Paylaş
Geçen hafta 13’üncüsü kutlanan Sigorta Haftası kapsamında düzenlenen Uluslararası Sigorta Zirvesi’nde birçok sigorta şirketi yöneticisi ile bedeni hasar havuzunu konuştuk. Herkesin bu konudaki fikri farklı olsa da ortak buluştukları nokta, trafik sigortasındaki soruna köklü çözüm getirilmesi yönünde. Nitekim bu çözümler, Sigorta Zirvesi’ne katılan, Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik’e de aktarıldı.
Sigorta yöneticilerini sorunlar ve çözümler konusunda dinledim. Sizlerle de paylaşayım. Trafik sigortasında sigorta şirketlerinin zarar etmesi –ki, bugünkü zarar tutarı 10 milyar TL, sene sonu bu rakamın 20 milyar TL’ye çıkacağı tahmin ediliyor- ve sürücülerin de fiyatların yüksekliğinden şikayet etmesinin temel nedeni, hasar maliyetlerinin kontrol altına alınamaması; bundan dolayı da şirketlerin önünü görememesi. Maliyeti oluşturan kalemler ise; maddi, vefat ve sakatlıktan kaynaklanan bedeni hasarlar ve değer kaybı tazminat. Hasarların yüzde 45’i bedeni, yüzde 25’i değer kaybı, yüzde 30’u da maddi hasarlardan oluşuyor.
ÖLÜM TAZMİNATINA STANDART
Peki, sorun nerede? Aslında bu üç alanda da sorun var. Mesela, bedeni tazminat hesaplamasında bir standart yok. Standart vardı ama Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz yıllarda hesaplama yöntemini iptal etti. Bu durumda da sigortacılar, trafik sigortasından kime, ne kadar tazminat ödeyeceklerini bilemiyor. Örneğin, 45 yaşında, çalışan, evli, iki çocuklu biri trafik kazasında hayatını kaybettiğinde, geride kalanlara ödenecek tazminatın standart bir hesaplaması yok. Olmadığı için de konu hukuka yansıdığında her mahkeme farklı farklı tazminata hükmediyor. Yöntem olmadığı için de vefat tazminatlarının neredeyse tamamına yakını hukuka yansıyor. Benzer şekilde sakatlık tazminatlarının tespitinde Sağlık Bakanlığı yönetmeliklerine uygun olmayan raporlarla mahkemelere gidiliyor. Mahkemeler de 3-4 yıl sürüyor. Sigortacılar, sigortadan ödenecek bedeni tazminatlara standart getirilmesini istiyorlar ki, kime, ne ödeyeceklerini bilsinler. Bu sayede vatandaş da yıllarca mahkemelerle uğraşmayacak.
ASLINDA DEĞER KAYBI DİYE BİRŞEY YOK
Maliyeti artıran unsurlardan biri de kaza sonrası hasar gören araçlarda trafik sigortasından ödenen değer kaybı tazminatı. Bu konuda da geçmişte bir standart vardı ama Anayasa Mahkemesi iptal etti. İşin ilginç tarafı trafik sigortası, değer kaybı tazminatı diye bir teminatı da içermiyor. İçermediği için de şirketler, bu konuda sürücüden prim almıyor. Yani olmayan teminat, alınmayan prime karşılık şirketler, değer kaybı adı altında bir tazminat ödüyor. Üstelik toplam ödedikleri hasarın yüzde 25’ini değer kaybı tazminatı olarak ödüyorlar. Sigortacılar ne istiyor? Değer kaybı trafik sigortası teminatına konsun, biz de bunun için ayrı prim alalım ki, gelen tazminat taleplerini ödeyelim.
Bir üçüncü maliyet kalemi ise trafik sigortasından ödenen maddi tazminatlara konu hasar onarımında orijinal parça yerine orijinale eşdeğer parça kullanımına izin verilmesi. Bu, hem yerli üretimi destekleyecek hem de ithalata bağımlılığı ve cari açığı azaltacak.
SORUNU ÇÖZMEK KAMUNUN GÖREVİ
Dikkat ederseniz maliyeti artıran bu kalemler hakkında geçmişte düzenlemeler yapılmış ama iptal edilmiş. Şimdi bu yapısal düzenlemelerin iptal edilmeyecek biçimde yapılması için sigortacılar yol haritası belirledi. Bu düzenlemeler sonrası da trafik sigortasında artık serbest tarifeye rahatlıkla geçilecek ve başka çözümlere ihtiyaç kalmayacak. Bu arada, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu da trafik sigortasında; iyi sürücü, kötü sürücü ayrımına giderek, iyi sürücüye mükafatlandıran, hasar oluşturan kötü sürücüyü de cezalandıran bir sistem üzerinde çalışıyor.
Peki, bu düzenlemeler olmazsa ne olur? Maliyetler arttıkça şirketlerin zararı artar; devletin belirlediği primler şirketler için yetersiz, sürücüler içinse yüksek hale gelir. Özetle bu düzenlemeleri yapmak kamunun sorumluluğundadır. Neden? Eğer trafik sigortası zorunluysa, primi de teminatı da devlet belirliyorsa, vatandaş yaptırmak, sigorta şirketleri de yapmak zorundaysa ve burada da büyük bir sorun varsa; bu sorunu çözmek kamunun görevidir.
Paylaş