Paylaş
Trafik sigortasından bahsediyorum. Yeni düzenleme tam seçime denk geldi, arada kaynadı gitti; hatırlatayım. Birkaç aydır Türkiye Şoförler Otomobilciler Federasyonu (TŞOF) ile Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) trafik sigortası primlerinden şikayet edip, devletin müdahale etmesini istiyordu. İstedikleri oldu. Sigorta şirketlerinin sadece ticari araçlar için uygulayacakları en yüksek prime standart geldi. Örneğin, şirketler, minibüslerden brüt 3 bin 300, taksilerden de 5 bin 400 liradan fazla prim talep edemeyecek. Uygulama sonrası TESK ve TŞOF ortak bir açıklama yaparak, “şoför esnafımız hem nefes alacak hem de şirketlerin keyfiyetinden kurtulacak” demişler.Açıkça söyleyeyim, iyi mi oldu, kötü mü oldu zamanla göreceğiz. Ama bir tespitte bulunayım: 2015 için söylüyorum, toplam 1 milyon 687 bin ticari araçtan sadece 25 bini, 5-6 bin liralar gibi yüksek prim ödüyor. Neden? Senede 3-5 kaza yaptıkları için. Mesela, memleketteki 86 minibüs, sigortaya 4 bin 500’er lira ödüyor. Neden? Son iki sene içinde 10 tane kaza yapmış da ondan. Minibüsçü değil, trafik canavarı mübarek. Geri kalanların primleri ise makul seviyelerde. Mesela, 2 bin 500 taksi -ki, toplam taksi sayısı 6 bin 200- sigortaya, ortalama 800 lira prim ödüyor. Memleketteki 44 bin minibüsten 13 bin 600’ü sigortaya, 430 lira ödüyor. Kim bunlar? Son üç sene içinde kazaya karışmamış olanlar. Özetle, hasarı olanın primi yüksek, olmayanın düşük.
ELİNİ VER, KOLUNU KAPTIR
Peki, bundan sonra ne olacak? Kaza yapanlar, yapmaya devam edecek; yapmayanlar ise onların verdiği zararı karşılayacak. Şöyle anlatayım: Hani şu çok kaza yapıp da 4 bin 500 lira prim ödeyen 86 minibüsçü var ya; onlar şimdi 3 bin 300 lira ödeyecek, yani rahat nefes alacak. Ancak kaza yapmadığı için 430 lira ödeyen minibüsçü kardeşimin primi, belki 600 belki de 800 lira olacak. Kaza yapmayan taksici esnafının da fiyatı artacak. O yüzden diyorum, bu uygulama iyi mi oldu, kötü mü oldu zaman gösterecek. Neyse, devam edelim. Primlere müdahale edildi, ticari araç sahipleri nefes aldı, rahatladı; tamam, değil mi? Değil, işte. İstekler bitmiyor. Şimdi de diyorlar ki, yeni düzenlemede fiyatlandırma yapılırken, büyük şehirlerle diğer il ve ilçelerin ayrımına yer verilmemiş. Haliyle düzenleme eksik olmuş. Daha bitmedi. Bir diğer esnaf ve sanatkar odası da çıkmış, sigorta maliyetlerinin azaltılması için kasko ile trafik sigortası birleştirilsin çağrısı yapmış. Hani derler ya, ‘elini ver kolunu kaptır’, o misal. Yakında, ‘ticari araçlardan trafik sigortası kaldırılsın’ derlerse, şaşırmayın.Şoförler, Otomobilciler Federasyonu ile Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’na bir önerim var. Hiç bu kadar çırpınmalarına gerek yok, hemen bir sigorta şirketi kursunlar. Milyonlarca üyeleri var, rahatlıkla kooperatif şirketi kurabilirler. Kanun da buna izin veriyor. Örnekleri de var, yıllardır da faaliyet gösteriyorlar. Yenileri bile kuruluyor. Sizin neyiniz eksik. Altına imzamı atıyorum, şirket kurmak için müracaat etsinler, kimse hayır demez. Aksine, güle oynaya izin verirler. Yakışır da. Öyle her branşta ruhsat almalarına da gerek yok. Sadece trafik ve kasko sigortası için izin alsınlar, yeter. O zaman istedikleri ilde, istedikleri fiyata trafik ve kasko satarlar; isterlerse de iki ürünü birleştirirler. Hatta bu işten para bile kazanıp, gelir elde ederler. Şaka olsun diye söylemiyorum, aksine destekliyorum. Daha bitmedi. 26 Ekim tarihli, ‘Trafik sigortasının fiyatını devlet belirlesin’ başlıklı yazımda, hem TESK Başkanı Bendevi Palandöken’e hem de TŞOF Başkanı Fevzi Aydın’a çağrıda bulunup, “Söylendiği gibi hasarsız ve nedensiz hangi minibüs ya da taksinin primi bin liradan 12 bin liraya çıkmışsa; yazsınlar, araştırıp, buradan duyuracağım” demiştim. Unutmadım. İki hafta geçti, ses çıkmıyor. Demek ki, söylenen rakamlar gerçek değilmiş, amaç başkaymış.
Paylaş