10 ay önce çıkan ‘Annelik Halleri’ kitabından sonra çiçeği burnundaki yazarınız ‘çılgın Türklerin’, ‘çılgın torunlarını’ yazdığı ‘Şu Çılgın Çocuklar’ kitabıyla huzurlarınızda.
Annelik serüvenimde yedi yılı geride bırakırken şu gerçekle yüz yüze gelmiş bulunuyorum: Kızım da dahil olmak üzere yeni nesil çocuklarla baş etmek için yeni stratejiler geliştirmek, bulduğumuz taktikleri birbirimizle paylaşmak durumundayız. Hatta yeraltında örgütlenip, gizli toplantılar düzenleyerek bu canavarlarla baş etmek için ‘Yeni nesil çocuklarla baş etmenin el kitabı’ şeklinde yeni bir anayasa yazmak hiç fena bir fikir değil.
36 yaşında biri olarak, son yedi yılın hayatımdaki anlamını çözmeye çalışmaktan bitap düşmüş durumdayım.
Aramızdaki anne-çocuk bağındaki gelgitlere çoğunuz yabancı değilsiniz. Ama ben bu çılgın çocukla zaman zaman baş etmekte güçlük çekiyorum. Ama ben bu çılgın çocuğu çok seviyorum.
Çocuk sahibi olmak mı?
Servisteyim, kızımın kokusu burnumda tütüyor. Bu yol da bir türlü bitmek bilmiyor. Oysa sabahları aynı yollardan daha farklı bir ruh haliyle geçiyorum. Akşam saatleri benim için eziyete dönüyor. Kızımı özlüyorum.
Biliyorum ki, zili çaldığımda kapının önünde beni sıcacık bir gülümsemeyle karşılayacak. Bu sıcaklığı bir an önce hissetmek için evime koşuyorum. Nehir henüz küçüktü ve ben onun yanında bir iki saat daha erken olabilmek için üç-dört araç değiştirerek, eve ulaşırdım. Bu koşuşturmadan yorgun düştüğüm günlerde, bende doping etkisi yaratan tek şey onun kokusu ve sıcaklığıydı.
Çocuk sahibi olmak aslında bir delilik. Varlığını öğrendiğin andan itibaren son nefesine kadar süren, bitmek bilmeyen uzun bir maratonu gönülden koşuyorsun. Kendiniz söz konusu olduğunda erteledikleriniz, çocuk söz konusuysa ‘yapılabilir, olabilir, alınabilir, sevilebilir’ kategorisine dahil oluyor.
Okula başladığı günden beri Nehir’le aynı saatte evden çıkıyoruz. Evimiz ana caddeye paralel. Nehir’i servise bindiriyorum, koşar adımlarla ana caddeye çıkıp, servisin önümden geçmesini bekliyorum. Nehir bana servisten el sallıyor, ben öpücük gönderiyorum. Her sabah aynı koşuşturma. Birileri beni izliyorsa ve servisteki kızımı görmüyorlarsa, içlerinden ‘Deli mi ne, arabalara el sallayıp, öpücük gönderiyor’ diye geçiriyorlardır. Dışardan bakıldığında akıllı bir insanın yapacağı bir davranış değil. Ben bu delilik halini çok seviyorum.
Çılgın Türklerin çılgın torunları
Tüm bekarlara, çocuklu, delilik günleri yaşamalarını tavsiye ediyorum. İnanın tadına doyulmuyor. Tadına doyamayanlar ikinciyi, üçüncüyü yapıyor. Eğer bu dünyaya çakacak bir çiviniz olsun istiyorsanız, bir çocuk yapın.
Tanıdıklarım, kitabın adının nereden çıktığını soruyorlar. Kitabımın adını ‘Şu Çılgın Çocuklar’ koymayı planladığımda Turgut Özakman’ın ‘Şu Çılgın Türkler’ kitabı listeleri alt üst ediyordu. Turgut Özakman’ı arayıp ‘Efendim, şu çılgın Türklerin torunları olan yeni nesil çocuklar çok farklılar. Bu nedenle kitabımın adını ‘Şu Çılgın Çocuklar’ koymayı düşünüyorum. Bu sizi rahatsız eder mi?’ diye sordum. Özakman, çılgın bir Türk olarak, çılgın genç bir yazarı, çılgın çocukların hikayesini yazma konusunda gönülden desteklediğini söyledi.
İlk kitabım ‘Annelik Halleri’nde, kızım Nehir’i büyütürken yaşadıklarımı anlatmıştım. ‘Şu Çılgın Çocuklar’da ise kızımla verdiğimiz yaşam mücadelesinde karşılaştığım olayları ironik bir üslupla okuyacaksınız. Bu kitabın her sayfasında kendinizi bulacağınızı garanti ederim. Çünkü siz de bunları yaşıyorsunuz. Tek farkı, bu bizim hikayemiz...
Gençlere özel kayak kampı
8-16 yaş arasındaki gençlere yönelik ‘Geleceğin Yıldızları Kayak Kampı’, 15-22 Ocak ve 22-29 Ocak tarihleri arasında düzenleniyor. Uludağ Alkoçlar Club Voyage Otel’de düzenlenen kamplarla ilgili detaylı bilgiyi www.kayakkampi.com ya da www.geleceginyildizlari.com sitelerinde bulabilirsiniz.