Kasmayalım çocuklarımızı yahu...

Yukarıda yazdığım cümleyi kendi kendime okurken bile, kulağımda Avrupa Yakası’ndaki Kubilay’ın sesi çınladı nedense!

Ben bazen çocuklarımızı çok kastığımızı düşünüyorum.

Bazen de otorite kuramadığımız için hiçbir şeyi beceremediğimizi...

Geçen gün bana artık tak etti...

Dikkat ettim, benim oğlan 6,5 yaşında. Ama ne sifon çekiliyor, ne ışıklar kapanıyor. Yemekte ellerini çatal, bıçak, peçete olarak kullanıyor, yakında bardak olarak kullanmasından endişeliyim.

Okuldan gelince elli kere söylememe rağmen üstünü değiştirmiyor.

Düşündüm ki, ben hiçbir şey becerememişim.

Moralim bozuldu açıkçası... Başladım Sinan’a çatmaya: "Bu hareketler sana yakışmıyor. Senin ve benim böyle olma hakkımız yok"dedim. Sanırım anlamadı.

Konuştum konuştum, yine anlamadı. Unuttuğunu iddia etti, bunun üzerine konuştum. Olmadı... Başladık kavgaya...

Evet, gerçekten moralim bozuldu ve oğluma temel hiçbir şeyi öğretememişim gibi hissettim. Ama sonra da yatmadan önce uzun uzun konuşarak biraz lüzumsuz bir iş yaptım gibi hissettim.

Ertesi gün ofiste küçük not kağıtlarını çıkardım. Üzerine mesajlar yazarak basit ve güzel resimler çizdim. "Sinancığım, hoş geldin. İstersen üzerini değiştir" gibi. Yanında kalp resmi, öpücük resmi falan... Bunun gibi 4-5 not kağıdı hazırlayıp uygun noktalara yapıştırdım.

Akşam tesadüfen onları görünce çok hoşuna gitti; pek eğlendi. Şimdi bakalım bu eğlenceli yöntemin sonucu ne olacak? Ama işe yarayacağını umuyorum.

Bazı durumlarda çocukları bu kadar gerenlerin aileler olduğunu düşünüyorum. Bana kızabilirsiniz ama ailelerin aldığı bazı kararları da çok gereksiz buluyorum. Mesela "silah alınmayacak", "eve Barbie girmeyecek" tipi uygulamalar...

Ya da bebek doğmadan okul derdine düşenler...

Çocuğu yaşını doldurmadan liseleri tartışanlar...

Bir arkadaşımın doğum günüydü. Bir grup anne bir araya geldik. Ve son zamanların en sıkıcı doğum gününe tanık oldum. Çünkü sadece çocuk ve çocukla alakalı konular konuşuldu. Üstelik abartılı bir şekilde.

Çizgi film seyrettirmeyenler, çocuğunun Hülya Avşar’ı tanımadığını gururla iddia edenler...

Bunları gerçekten gereksiz buluyorum. Bunları çocuklarımıza yapmayalım.

Çizgi film seyredecekler, Hülya Avşar’ı ya da Mehmet Ali Erbil’i tanımaları yanlış değil.

Onları biblo gibi yapmak durumunda mıyız?

Bazı şeyleri ne kadar yasaklasak da, uzaklaştırsak da, çocukluğun doğasından kaçamayız. Siz uzaklaştırın ama başka bir şey onları yaklaştıracaktır. İstediğiniz kadar eve oyuncak tabanca sokmayın, çocuğunuz oyuncak tabanca ya da plastik kılıç tutacak. Kızlar, arkadaşlarında Barbie’yi görecek. Oynayacak. Ve isteyecek.

Bence önemli olan, onları yasaklarla büyütmek değil. İleride kendi kararlarını verecekleri zaman doğru olduğuna inandığınız kararlar vermelerini sağlayacak temeller atmak. Siz şimdi ona istediğiniz kadar cipsi yasaklayın. Zamanı gelip de kendi kendine öğle yemeği yiyeceği zaman cips almasını bu şekilde, bu temellerle önleyemeyiz. Bu iş bence yasaklarla, saklamalarla olmuyor. İleride yapmasını istemediğimiz şeylerden kaçmadan, onlarla beraber, onları anlatarak, tanıtarak, hakkında düşünerek, tartışarak onları uzak tutabiliriz ancak. Neden istemediğimizi, onların neden istememesi gerektiğini anlatmalıyız.

Kolay iş değil; biliyorum.

İşte bu yüzden ikinciye gözüm yemiyo ya!!!

Banyo saatini eğlenceye dönüştürün

Bahar ayları gelip hava ısındıkça, bebeğe banyo yaptırmak çok daha keyifli ve uzun süren bir hal alır. Onu temizlerken hem bebeğin hem annenin hem de babanın eğlenmesini sağlamak mümkün.

Bebeğin banyo zamanı, anne ve baba için oldukça eğlenceli bir zamandır. Eskiden bebeklerin doğduktan sonra ilk bir ay yıkanmaması tercih edilir, üşütüp hasta olmasından korkulurdu. Ama artık doktorlar bebeğin eve geldiği ilk günden itibaren her gün yıkanmasını, mümkünse bunun hep aynı saatte yapılmasını öneriyor. Bu saat ailenin düzenine göre değişse de, akşam uykusundan öncesi öneriliyor. Çünkü banyo bebeği gevşetip uykuya hazırlıyor.

Banyo yaptırmadan önce, size gerekli olacak bütün malzemeleri hazırlamanız, bebeğinizi banyoda yalnız bırakmamanız açısından önemli bir noktadır. Pamuk, yumuşak bez veya küçük havlu, iki banyo havlusu, temiz bez ve giysiler, yumuşak saç fırçası, sabun veya şampuan, bebek yağı, banyo küveti, küvet içinde kaymasını önleyecek banyo filesi ya da başka bir aparat ve sıcaklığı ayarlanmış temiz su.

NASIL YIKAYACAKSINIZ

Bebeğin yüzünü, burnunu, kulaklarını ve boynunu yumuşakça temizleyin. İçinde, sıcaklığını dirseğiniz veya bileğinizin iç kısmıyla kontrol ettiğiniz temiz su bulunan kap üzerine getirerek başını temiz su ile ıslatın, gözleri yakmayan şampuanı ile başını nazik hareketlerle önden arkaya doğru masaj yaparak yıkayın. Temiz ve ılık suyla başını durulayın. Bebeği sırt üstü yatırın, bir kolunuzu başının altından geçirerek koltuk altından sıkıca kavrayın. Diğer elinizle iki bacağından veya yumuşakça poposundan tutun, suyun içine önce vücudun alt kısmını, sonra tüm vücudu suya sokup yıkayın. Daha sonra vücudu kurulayın ve nemlendirici sürün. Eğer size yardım eden biri varsa vücudunu yıkadıktan sonra yağlayabilir ve su ile durulayabilirsiniz. Böylece fazla yağ gidecek ve bebeğinizin cildine yetecek kadar yağ, üzerinde kalmış olacaktır.

Eğer göbeği düşmediyse bebeğinizi yıkarken dikkat edeceğiniz bir nokta daha var. O da akan su kullanmanız. Yani bebeğinizi yıkadığınız yere (küvet ya da leğen) akan suyu tekrar kullanmayın.

Banyonun yanı sıra bebeğinizin göz ve kulak temizliğini de bu sırada yapabilirsiniz. Bu işlem için, kaynatıldıktan sonra ılıtılmış su ve pamuk topları yeterli olacaktır. Temizliğe yüzünden başlayın, bebeğin ilk önce gözlerini temizlerken her göz için yeni pamuk kullanın.

Banyo için en uygun zaman iki emzirme arası. Karnı ne çok aç ne de tok olmalı, çünkü aksi takdirde midesi bulanabilir. Daha önce de belirttiğimiz gibi gece uykusundan öncesi doğru bir zaman. Yaz aylarında gündüz uykusundan önce de bebeğin serinlemesi için banyo yaptırılabilir.

Banyo için bebeği rahatlatabileceğiniz uzunlukta bir zaman harcayın. Asla bebeği banyoda yalnız bırakmayın. Mutlaka bir nedenle gitmeniz gerekiyorsa, bebeği havluya sarıp yanınıza alın.

Banyo, annenin fiziksel olarak rahat edebileceği bir yerde yaptırılmalı. Çömelmek yerine ayakta durması, bebeğin banyosunu bir tezgah veya masa üzerinde yaptırması daha kolay olabilir.

Yenidoğan döneminde banyo yapılan odanın ısısının 27 derece, daha büyük bebeklerde 25 derece olmasına özen gösterin. Klimalı veya hava akımının fazla olduğu yerlerde banyo yaptırmayın. Bebekler soyunmadan önce tüm malzemeleri hazırlayın. Çünkü soyunduktan sonra malzemeleri hazırlayayım derken bebeğin üşütmesine neden olabilirsiniz.

Banyodan çıktıktan sonra onu kremlemeniz, bebek masajı ya da jimnastiği yapmanız ilişkiniz için çok verimli. Eğer havalar serinse ve bebeğin banyodan sonra bulunduğu ortam soğuksa bunu sıcak zamanlara bırakmanızı öneririz. Bebeğinizi hemen kremleyip giydirmeniz ve giyinikken biraz esnetme hareketleri yaptırmanız daha uygun olabilir. Ama güzel havalarda bunun tadını çıkarmayı ihmal etmeyin.

İzmir’deki fuarı kaçırmayın

İzmir’de bu sene dördüncüsü yapılan Anne Çocuk Fuarı, 19-22 Nisan tarihleri arasında düzenleniyor. Kültürpark’taki Uluslararası İzmir Fuar Alanı’nda düzenlenen etkinlik, 11.00-20.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. Bebek ve çocuk sektörüyle ilgili pek çok firmanın katılacağı fuarda yeni çıkan ürünlerin yanı sıra bilgi olarak da pek çok yeniliği bulabileceksiniz.

ANNEMİN KÖŞESİ

Ben ekmek kraliçesiyim

Evliliğimin ilk yıllarında eve ekmek almayı unuturdum. Çünkü ben yemek sırasında ekmek yemeyen biriydim. Bu kimin sayesinde oldu? Annemin tabii...

Azarı işite işite öğrendik ekmek almayı. Sonra yemek de bilmiyordum, onu da öğrendim. Ne var ki son zamanlarda eşim annemi arayıp beni şikayet eder oldu. Neden? Çünkü iyice ihmal etmeye, şişirmeye başlamışım yemek işini. Tabii, kaynanam o kadar güzel yemek yapınca olan bize oluyor.

Peki ben ne yaptım? Kayahan ailesini örnek aldım, ekmek yapmaya başladım! Zeytinli, tam buğdaylı... Neler neler yapıyorum. Mucizeler yaratıyorum. Gerçi o makineler çorba, kek falan da yapıyormuş; yakında onları da yapacağım.

Kimse tutamaz beni. Ekmek yedirmenin yolu, ekmek yapmaktan geçiyormuş, duyurulur.

Nefes kesen bir kitap

Her evde bulunması gereken, her gün okumasanız bile zaman zaman sayfalarını hayrete düşerek çevirebileceğiniz "Anne Karnında Yaşama Yolculuk" adlı kitabı arşivinize koymanızı öneririm. Kitapta hamilelik ve doğumun gizemlerini gözler önüne seren 300 harika fotoğraf yer alıyor. Döllenme, embriyonun oluşumu, organların gelişimi, iskeletin oluşumu, kalbin ilk atışı, ışığı ve sesi algılama, doğumun öyküsü....Gerçekten resimler çok çarpıcı ve insan inanamıyor. Saga dizisinden çıkan kitap, 224 sayfa ve 45 lira.
Yazarın Tüm Yazıları