleştirel ve analitik düşünme, fikirlerini derleme ve doğru ifade etme, başkalarının fikirlerini dinleme gibi ülkemizdeki çoğu bireyde maalesef eksik olan bazı bilişsel ve sosyal becerileri beraber kazandırmak için etkili.
Ayrıca artık dünyada yapılan araştırmalar, felsefeyle daha küçük yaşta tanışan çocukların sosyal becerilerinin geliştiği, dinleme, konsantrasyon kapasiteleri ve özgüvenlerinin arttığını gösteriyor. Felsefenin, soru sorma ve tartışma kültürleri oluşumunu sağlayarak diğer derslerin verimliliğini geliştirdiği saptanıyor. O halde bu küçük adımı daha fazla yaygınlaştırıp, genelleştirmek gerekmiyor mu?
Paylaş