Ayaklarda açık hava sezonu

Yaz mevsiminin en dikkat çekici yanı, gün ışığına çıkardığımız ayaklarımız.

Ama onların bakımlı ve kusursuz görünmeleri de tamamen bize bağlı. İşte, açık hava sezonuna girdiğimiz şu günlerde 25 dakikada ayak bakımının üç önemli adımı...

1- HAZIRLIK VE BAKIM

Tırnak etlerinizi asla kesmeyin. Aksi halde enfeksiyona yol açacak yaralar oluşturabilirsiniz. Bunun yerine yapacağınız en güzel şey, öncesinde tırnak yumuşatıcı sürdüğünüz tırnak etlerinizi bir katikül aleti (tırnak eti iticisi) yardımıyla geriye doğru itmeniz. Profesyonel manikür uzmanları daha sonra tırnak etini tırnak peeling’iyle yok edebileceğinizi belirtiyorlar. Peeling uygulaması aynı zamanda tırnak derisinin de yumuşamasını sağlıyor. Sonrasında kullanacağınız yağ da cildin pürüzsüz olmasına yardımcı oluyor.

2- FORMA SOKMA

Ayak tırnaklarını makas yerine her zaman bir törpü yardımıyla kısaltmayı ve forma sokmayı yeğleyin. Hassas tırnaklara sahipseniz size önerimiz hemen bir cam törpü edinmeniz. Böylelikle klasik törpülerin aksine onlarla tırnaklarınızı her iki yana doğru törpülemeniz mümkün olabilir. Ayrıca tırnaklarınızın üst yüzeyini de aynı zamanda pürüzsüz hale getirebilir ve daha temiz bir görüntü elde edebilirsiniz.

3- PÜRÜZSÜZLEŞTİRME VE KORUMA

Dengeli, düz bir tırnak yüzeyi aynı zamanda ojenin de kolaylıkla sürülmesine izin verir. Özellikle yaz aylarında tercih edilen renkli ojeler, pürüzsüz yüzeylerde daha kalıcı olur. Ayrıca tırnakların üzerinde oluşmuş ince çizikler ve yarıklar için de birçok markanın ürünleri arasında bulunan ve tırnak yapısını düzleştiren dolgu cilası kullanmak yerinde olacaktır. Ürünün kurumasının ardından tırnaklarınızın daha sert ve yüzeyin pürüzsüz olduğunu fark edeceksiniz. Ayrıca bu cila ojenin rengini uzun süre korumasına yardımcı oluyor ve renk pigmentlerinin tırnağı boyamasına izin vermiyor. Kırılgan ya da kuru tırnaklara sahipseniz besleyici bir kalsiyum içeren tırnak cilası kullanabilirsiniz.

Terlemeye karşı: Antiperspirant deodoranlar

Vücudun kendini soğutma ve yenileme işlemi olan "ter" aslında kokusuz bir sıvı; fakat koltuk altında bulunan milyonlarca bakteriyle temas ettiği zaman kötü kokulara yol açıyor.

Gönlümüzce gezip eğleneceğimiz, güneşin tadını çıkaracağımız buna karşın buram buram terleyeceğimiz bir yaz daha geldi. Her mevsim terlesek de yazın bu oran sıcak hava faktörüne bağlı olarak büyük ölçüde artış gösteriyor ve bizi zor durumda bırakabiliyor.

Terlemek bazen günümüzü zehir edecek kadar bizi rahatsız ediyor. Aslında kokusuz ve oldukça masum bir sıvı olan ter, koltuk altımızdaki bakterilerle birleştiğinde çekilmez bir hál alabiliyor.

Normal bir insanın günde 10 litreye kadar terlediğini ve koltuk altımızda milyonlarca bakteri bulunduğunu düşünecek olursak, ortaya çıkan kötü kokulara karşı bir silahımızın olması gerekmez mi?

TER, ASLINDA KOKUSUZ VE MASUM

Terleme, aslında vücudun ısısını dengelemek adına gerçekleştirdiği fonksiyonel ve normal bir işlem. Nasıl elimizde olmadan susuyorsak aynı şekilde terliyoruz da... Terleme, çevresel koşullara ve psikolojik durumlara göre değişim gösterirken, günlük ortalama terleme oranı mevsimler, gün içinde gösterilen performans ve günün saatleri gibi çevresel koşullara göre değişebiliyor. Örneğin yaz mevsiminde kış aylarına oranla daha çok terliyoruz; gündüz terleme derecemiz geceye göre daha fazla ve yaşlandıkça daha az terliyoruz.

Vücudun kendini soğutma ve yenileme işlemi olan "ter" aslında kokusuz bir sıvı; fakat koltuk altında bulunan milyonlarca bakteriyle temas ettiği zaman kötü kokulara yol açıyor. Terlememizi erkin ve apokrin ter bezlerimize borçluyuz! Erkin ter bezleri vücut ısısını dengeleyici özelliğiyle bilinirken daha çok el ve ayak bölgesinde bulunuyor ve tamamen kokusuz. Apokrin ter bezleriyse hormonlarla ilgili, hafif yağlı ve kokulu. Koltuk altı, genital bölge gibi vücudun kritik kesimlerinde bulunan apokrin ter bezleri, hava almayan bölgelerde bulunduğu için buharlaşma gerçekleşmez ve dolayısıyla soğuma-serinleme işlemi olmaz.

Kötü koku ve ıslak görünüme son

İşyeri, toplu taşıma araçları, kafeler gibi birçok sosyal alanda bulunduğumuz yaz aylarında, terleme sorunu ön yargılara neden olan ıslak giysilere ve çevremizdekileri rahatsız eden kötü kokulara yol açıyor. Oysa ter kokusuyla etkili bir şekilde başa çıkmanın kolay ve ucuz bir yolu var, antiperspirant deodoranlar.

Stick, roll-on ve sprey olarak üç çeşide ayrılan antiperspirant deodoranları kullanmak; hem kendimizi temiz hissederek öz güvenimizi korumak, hem de çevremizi ter kokusuyla rahatsız etmemek için en büyük silahımız! Deodoranlar sanıldığının aksine terlemeyi engellemiyor, koltuk altındaki bakteri sayısını azaltarak gün boyu aktif koruma sağlıyor. Ter akışını düzenleyen pudralı ürünler olan antiperspirantlar ise temizlik hissinin yanında ıslak koltuk altlarına son vererek bizleri rahatlatıyor.

Bir insanın günde ortalama 10 litre terlediğini ve bu ter oranının yüzde 1’nin koltuk altından kaynaklandığını belirten dermatologlar, sadece yaz aylarında değil yılın her döneminde her an terlenebileceğini unutmadan deodoran kullanımını alışkanlık haline getirmek gerektiğine dikkat çekiyor.


Nasıl kullanılıyor

Etkili sonuç elde etmek için temiz ve kuru koltuk altına doğrudan uygulayın.

Antiperspirant/pudralı deodoran leke bırakmaması için giysiler üzerine sıkılmamalı, ayrıca giysiler üzerine sıkılan deodoran ter kokusuyla savaşmakta etkili değil.

Sprey kategorisindeki deodoranı, koltuk altına doğrudan ve kutuyu dik tutarak 15 cm mesafeden püskürtün.

Antiperspirant/pudralı deodoranı mutlaka çalkalandıktan sonra kullanın.

Roll-on ve stick grubundaki deodoran koltuk altına sürülerek kullanılır. Gün boyu ter kokusuyla başa çıkmak için koltuk altının kuru ve temiz olması gerekir.

Roll-on ve stick kategorisindeki deodoranları koltuk altına uyguladıktan 12 dakika sonra giyinin.

Ufolar göründü

Sezonun en sıra dışı parfüm flakonları, dudak parlatıcıları ve anti-aging bakım kremleri kozmetikte fütüristik bir bakış açısının sinyallerini veriyor.

Uzay trendinin sadece moda tasarımcılarının sınırsız yaratıcılıklarının bir eseri olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Çünkü bu trend yaz sezonunda kozmetik reyonlarını da ele geçirmiş durumda. Markaların ürünlerinin ambalajlarıyla, içerikleriyle yarattığı bu yeni kozmetik evreni güzelliğine tutkun kadınların da dikkatini çekmeye başladı.

Şık uzay gemilerini andıran parfüm şişelerinin yanı sıra kokuların içeriklerinde sıkça kullanılan yenilikçi notalar da ilgi topluyor. Örneğin, Givenchy’nin yeni parfümü Ange ou Demon, zambak ve meşe notalarıyla dikkat çekiyor. Parlatıcılar da dudaklarda bıraktığı ışıltılı metalik yansımalarla fütüristik yüzler yaratıyor. Kremler ve losyonların ambalajları ise bilim-kurgu romanlarının sembolleriyle bezeli. Estee Lauder’ın foto-optik teknolojiyle geliştirilmiş ve cilde mikro kristallerle anında ışıltı kazandıran anti-aging kremi de bu trendin takipçileri arasında yer alıyor.
Yazarın Tüm Yazıları