Sinan bir yaşında değildi. Her gün onu pusetle dolaştırmaya çıkarırdım. Çevredeki parklara gider, ona yoğurdunu yedirir, vakit geçirirdim.
Böyle bir gün, torununu dolaştıran bir anneanne yaklaştı yanıma. Sohbet etmeye başladık. Hoş, enteresan bir kadındı. Arada bebeklerimizle ilgileniyor, konuşmaya devam ediyorduk. Sonra Sinan’a baktı ve bana ‘İndigo Çocuklar’ adlı kitabı okuyup okumadığımı sordu. Okumamış, hatta böyle bir şey duymamıştım. Eve giderken Lee Carroll ve Jan Tober’in yazdığı Akaşa Yayınları’ndan çıkan kitabı aldım ve okumaya başladım.
Şimdi pek çok yerde karşımıza çıkıyor bu çocuklarla ilgili haberler: Diğerlerinden daha farklı, büyük gibi, dünyaya ne için geldiklerini bilen, davranışları değişik olan, pek uyum gösteremeyen hatta baskıya karşı fazlasıyla direnen ama bir büyük gibi cevap veren çocuklar...
Kitap türünün iyi bir örneğiydi. ‘Yeni çocuklar geldiler!’ Başlığıyla öne çıkıyordu. Annelere babalara yol gösteren, bu tip çocuğu iyi tanımlayan, böyle çocuğunuz varsa nasıl davranmanız, hatta nasıl yaşamanız gerektiğini iyi açıklayan bir kitaptı.
Amerika’da yaşayan ve pek çok yayını takip ederek hayatla yakın temas yaşayan arkadaşım Megi’yi arayarak orada bu konunun ne durumda olduğunu sordum. Bana pek heyecan verici cevaplar vermedi. İnternet sitelerinden araştırmaya başladım.
4 TİP İNDİGO ÇOCUK VAR
Biraz daha detaylı bilgi vereyim size yeri gelmişken...
4 tip indigo çocuk var:
1. İnsancıl: Kitlelerle çalışabilecek olan, doktor, avukat, öğretmen, tüccar olacak tipler yani. Bunlar bütün oyuncaklarını ortaya dökerek oynayan çocuklar.
2. Kavramcı: İnsanlardan çok projelerle ilgilenirler. Mimar, mühendis, pilot, subay olurlar. Yönetme sorunları vardır ve en çok yönetmek istedikleri insan da anneleridir!
3. Sanatçı: Diğerlerine nazaran daha ufak tefek olan duyarlı çocuklar bunlar. Tıp alanında çalışırlar ya da cerrah olurlar; 4-5 farklı müzik aleti ile çalışabilirler. Sonra bambaşka bir alana yönelebilirler.
4. Boyutlararası: Daha iri yarı oluyorlar. ‘Bunu biliyorum, bunu yapabilirim’ laflarını ondan çok sık duyarsınız.
Sonra ‘Nora, kendine gel’ dedim. ‘Kapılma böyle şeylere. İndigo ya da sıradan... Ne fark eder. Sen doğru davran, yeter’ diye düşündüm. Hem bu dört türde belirtilen özelliklere sahip olmak çok da farklı bir durum değil. Kitabı da bitirmeden bıraktım.
Şimdi İndigo furyası başladı. Ciddiye alınması gereken bir akım mı, annelere çocuklarına daha ılımlı ve doğru yaklaşmalarını sağlayan yöntemlerden biri mi, yoksa gerçekten bazı çocukların böyle bir sınıfa sokulabilecek kadar büyük farkı var mı bilemiyorum. Gerçi o zaman Sinan çok küçüktü ve ben onun hiçbir özelliğini henüz bilemiyordum. Şimdi farklı şeylerle karşılaşabilirim. Ama ben oğlumu ‘Süper, İndigo’ gibi kalıplara sokmak istemiyorum. Doğrusunu isterseniz onlardan biri olmasını da pek istemem. Yaşıtları gibi olsun, onlarla oynasın, düzgün davransın, doğru düşünsün ve çalışkan olsun bana yeter.
Yine de merak edenler için kitabın iyi olduğunu söyleyebilirim. Alıp okuyabilirsiniz.
ANNEMİN KÖŞESİ
Anasına bak kızını al
Bazen kafama takılıyor, annemle aramın iyi olmasının esas sebebi, son derece farklı iki insan olmamız mı acaba? Pek çok şeyimiz çakışmadığı için kazalara neden olmuyoruz. Bu durum şu ana kadar iyi işliyor gibi görünüyor.
‘Anasına bak, kızını al’ lafı benim gibiler için büyük bir avantaj. Ancak yaşlanmaya başladıkça ona benzememenin benim için olumsuz bir durum olduğunu fark etmeye de başladım.
Aramızdaki fark 22 sene, 22 sene sonra ben nasıl olacağım acaba? Onun gibi kendime bakacak mıyım, onun kadar şık, özenli dolaşacak mıyım? Dünyada beni mutlu edecek küçük detaylar olacak mı, merak ettiğim, öğrenmek istediğim şeylerin sayısı ondaki gibi artmaya devam edecek mi?
Bilemiyorum, ama bunlara gayret etmem gerektiğini düşünüyorum.
Anneler ve bebekleri birlikte söylesin: OMMMM
Hamilelik ve sonrası ile ilgili bütün eski bilgiler değişti. Artık anne adayları ve yeni anneler fiziklerine ve ruh sağlıklarının dengede olmasına dikkat ediyorlar. Bunun için de kendilerine uygun olan yöntemleri azimle arayıp buluyorlar. Bunların biri de yoga. Binlerce yıl önce Hindistan’dan çıkan yogada, vücut ve nefes egzersizleri birlikte uygulanarak fiziksel ve ruhsal sağlık amaçlanıyor. Yoga hamileyken ve doğum sonrasında yapıldığında vücuda ciddi yararları oluyor. Üstelik doğum sonrası yapılan yogada bebekle olan iletişim de kuvvetleniyor, anne bebeğini daha iyi tanıyor.
HAMİLEYKEN PRENATAL YOGA
Yoga, hamilelikte de yapılabilecek bir egzersiz. Hamilelik süresince yapılan yoga egzersizlerine prenatal yoga deniyor. Prenatal yoga sayesinde müstakbel annenin vücudundaki kaslar esniyor, kan dolaşımı artıyor, ki bu sayede bebeğe giden kan miktarı artıyor ve bebek daha iyi besleniyor. Ayrıca doğuma hazırlık olması amacıyla kalçalar açılıyor; leğen kemiği esnetiliyor. Güç, dayanıklılık, denge ve fiziksel koordinasyon gelişiyor. Özel nefes teknikleri ve gevşeme egzersizleri ile stres gideriliyor.
DOĞUMDAN SONRA POSTNATAL YOGA
Bebeğin ve rahmin büyümesi için değişikliğe uğrayan organlar, hamilelikten sonra hemen yerlerine tam olarak yerleşmezler. Postnatal yoga denen doğum sonrası egzersizlere doğumdan 6 hafta sonra başlanması öneriliyor. Yoga, lohusa annelerin kendilerini ruhen ve fiziken iyi hissetmelerini sağlıyor. Ayrıca yoga yardımıyla eski formlarına daha hızlı kavuşuyorlar ve gerilen kaslarını rahatlatıyor ve güçlendiriyorlar. Uyku düzeni değişen ve günün çoğunu ayakta ve bebek emzirerek geçiren anneler yoga sayesinde gereken enerjiyi toplayabiliyorlar. Diğer yandan, doğru nefes teknikleri ile kondüsyon kazanıyorlar ve vücudun eski haline dönmesini hızlanıyor.
BEBEĞİNİZLE BİRLİKTE YAPIN
Postnatal yoga derslerine bebeklerinizle katılabilirsiniz. Türkiye’de postnatal yogayı uygulayan ilk merkezlerden biri olan Ankara’daki Güven Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde ders veren iki çocuk annesi Pınar E. Canko, annelerin bebekleriyle birlikte yaptığı yoga seanslarının bebekleri de rahatlattığını anlatıyor. Anneyle birlikte yapılan yogada mesela bebeği sırt üstü yatırıp, ayakları ve ellerinden tutup bohça şeklindeyken sağdan sola, soldan sağa çevirmek omurlarına masaj yapıyor, vücutlarını ve vücutlarının hareket kabiliyetini daha iyi algılamalarını sağıyor.
PINAR AKYILDIZ ÖZKAZANÇ
Kolik olan bebeğim yoga ile uyudu
Oğlum Benan ile yoga maceramız hamileliğimin 5. ayında başladı. Postnatal yogaya da doğumdan 6 hafta sonra başladık. Benan’ın kolik olması bize zor günler ve geceler yaşatıyordu. İlk gün Benan hiç huzursuzluk yaşamadı, aksine zevk aldı. Hiç uyku bilmeyen, ağlama krizleri olan ve saç kurutma makinesinin sesi eşliğinde emzirerek uyuttuğum bebeğim mutluydu. Öğrendiğim bazı hareketler, Benan’ ın kolay gaz çıkarmasında ve ağlarken sakinleşmesinde çok etkili oldu. Doktorumuz oğlumun kaslarının güçlü olduğunu, buna bağlı olarak da motor gelişiminin yaşıtlarının önünde olduğunu söylüyor.
TUBA TÜRKCAN
Bebekler yogaya bayılıyor
Yogaya hamileyken de devam ettim. Oğlum doğduktan sonra bir arkadaşım bebekle birlikte yapılan yoga dersleri de olduğunu söyledi ve postnatal yoga ile tanıştım. Bu dersler hastaneden tamamen ayrı bir klinikte, steril ve rahat bir ortamda, sertifikalı bir eğitmen ile ve başka anneler ve bebekleriyle birlikte yapılıyor. Biz hareketlerimizi yaparken, bebeklerimiz de bize eşlik ediyorlardı. Gerçekten bayılıyorlar, hele ellerinden ve ayaklarından tutup sağa sola top gibi çevirme hareketinde istisnasız hepsi kıkır kıkır gülüyor. Kendi vücudum için de çok iyi oldu, hızla eski şeklini almaya başladı.