Paylaş
Yani TARSİM, sigorta sistemini daha etkin çalışacak hale getiriyoruz” dedi.Hazır konu açılmışken sizlere tarım sigortasını anlatayım. Birçok defalar yazdım, bir kere daha tekrarlayayım; 2006 yılında başlatılan devlet destekli tarım sigortası, tarımda bir devrimdir. Bir adım daha öteye gideyim; bu uygulama, sigortadan da öte, bir anlamda üreticiyi sübvanse etmektir. Neden? Çünkü çiftçinin sigorta için ödeyeceği primin yarısını, hatta kimi üründe yüzde 70’ini devlet ödüyor da ondan.
BAŞBAKAN NE DEMEK İSTEDİ?
En basit şekliyle şöyle anlatayım: Tarladaki ürünü 20 bin liraya sigortalattınız, primi de diyelim ki, 2 bin lira; bunun bin lirasını devlet ödüyor -ki, hele bir de ürününüz meyveyse üçte ikisini devlet karşılıyor- bin lirası da sizin cebinden çıkıyor. Ürün zarar gördüğünde 20 bin liranın tamamı olmasa bile ona yakın bir parayı alıyorsunuz. Açıkça söyleyeyim, böyle bir destek hiçbir yerde yok. Ve uygulama başladığından bu yana da her sene yeni bir risk sigorta kapsamına alındı. Dolu, don, sel dahil bugün sigortanın kapsamadığı afet neredeyse yok gibi. Yanılmıyorsam bir kuraklık yok.Peki, sorun ne? Öyle ya, bir sorun var ki, Başbakan Binali Yıldırım, “sigorta sistemini daha etkin çalışacak hale getiriyoruz” diye açıklama yapıyor. Sorun şu: İster tanıtım eksikliği deyin, ister üretici kesimde sigorta bilinci yaygın değil deyin; maalesef, tarım sigortası tabana yayılamıyor. Tabi bu sorunda, siyasilerin de payı yok değil. Her büyük afet sonrasında, bölge milletvekillerinin de baskısı ile üreticiye bazı destekler açıklanması; bunu bilen çiftçinin de ‘üç kuruş da olsa sigortaya neden prim ödeyeyim, nasıl olsa devlet bir şekilde destek oluyor’ algısı da sigortanın tabana yayılmamasında etken.
SORUN NEREDE?
Bakın; yaklaşık 3,5 milyona yakın çiftçi var ve bunların 2,5 milyona yakını çiftçi kayıt sistemine kayıtlı. Ancak, her yıl 100 bin, bilemediniz 150 bin çiftçi sigorta yaptırıyor. Yani, kayıtlı çiftçilerin yüzde 10-15’i devlet destekli sigorta imkanından yararlanıyor. Bunlar kimler? Hemen hemen her yıl hasar gören ve hasar göreceği kesin üreticiler. Malatya’da don hasarı yiyen kayısı üreticisi, Karadeniz’de sel hasarı gören fındık üreticisi, Manisa’daki üzüm üreticisi ve seracılar gibi. Eminim kimileri, ‘İyi de kardeşim, muafiyet diyorlar, şu diyorlar, bu diyorlar zararımın tamamını ödemiyorlar, neden sigorta yaptırayım?’ diyecektir. İyi de kardeşim, cebinden çıkan bin lira, aldığın hasar 15-16 bin lira; neredeyse ödediğinin 15-16 katı. Sigorta olmasa o, 15 bin lirayı da alamayacaksın; mahsulü sel götürecek, ortada kalacaksın. Neyse, diyeceğim o ki, çiftçinin bilinçlendirilerek, sistemde aksayan yönler varsa onların da giderilerek artık tarım sigortasının tabana yayılması, daha etkin çalışır hale gelmesi ve daha çok üreticinin bu imkandan yararlanması gerekiyor.
Paylaş