Babasıyla arasındaki ilişkisi her baba-kız arasındaki ilişki gibi olsun diye kırk takla attım, yapmadığım fedak rlık kalmadı.
Karşılığı ne mi oldu? Kızım iki günlüğüne babasına gitti, beni defalarca aramak için babasına rica etti ama...
Bir elimde Nehir’in hazır bez paketi, diğer elimde birkaç parça body’si ile gece yarısı annemin kapısını çaldığımda Nehir henüz dört aylıktı. İnsan evini terk ederken neden başka şey değil de hazır bez paketini alır bilmiyorum. Belki de gece yarısı kızımın en çok ihtiyaç duyacağı şeyin bez olduğunu düşünmüştüm.
İnsan hayatında aldığı kararlar doğrultusunda bir yaşam sürüyor. Karar veriyor okuldan ayrılıyor, karar veriyor evleniyor, karar verip boşanıyor. Ama boşanma konusunda karar vermek kolay değil. Hele dört aylık bir çocuk sahibiyseniz.
Çocuk büyütmek anne-babaların el ele vererek bile üstesinden zor geldikleri uzun bir süreç. Bunu tek başına yapmaya soyunmak, küçük bir ordunun büyük bir orduyu yenmek düşüncesiyle cepheye gönüllü gitmesi gibi bir şey.
O dönem hep şu cümleyi tekrarladım. "Ben, tek bir kişiye karşı sorumluyum, o da kızım. Kızım beni anlayacaktır. Zaten boşanan kişi benim, kızım değil. Biz babasıyla ayrıldık diye kızım da babasıyla düşman olacak değil. Ayrı evlerde yaşayacağız ama onlar hep birbirini sevecek."
Yaşam hiç kolay değil
İnandığım şeyler buydu. Ama hiç kolay olmadı. Sabaha karşı acil servislerde kızımın yüzündeki maskeyi sabitlemeye çalıştığımda hep yalnız olduğumu düşündüm. Yanlış mı yapmıştım? Belki kızım yatağın diğer köşesinde babasının da olmasını isterdi. En iyisi benim sormamdı. "Kızım babanı çağırayım mı?" sorusunu her hastalığında tekrarladım. Sadece hastalıklarında mı?
Babasıyla aynı evde hiç yaşamamış, babasını hiç tanımamış bir çocuğa baba sevgisi aşılamanın kolay olduğunu söyleyen varsa alnını karışlarım. Hele zaman zaman kendi öfkesine yenilen, haftalarca, bazen aylarca kızını görmeyen babaya rağmen...
Böyle dönemlerde kızım babası tarafından terk edilmiş duygusu yaşamasın istedim. Yaptığım şey ya hediye paketiyle eve gidip "Bunu baban sana gönderdi, seyahatteymiş" demek ya da cep telefonumun mesaj kısmını açıp Nehir’in kalbini ısıtacak cümleler söylemekti. Ama babası bana her kızdığında cezalandırmak için Nehir’i görmedi. Boşanmak zaten yıpratıcı bir süreç... Takınılan tavır, bu süreci daha zorlaştırıyor.
İşte o tavırlardan birine maruz kaldım. Geçen hafta Nehir benim de zorlamamla babasında kalmayı kabul etti. İki gün kalıp dönecekti.
Kızım perşembe akşamı 19.30’da evden gitti, cumartesi günü saat 22.00’de geldi. 50 saat boyunca kızımdan haber alamadım. Nehir arar diye bekledim, aramadı ama ikinci günün sonunda eve geldi. Birkaç saat sonra beni neden aramadığını sordum, aldığım yanıt beni şok etti.
Kızım cuma günü alışveriş için dışarı çıkarlarken beni aramak istemiş ama babası "Şimdi çıkıyoruz, sonra ararsın" deyip ertelemiş. Cumartesi günü havuza gitmişler. Nehir dört kez babasına "Annemi aramak istiyorum" diye istekte bulunmuş. Her seferinde "Birazdan ararsın, haydi havuza gir" yanıtını almış.
Yaptıklarımın karşılığı bu mu olmalıydı? Kızım babasını aşıp beni arayamadı. Kalbim fena halde kırık...
Boşanmanın ardından
Ayrıldığınız eşinize yönelik kendi duygu ve düşüncelerinizi, çocuğunuzun ona yönelik duygu ve düşüncelerinden ayırmalı, birbirine karıştırmamalısınız.
Bazı ebeveynler "Bize bütün bu yaşattıklarından sonra babanı ya da anneni nasıl sevebilirsin? Onu görmeyi nasıl isteyebilirsin" diyebiliyor. Bu cümleleri sarf etmeyeceksiniz.
Bu dönemde yapılan en büyük yanlışlardan biri, evlilik süresince paylaşılmış sırların deşifre edilmesi.
Boşanma sonrasında eşlerin birbirlerine yönelik karalama kampanyası, çocuğun olumlu bir kimlik bütünlüğüne ulaşmasını engeller. Çünkü çocuk hem anneden hem babadan parçalar taşır.
Boşanmadan en az hasarla sıyrılan çocuklar, çocuk kalmayı sürdürebilen ve anne babalarının üzüntüsünü göğüslemek zorunda bırakılmayanlardır.
Soru-Yorum
Ceza veriyor musunuz?
8 yaşında bir oğlum var. Yazınızı okuduğumda geçmişte babasıyla arasında geçen bir olayı hatırladım, içim yandı. Çocuklarımız için her şeyi yapmaya hazırız ama ne yazık ki bazen en yakınlarımızdan gelebilecek kırgınlıklara hiçbir şey yapamayacak kadar aciz kalıyoruz. Kızgınlığımızı çocuklarımıza bir şey hissettirmeden kendi içimizde halletmeye çalışıyoruz. Normalde hiç bu tarz mail atan biri değilimdir, ama yazınız o kadar etkiledi ki beni, birkaç satırla da olsa sizinle düşüncelerimi paylaşmak istedim. Ceza konusunu elimden geldiğince sevdiği şeylere sınır koyarak ayarlamaya çalışıyorum. Her zaman başarılı olabiliyor musun derseniz, ben de bilemiyorum. Ama şimdiki çocuklara kısıtlama getirmek iyice zorlaştı. Siz ceza konusunda neler yapıyorsunuz? (Çiğdem G. )
Çiğdem Hanım; ceza meselesi biz ebeveynlerin zorlandığı konuların başında geliyor. Oğlunuzun yaptığı hata eğer çok büyük değilse uyarabilirsiniz. Hatanın büyüklüğü ne olursa olsun oğlunuza sevgi ve ılımlı bir ortam oluşturmalısınız. Aşırı tepki ve yargılamadan kaçınmalısınız. Ayrıca yapamayacağınız cezalandırma yöntemini oğlunuza söylemeyin. Uzmanların önerdiği cezalandırma yöntemi, çocuğun sevdiği şeylerden mahrum edilmesi şeklinde. Yani siz doğru olan yöntemi uyguluyorsunuz.