Bir akşam evde oturup televizyonda çok da ilgilenmediğim bir şeye bakıyordum. Saat sanırım on bir gibiydi. Oğlan çoktan uyumuştu. Hatta birazdan tıpır tıpır koşarak "anne susadım" demesini bekliyordum.
Birden Sinan’la uzun zamandır ödev kavgası etmediğimizi fark ettim. Eve gelip ödevi olup olmadığını soruyordum. Ya yapmış oluyordu ya da şimdi yapacağım, diyordu. Yapıyordu da. Sonrasında da kitaplar çantaya...
Birden kendimi çocuğunu ihmal eden bir anne gibi hissettim. Acaba bu ödevleri nasıl yapıyor, neler öğreniyorlar, bir eksiği gediği var mı, haberim yoktu.
Şimdi, eklemem gereken bir durum da var tabii. Yakında çıkaracağımız yeni bir dergi daha var. Dolayısıyla uyanık yaşadığım saatler dahilinde eve ayırdığım bölümden biraz alarak, işe aktarmış durumdayım. Normalde öğleden sonra üç-dört gibi kimse beni ofiste tutamazken, o süre biraz ileri attı. O yüzden eskiden eve beraber gelirdik, ben yemek yapmaya girişirdim. O da defter kitabını alır, mutfak masasına yerleşir, ödevini yapardı. Arada sohbet eder, okulda yaptıklarını dinlerdim. Pek bir şey anlatmasa da ağzından almaya çalışırdım.
Şimdi pek böyle olmuyor. Eve geldiğimde koşa koşa mutfağa gidiyor, en çabuk şekilde yemekleri organize etmeye çalışıyor, elinde babasının sinir olduğu o meşhur oyuncağıyla oynayan Sinan’ın yüzünü zor görüyorum.
Geçen sabah defterlerini çantasına koyarken bir baktım ve "Yahu ne güzel yazmışsın. Bu defter senin değil, başkasının mı yoksa, karıştı mı" dedim. Ne fenayım ya! Çocuk güzel güzel inci gibi yazmış işte! Ne laf atıyorum ki! Moralini de bozacağım, hevesini de kıracağım! Son anda çevirmeye çalıştım kazı tabii: "En iyisi sen hep böyle yandan yaz!" diye.
Ama onu okula bırakıp kendi kendime kaldığımda, "Aman Allahım, ben çocuğumun yazısını tanımadım. Onu ihmal etmeye başladım sanırım. Bu olmaz, olamaz!!!" dedim.
Eskiden olsa, yavrum bebek olsa, panik içinde mahvolmuş olurdum.
Oysa artık kendi yazılarımı okuyan bilinçli bir anne olarak(!) panik yapmamak gerektiğini, düşünerek davranmam gerektiğini biliyorum. Bunun üzerine düşündüm.
Evet, oğlumun derslerine beni bulaştırmaması zaten istenen, beklenen bir durum değil mi! Öğretmenler zaten ilk günden beri bu sistemi oturtmamız gerektiğini söylemiyor mu? Zaten çok da olmayan ödevleri için ancak takıldığı bir yer olursa bana gelmesini istemedik mi? Evet, o zaman bu çocuk da ev ödevine artık alıştı. Beceriyor da. O zaman olayın içine bu kadar girmeme gerek yok ki! Hem 7 yaşında kocaman çocuk artık!
Bu yazıyı yazdıktan sonraki cumartesi günü, evde ödev krizi yaşandı. Ben gerçekten koptum çünkü yapabileceğini bildiğim şeyi, sırf ödev yapmayı sevmediği ve yapmak istemediği için becerememesi beni sinir etti. (Bu olayı kendi küçüklüğümden de hatırlarım) Sonunda anladım ki, ben evde olunca ödev kaprisi yapılıyor. Diğer anneler için de aynı şeyin geçerli olduğuna eminim. Anneler birleşelim... Onlara kanmayalım!!!
Her zaman bilgi
Bilinçli anne olmak ve yukarıdaki gibi krizleri geçirmemek için sadece beni okumak yetmez! Doğru kaynaklardan bazı seminerleri de takip etmelisiniz. Bu konuda her zaman güvenebileceğiniz yerlerden olan Aralık Derneği, ocak ve şubat ayları boyunca Kent sponsorluğunda annelere ve anne adaylarına özel, ücretsiz "Anne ve Çocuk" eğitim programları düzenliyor. Eğitim programları kapsamında bu süreci en sorunsuz şekilde yaşama, doğru anne-bebek ilişkileri kurma, 0-3 yaş arası bebeklerin ruhsal gelişimlerini ve ihtiyaçlarını öğrenme gibi konular hakkında bilgiler verilecek. Karşılıklı soru cevaplarla interaktif sohbet formatında yapılacak programın eğitmeni, Uzman Psikolojik Danışman Pınar Kılıçer. Seminerler ocak ayında perşembe veya cuma günleri saat 11.00-13.00 arası, şubat ayında ise sadece cuma günleri saat 11.00-13.00 arası verilecek. Bilgi ve kayıt için 0212 258 69 65.
Benim çocuğum çok özel!
Pek çok aile küçük çocuğun davranışları karşısında ciddi bir şaşkınlığa kapılır.Yaptıkları bir hareket, söyledikleri bir söz, ailelere şaşkınlığın beraberinde başka sorular da getirir: "Acaba bu çocukta ileri bir şeyler mi var, bizim çocuk gerçekten özel mi?"
Annesi anlatıyor: "Burak 5 yaşında kendi kendine okuma yazmayı söktü. Çocuk masal kitaplarını aşarak biraz daha büyük yaşın kitaplarını okumaya başlamıştı. Müthiş bir hafızaya sahip. Gördüğü logoyu unutmuyor!"
Bunun benzeri cümleleri söylemişsinizdir, ya da duymuşsunuzdur. Her anne, çocuğunu dikkatle inceleyip ondaki farklılıkları yakalamak ister tabii. Bunun temelinde kendi için özel olan çocuğunun, herkes için de özel olma arzusu yatabilir. Onu bilemeyiz. Bazı çocuklar gerçekten diğerlerinden daha farklı olabiliyor.
Şu anda 11 yaşında çocuğu olan başka bir anne de şu şekilde yakınmıştı: "Şimdi onun çok zeki olduğunu biliyoruz. Ama bunu zamanında öğrenemedik. Eğer okul öncesi dönemde fark etseydim ona göre davranır, okul seçiminde ya da okul sonrası kurs programlarında daha farklı yollara giderdim."
Gerçekten de çok fazla ve değişik uyarıcılarla yetişen çocuklar, eski dönem çocuklarına nazaran çok daha çabuk gelişiyorlar. Değişik oyuncaklar, kitaplar, bilgisayar ve televizyon sayesinde pek çok şeyi önceden görüyorlar. Bu uyarıların olumsuz etkilerinin yanı sıra çocuklara kazandırdıkları da oluyor şüphesiz. Nitekim bazı çocuklar gerçekten doğuştan biraz daha ileri, biraz daha yetenekli olabiliyor.
Son yıllarda çocukların özel olup olmadığını anlamak için pek çok anne-baba, onları testlere tabi tutmaya başladı. Doktorlar bu testlerin sadece "özel çocuk keşfi" amacıyla yapılmadığını ailelere açıklamaya çalışıyorlar. Bu testler belli yaşlarda yapılarak ve belli dönemlerde tekrarlanarak çocuğun gelişimi takip ediliyor. Daha yetenekli olduğu alanlar ortaya çıkarılıp, o alanlarda gelişmesi amaçlanıyor. Bir ebeveyn olarak çocuğunuz mutlu ve yaptıklarından keyif alan bir yaşam sürüyorsa bu tip testleri yaptırmak zorunda değilsiniz.
Uzmanlar 3 yaşından itibaren çocuklara zeka testi yapılabildiğini, ancak 5 yaşından sonra daha doğru sonuç alınabildiğini söylüyorlar. Ayrıca çok zeki ya da özel yetenekleri olan çocuklar arasında öğrenme zorluğu çekenlerin olduğuna da dikkat çekiyorlar. Yani özel çocuk demek, mutlaka her alanda her şeyi çok çabuk kavrayıp yapabilen çocuk demek değil.
Önemli olan çocuklarımızı mutlu ve başarılı olarak hayata hazırlamak. Belki çok özeller, belki belli alanlarda özeller. Ama mutlaka öyle olmak zorunda da değiller.
BU ÖZELLİKLER VARSA...
Üstün zeka ve yetenek belirtilerini, mükemmel uzun süreli bellek, geniş sözcük dağarcığı, okuduğunu anlama başarısı, matematiksel akıl yürütme başarısı, tartışmalarda gelişmiş sözel beceriler sergileme, bilgisayar kullanmada beceriklilik, daha güç işlerde daha başarılı olma, karmaşıklığı çözebilme, aşırı yaratıcılık ve yüksek hayal gücü, sonuca iyi ulaşabilme, keskin gözlemci olma, çok ilginç fikirlere sahip olma, aşırı meraklı olma, çok soru sorma, yüksek düzeyde enerjik olma, algılayıcı ve içgörülü olma, mükemmel espri anlayışı, sanat, bilim, geometri, mekanik, teknoloji ya da müzikte başarılı olma olarak özetleyebiliriz. Bu çocuklarda bu özelliklerinin hemen hemen hepsi toplu halde görülebilir.
2-4 yaş arası sinyaller
á Artistik becerilerini ya da sayılarla arasını takip edin. Olması gerektiğinden daha fazla realist resimler çiziyorsa ya da basit matematik işlemlerini kafasında yapabiliyorsa çocuğunuzda biraz farklılık olduğunu düşünebilirsiniz.
á Konuşma ve yabancı dil konusunda hızlı bir gelişim kaydedebilir. Yeni konuşmaya başlamış olsa bile kelime haznesi çok çabuk genişler. Hatta çok daha fazla kelimeden cümleler kurmaya başlarlar.
á Çok meraklı ise ve sürekli sorular soruyorsa... Gerçi üç yaş, çocukların bol soru sormaya başladığı bir dönemdir ama özel çocukların soruları asla bitmez.
á Hiperaktif değillerdir ama son derece hareketli çocuklardır. Aradaki fark da şurada: Hiperaktif çocuklar çok hareketlidir ama konsantrasyon zorluğu çekerler. Ama bu çocuklar çok hareketli olsalar bile uzun süreli dikkat bütünlüğü sağlayabilirler.
á Geniş, karışık ama çarpıcı hayal güçleri vardır. Ve bu özellikleri sayesinde kendileri gibi çocukları bulur, onlarla diğerlerine nazaran daha yakın olurlar.
á Her çocuğun yaşadığı gelişim aşamalarını çok daha hızlı yaşarlar.
á Olayları, kitaplardan, televizyondan ya da filmlerden öğrendikleri bilgileri unutmazlar, aksine her zaman hatırlar ve bu bilgileri kullanırlar. Hatta siz, çocuğunuzun bu bilgiyi nereden, nasıl edindiğini bilmezsiniz bile...