Ben çiçeği her pazar isterim sadece Anneler Günü'nde değil

Şimdi benim, her hafta pek çok anneye seslenen biri olarak yarınki Anneler Günü’nü kutlamamı beklersiniz haklı olarak.

Haberin Devamı

Hatta fazla tarzım olmayarak hafif duygusal bir yazı bile okuyacağınızı sanabilirsiniz.

Ama özür dilerim, ben bunu yapmayacağım. Tam bir sene önce Anneler Günü’nü neden sevmediğime dair bir yazı yazmış ve sebeplerimi de açıklamıştım. Ne var ki yine geldi...

Beni yanlış anlamayın, bana kızmayın, kırılmayın. Ben zaten her hafta kutluyorum sizi. Her hafta paylaşıyoruz pek çok şeyi.

Ama Anneler Günü’nde beni unutun.

Diğer günleri de sevmem: Babalar, sevgililer, hatta evlilik yıldönümünü de...

Bir tek doğum günü ve yılbaşı severim. Mesela yılbaşı öncesi şehirde dolaşmayı, sevdiğim insanlara küçücük hediyeler aramayı, her tarafından müzik yükselen sokaklarda, dükkanlarda gezinmeyi severim. Doğum günlerinde sevdiklerime özel hediyeler vermek için aylarca kafa bile patlatırım. Ama diğer özel günler yaklaştıkça ne gezesim, ne göresim gelir. Sahte geliyor çünkü bana. Zoraki bir alışveriş, bir baskı. Yine de anneme, anneanneme hediye almadan vicdanen kendimi iyi hissetmem.

HEDİYE ARAMAK YERİNE AİLECE PİKNİK YAPIN

İşte sinir olduğum noktalardan biri de bu ya. Bir şekilde alıyor ağına hepimizi bu günler. İşin ilginç yanlarından biri de bu vicdan sıkıntısını yaşamam için sebep yaratan annem ya da anneannem değildi. Onlar hiçbir zaman hediye beklemedi, hiçbir zaman hediye almam gerektiğine dair bir talepte bulunmadı. Ortamın doğasından oldu bütün bunlar. Çevrenin etkisi!!!

Şimdi ben çocuğuma bunları öğretmeyeceğim desem de, o çevresinde görecek ve uyacak bu rutine.

Ama yok, inanın ben beklemeyeceğim. 45 torunlu nine de olsam günün birinde hepsini her pazar yanımda isteyeceğim, bir pazar değil.

Her pazar çiçek getirsinler bana, mayısın ikinci pazarı değil.

Yine de yarını güzel geçirmemeniz için hiçbir sebep yok. Şıklık yapıp brunchlara gidebilirsiniz. Ya da ben size bir şey önereyim. Biz 23 Nisan’da ailece yaptık bunu. Bahçeköy’ün ilerisindeki ormanda bulunan kendin pişir kendin yecilerden biri Kılıçı Pınar’a gidin. Burası nefis. Etleri güzel, ayrıca kocaaamaaan bir yeşillik. Ortada futbol sahası kadar bir alan. Koş, top oyna, ip atla... Ayrıca gayet düzgün de bir çocuk parkı var.

Sinan’ın 23 Nisan’da çıkacağı defileye organizasyon aksaklığı nedeniyle gidemeyince kendimizi buraya atmış, sakinleşmenin yanı sıra epey de iyi vakit geçirmiştik. Hatta oğlan parkta oynarken karı koca kadeh bile tokuşturduk.

İşte buydu iyi gelen.

Analara gidip anlamsız hediyeler aramayın, gidin güzel bir yere coşun oynayın.

Vesile olsun işte...

Ailemizden bize kalan bilinçaltı mirasları

Ailelerimizden, özellikle de annelerimizden yıllardır duyduğumuz birtakım laflar vardır. İçindeki tutarsızlıklar farkında olmadan içimize işliyor. Biz yeni kuşak anneler, bunların bir kısmının farkında olup dikkatli davransak da arada kaçırdıklarımız oluyor. Kalıplaşmış lafları, üzerlerinde çok da fazla düşünmeden, içindeki çelişkiyi görmeden bir çırpıda söyleyiveriyoruz. Siz de bakın bakalım, Tanı Eğitim, İletişim ve Danışmanlık Hizmetleri’nden öğrendiğimiz bu mirasın ne kadarı size de geçmiş.

Senin için saçımı süpürge ettim ama...

Çabuk ol, sallanma artık.

Ben daha tecrübeliyim, senin kötülüğünü istemem.

Sen daha çok güleceksin, sınavı kazanma ben sana gösteririm.

Çeneni kapa, çorbanı iç (yemeğini ye).

Dayanıklı ol, hava soğuk üşürsün.

Sana milyonlarca kez ders çalış adam ol demedim mi?

Keşke benim sülaleme çekseydin.

Kafana taş düşünce akıllanacaksın, kafanı duvarlara vuracaksın.

Dünyada benim gibi annesi/babası mükemmel olmayan kaç çocuk var biliyor musun?

Baban eve gelsin, gör gününü.

Eve gidelim, ben sana hakkını veririm.

Benim sende çok hakkım var nasıl ödeyeceksin bilmem.

Sana bir şey sorulunca cevap ver çocuğum.

Sus konuşma, beni dinlemedin başına bunlar geldi.

Gözlerini şaşı yapma.

Televizyon seyrederken gözlerin şaşı kalacak, seni kimse beğenmeyecek.

Sen keşke bana çekseydin. Babanın/annenin kirli kromozomlarını taşıyorsun.

Benim yaşıma gelince göreceksin hayatı.

Benim sana yaptıklarımı inan sen çocuklarına yapmazsın.

Ben seni çok seviyorum ama sen ders çalışmayıp beni üzüyorsun.

Beni mi çok seviyorsun, babanı mı / anneni mi?

Yalan söyleme çocuğum, senden tek istediğim dürüst olman.

Eşim de ben de bir anda buz kestik çocuğumuz otistik olabilirmiş

ANNELER BU MEKTUBU OKUYUN BABALAR SİZ DE

35 yaşında, doktorasını tamamlamış, çalışan bir anneyim. Tüm bunları övünmek için değil, oğlumla ilgili bazı sorunları fark ettikten sonra yaşadığım suçluluk duygusunu hissetmeniz için söylüyorum.

Oğlum bu ay üç yaşına bastı. Çok güzel bir doğum günü hazırladık ona. Çünkü bu doğum günü bizim için çok şey ifade ediyordu. Oğlum 23 aylık olduğunda içimi kemiren bazı sorulara yanıt aramak için kitaplardan, tecrübeli annelerden, sonunda da doktorumdan yardım istedim.

Rutin kontrollere götürdüğüm çocuk doktoruma oğlumun davranışları ile ilgili sorular yönelttiğimde, şüpheci ve pimpirikli bir anneyle konuşuyormuş edasıyla, her zaman her şeyin yolunda olduğuna dair yanıtlar almıştım. Ama oğlum çok kısa göz temasına sahipti. Hatta adını söylediğimde, dikkatini çekecek bir ses çıkarmadığım sürece, bana dönüp bakmıyordu. Anlamlı bir tek kelime bile söyleyemiyordu.

EŞİM GERÇEĞİ KABULLENMEDİ

Tecrübeli anne babaların her seferinde ‘Erkek çocuklar geç konuşur’ şeklindeki sözleri; babasının ‘bu çocukta hiçbir şey yok, abartıyorsun’ baskıları beni rahatlatmaya yetmedi.

Sonunda bir nöroloğun kapısını çaldık. O günü hiç unutmuyorum. Özellikle doktor ‘Neyi var’ diye sorduğunda eşimin alaycı bir bakışla beni süzüp ‘Hiçbir şeyi yok doktor hanım’ deyişini. Ama kısa bir süre içerisinde o da ben de buz kestik, çünkü çocuğumuzun otistik bulgular taşıdığını ve ‘yaygın gelişimsel bozukluk’ olarak adlandırılan bir rahatsızlığı olduğunu öğrenmiştik.

Benim hayatım o dakika tamamen değişti. Aslında sanırım sadece benim hayatım değişmişti. Çünkü her şeye rağmen eşim oğlumun bu rahatsızlığını tam olarak kabullenmedi. Beş aylıkken çalışmaya başladığım için bakımını anneme bıraktığım oğlumu hemen bir yuvaya yazdırdım, ardından da bir eğitim uzmanından ders almasını sağladım.

Doktor haftada bir gün yaklaşık bir saat ders alması gerektiğini söyledi. Çünkü hiçbir yuva, bireysel eğitim kadar etkili olmayacaktı. Tabii maddi güçlükler böylesi bir düzene el vermedi ama birkaç seans içinde neleri yapmam, neleri yapmamam gerektiği üzerine tavsiyeleri dikkate alarak oğlumla sıkı bir programa başladım.

Gelişimsel bozukluk olarak ifade edilen şey aslında çok farklı boyutlarda olabiliyor.

Benim oğlum otistik değildi, sadece otistik bulgular taşıyordu. Tabii bu sadece benim çabamla sorunun üstesinden gelmemizi kolaylaştırdı. Ancak normal çocuklardan farklı olduğuna inanılan bu tür çocuklar için en önemli nokta, erken teşhis. Doğru bir eğitimle çok yol alınabiliyor.

Size bu mektubu yazmadan yaklaşık iki saat önce eğitim uzmanımızla rutin görüşmemizi yaptık. Artık oğlum otistik bulgular taşıyan risk grubu içerisinde değil. Yaşıtlarını yakaladık, hatta bazı özel yetenekleri oluştu. Başardık. Çok zorlu ve uzun bir yoldan geçtik. O da ben de çok şey öğrendik.

EĞİTİM VE SEVGİYLE OĞLUMU KAZANDIM

Bu mektubu size şunun için yazıyorum: Çevremdeki babalar özellikle de anneler hep çocuklarının diğer çocuklardan duygusal ve zihinsel olarak daha üstün olduğunu kabul etmek istiyorlar. Ve her zaman çocuklarının gerçek kapasitelerinden çok daha üst başarılar getirmelerini bekliyorlar.

Ben çocuğumun ilerde değil, geride olduğunu öğrendiğimde büyük bir bunalım yaşadım. Anneannesinin hiç kimsenin bakamayacağı kadar temiz ve özenli baktığı, çevresinde hep yüksekokul eğitimi almış başarılı insanların olduğu bir ortamda ister istemez başarılı bir çocuk olacağını düşündüm. Ama bunlar yeterli değilmiş. Oğluma bu teşhis konduktan sonra, çok yoğun çalışmama rağmen her gün yaklaşık dört saat onunla zaman geçirdim. Üstelik eğitmenlerin tavsiyelerini bir dakika bile göz ardı etmeden.

Televizyonu yaklaşık bir buçuk yıldır tamamen hayatımdan çıkardım, ev ile ilgili tüm rutin işlerimi erteledim, masaya koyacak bir tencere yemeğim olmasa bile oğlumla dışarıda yapacağımız programları ertelemedim, yağmurda ıslanmasın, karda üşümesin diye asla düşünmeden onunla sokaklarda dolaştım ve şimdi oğlumu yeniden kazandım.

Size bu mektubu yazmadan yaklaşık iki saat önce eğitim uzmanımızla rutin görüşmemizi yaptık. Artık oğlum otistik bulgular taşıyan risk grubu içerisinde değil. Yaşıtlarını yakaladık, hatta bazı özel yetenekleri oluştu. Başardık. Çok zorlu ve uzun bir yoldan geçtik. O da ben de çok şey öğrendik.

Sağlıklı ya da sorunlu çocuk sahibi tüm ailelere tavsiyem, uzmanlara gözükmeyi ihmal etmemeleri. Toplumsal kanılar ya da tecrübeler her zaman doğru olmuyor. Sorunların kendi kendine çözülmesini beklemeyin çünkü eğer üzerine gitmezseniz büyüyerek karşınıza çıkıyor. Çocuk yetiştirmenin en zor yanı da bu bence.

Bu hafta bir okurumun mektubuna yer veriyorum. O kadar etkilendim ki, sizlerle de paylaşmak istedim. İşte örnek alınacak, gurur duyulacak, takdir edilecek bir annenin bize gönderdiği mektup.

N.Romi


ANNEMİN KÖŞESİ

Benden umut yok annecim inşallah torunun yapacak

Herkes geçen haftaki annemin köşesini nefis bir Anneler Günü hediyesi olarak kabul etmiş. Oysa ben bunu düşünerek yazmamıştım. Annemi onore etmem lazımdı çünkü bir ayakkabı beğenmiştim, bana yakışmıştı ve o da bana o ayakkabıyı almıştı. Hiçbir sebebi, hiçbir gerekçesi de yoktu.

Sonra şunu düşündüm. Her ne kadar evlenseniz, kendi evinize geçseniz, bütçeleri ayırsanız bile anneniz her zaman anne kalıyor ve sizi lise günlerine geri döndüren anlar yaşatabiliyorlar. Beğendiğiniz ayakkabı için ‘Hadi sana bunu alayım’ diyebiliyorlar.

Aslında sadece anneler değil, babalar da bunu yapıyor. Kızları çocuk sahibi olsalar bile, her zaman onların küçük kızları ve onlara minik jestler yapmak eminim ki gençlik dönemi alışverişlerinden çok daha zevkli oluyor.

Ah anacım ah, ben de sana o resimdeki gerdanlığı almak istemez miydim?

Ben de sana öyle küçük (!) bir sürpriz yapmak istemez miydim!

Ama benden umut yok, torunun yapacak inşallah...

Eti, tiyatro ile çocuklara ulaşıyor

Eti, Alaaddin’in Sihirli Lambası oyunu ile Türkiye’nin 81 iline giderek bir ilki gerçekleştiriyor. Et, 250 bin çocuğa ücretsiz olarak tiyatro izleme imkanı sunuyor.

Tiyatro kültürünü gelecek nesillerle buluşturmak amacıyla çocuk tiyatrosunu destekleyen Eti, ayrıca yüzlerce görme ve işitme engelli çocuğa tiyatro keyfi yaşatıyor. Tiyatro kültürünü gelecek nesillerle buluşturmak misyonuyla çocuk tiyatrosuna destek veren Eti, Alaaddin’in Sihirli Lambası oyununu görme ve işitme engelli çocuklar için de sergiliyor.

Son olarak Mimar Sinan İşitme Engelliler İlköğretim Okulu’ndan ve Türkan Sabancı Görme Engelliler İlköğretim Okulu’ndan öğrencilerin izlediği oyun sırasında, görevliler diyalogları işaret diliyle çocuklara aktardılar. Böylelikle işitme engelli öğrenciler oyunu rahatlıkla takip edebildiler. Görme engelli öğrenciler de, görsel anlatımları kendilerine aktaran öğretmenleri aracılığıyla oyunu keyifle izleme imkanı buldular.

ANNELERİN EN GÜZELİNE

2004 yazının çarpıcı ve rahat çizgileriyle süslenen Seven Hill koleksiyonu, modayı takip edenlere çok şık ve spor seçimler sunuyor. Canlı renkleri, rahat çizgisi ve kalitesiyle her zevke hitap eden Seven Hill, kendini genç hissedenlere hayatın her alanında uyumu vaat ediyor. Seven Hill’de Maksimum, Bonus, Axess, World Card ve HSCB Advantage kartınızla hediyenizi 6 taksit avantajıyla alabilirsiniz. www.sevenhill.com.tr

Anne ve anne adaylarının dikkatine

Ünlü İngiliz Anne ve Bebek Bakım Ürünleri markası Avent’in özellikle hamilelik ve doğum sonrasını kapsayan dönemde kullanılmak üzere Türkiye piyasasına sunduğu, Anne & Anne Adayı Cilt Bakım Ürünleri Serisi, tamamen özel doğal bitki ve deniz bitki özlerini içeriyor. Tarafsız tıbbi kuruluşlar tarafından çeşitli dermatolojik, toksikolojik ve hipoallerjenik testlerden geçirilen ürünlerin hiçbir yan etkisi yok. Anne & Anne Adayı Cilt Bakım Ürünleri Serisi, dört üründen oluşuyor: Rahatlatıcı banyo ve duş esansı, etkin vücut bakım kremi, nemlendirici masaj yağı, canlandırıcı bacak ve ayak masaj jeli.

ARISTON’DAN ÖZEL İNDİRİM

Avrupa’nın lider beyaz eşya markalarından Ariston, Anneler Günü vesilesiyle mayıs ayı boyunca çamaşır makinesi ve Opera No-Frost buzdolabını birlikte almak isteyenler için 150 milyon TL indirim fırsatı ve 13 eşit taksit olanağı sunuyor. 0800 211 40 41 - 42

Yazarın Tüm Yazıları