Paylaş
Yüzde 25’lik devlet katkısının devam edeceğini belirten Şimşek, katkının bütçede önemli bir kaleme ulaştığını söyleyerek, “2016’da 3-3,5 milyar liralık ilave bir yük demek. Bu birçok bakanlığın bütçesinden kat kat daha yüksek bir rakama tekabül ediyor. Beklentilerin o çerçevede oluşturulması lazım” dedi.
Mehmet Şimşek, emeklilik fonlarını yöneten portföy yönetim şirketlerini de eleştirerek, “Sırtınızı BES’e dayayıp yüksek ücretler, düşük performansla yolunuza devam edemezsiniz. Verimli, düşük ücretlerle, iyi ve kaliteli hizmet verilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Mehmet Şimşek’in tespitleri çok doğru ancak ben, devlet katkısının bütçede büyük yük oluşturacağını tahmin etmiyorum. Neden mi? Anlatayım.
KİŞİ BAŞINA 908 LİRA KATKI
Devlet katkısı uygulaması 2013 yılında başladı ve bugüne kadar da sistemdeki katılımcıların hesabına 4,8 milyar lira katkı parası yattı. 2014 sonu itibariyle kişi başına yatırılan katkı payı tutarı ise ortalama 908 lira.
Malum, sisteme girildiğinden itibaren katılımcılar, ilk 3 yıl, devlet katkısına hiçbir şekilde el süremiyor; 3 yıl içinde çıkanlar bu katkıyı alamıyor. Sonrasında ise 3 yıldan 6 yıla kadar yüzde 15’ini, 6 yıldan 10 yıla kadar yüzde 35’ini, 10 yıl ve üzerinde ise yüzde 60’ını alabiliyor. Tamamına ise emekli olduğunda, vefat ve maluliyet durumunda hak edebiliyor.
Bir araştırma yaptım, sistemin başladığı 2003 yılından 2014 sonuna kadar BES’e giren kişi sayısı 5 milyon, emeklilik sözleşme sayısı ise (bazı kişilerin birden fazla sözleşmesi olabiliyor) 5,8 milyon adet. 12 yılda da sistemden 2,8 milyon sözleşme çıkmış. Neredeyse girenlerin yarıya yakını sistemden ayrılmış. Eğer bu çıkışlar olmasaydı bugün bireysel emeklilik katılımcılarının sayısı 10 milyona yakındı.
Devam edelim. Doğrudur, 2013 yılında devlet katkısı ile birlikte sistemdeki sözleşme sayısı ciddi arttı. Ancak sistemden çıkışlar da oldu. Sadece 2013 yılında yeni girenlerden 100 bini, 2014 yılında da yeni girenlerden 120 bini aynı yıl içinde sistemden çıkmış. Nasıl çıkmış? Devlet katkısına hak etmediğinden hesabına yatan yüzde 25 katkıyı almadan çıkmış. Sistemde 3-4 yıl kalıp da yine devlet katkısına hak etmeden çıkanları hesaba katmıyorum bile. Peki, alınmayan bu paralar ne oluyor? Hazine’ye geri iade ediliyor.
DEVLET KATKISI KALKACAK MI?
Asıl önemlisi şimdi vereceğim rakam: Bireysel emekliliğe girenlerin sistemde ortalama kalış süreleri sadece 3 yıl. Yani, emekliliğe yönelik bir sistemde kişiler, en fazla 3 yıl kalıyor.
Ne mi demek istiyorum? Ortalama kalış süresi 3 yıl olduğuna, devlet katkısının tamamı da 56 yaşında hak edildiğine göre; bu katkıyı çok az kişinin alabileceğini söylüyorum. Dolayısıyla da bütçede devlet katkısının bir kalem olarak yer almasına rağmen çıkışlar nedeniyle ödenecek tutarın ciddi bir rakam olacağını sanmıyorum.
Açıkça söyleyeyim, bütçe konusu bir kenara; bugün bireysel emekliliğin daha temel sorunu var. Getirilerin düşük olmasından ve düşük getiri karşısında kesintiler yapılmasından dolayı sisteme girenlerin büyük çoğunluğu memnun değil; onun için de çıkıyorlar. Emeklilik şirketleri ise hem katılımcı sayısının çok olmamasından hem de bu gir-çıklar nedeniyle maliyetlerin yüksekliğinden dolayı zarar ediyorlar; dolayısıyla onlar da memnun değiller.
Önce bu açmazdan çıkılması gerekiyor. Daha açık bir anlatımla; kişiler birikimlerine tatmin edici getiriler alabilsin, az kesinti ödesin –ki, 2016’nın başında düşecek zaten- böylece daha çok kişi sisteme girsin, emekliliğe kadar da kalsın ve devlet katkısını da hak etsin. Bu şartlarda da varsın BES, bütçede büyük kalem tutsun. Ülkenin tasarruf oranı artacağından getirisi, bütçedeki yükten kat ve kat daha fazla olacak. Zaten yüzde 25’lik devlet katkısının amacı da bu değil miydi, tasarruf oranını artırmak.
Son olarak şunu da söyleyeyim: Devlet katkısı devam edecek mi, kalkacak mı endişesi duyuluyor.
Eğer siz, kişilerin birikimlerine tatmin edici getiriler sağlayamaz, bu kişileri sistemde tutamazsanız, sürekli birileri girip çıkarsa, sonunda tasarruf oranı artmazsa; o zaman devletin katkı yapmasının da bir anlamı kalmaz. O nedenle emeklilik şirketleri ile portföy yönetim şirketlerinin kafa kafaya verip, sistemi bu açmazdan çıkarmaları gerekiyor.
Paylaş