Domuz gribi yüzünden, uzun zamandır hastalıktan başka bir şey konuşmaz olduk. Her ne kadar haberleri izlememeyi tercih etsem de, bundan kaçmak mümkün olmuyor tabii ki.
Uzak ve soğukkanlı kalmaya, belki de görünmeye çalışarak, bilgileri edinip kafayı yemeden yol almaya gayret ettim kendi kendime. Doğrusunu isterseniz, çok da paniklemedim. Dünyanın en ölümcül hastalığı sınıfına sokmadım. Ama dikkat edilmesi gereken durumların mesajını aldım. 29 Ekim tatilinde, annem telefonda babamın hastalandığını söyleyince onu hemen teste gönderdim. Uslu bir baba olarak sözümü dinledi ve test yaptırdı; domuz gribi değilmiş. Aradan birkaç gün geçti. Sinan, annemde kalmıştı. Sabah annemin mesajı ile uyandım. Sinan’ın 39’un üzerinde ateşi vardı. Normal şartlarda panik olmam. Canım sıkılır ama artık panik kısmını aştığıma inanıyordum. Ne var ki bu sene durumlar farklı olduğundan hemen doktorundan randevu aldım. Belirtiler daha çok faranjiti gösteriyordu. Doktorumuz Sinan Bey de teşhisimi onayladı: Rahatladım? Eve geldik. Sinan gerçekten çok halsizdi. İlerleyen saatlerde ateşin eskisi gibi kolay kolay inmediğini fark ettim. Hatta gece bir ara 39.9 bile oldu. İkinci gün de böyle devam etmeye başlayınca, bu sefer paniklemeye başladım. Doktorumuzu arayıp tahlil detaylarını öğrendim. Nerede nasıl yapılabildiği gibi. İkinci geceye doğru ateşi düşmeye başlayınca tahlil ve grip tedavisine gerek kalmadı. Sıkı bir boğaz hastalığını yenmeye başlamıştık. Ertesi gün Sinan’ın bir arkadaşı ziyaretine geldi. Çocukların domuz gribi hakkında muhabbetini dinledim. O kadar korkuyorlardı ki domuz gribinden, size anlatamam. Sanki ölümle bağdaştırmışlardı onu. “Domuz gribi olursan, ölürsün demektir bu” mantığındaydılar. Onlara durumun böyle olmadığını anlatmaya başladım. Bu hastalıktan bu kadar korkmamaları gerektiğini, gerekenlerin yapılması durumunda biraz ağır bir grip geçirmiş olacaklarını ama kötü bir son yaşanmayacağını söyledim. Hepsinin çantasında jelleri de vardı artık. Zaten pek öpüşüp elleşmeyi de sevmediklerinden insanlarla mesafelerini koruyorlardı. Bir kez daha emin oldum ki, özellikle beraber televizyon izlediğimizde, ya da gündemdeki bir konu çok konuşulduğunda, çocuklarla bunu ayrıca konuşmak, onların anlayabileceği dilde açıklamak gerekiyor.