Güzin Abla’nın da bir derdi var

Türkiye’nin Güzin Abla’sı Feyza Algan, geçen hafta ‘Bir derdim var Nilüfer hanım’ diye başlayan uzun bir mektup gönderdi. Önce birinin benimle dalga geçtiğini sandım, sonra gerçek Güzin Abla’dan geldiğini anladım.

‘Sevgili Nilüfer Kas, Eee Güzin Abla olmak, dertsiz olmak değil. Aslında binlerce kişinin derdini dinlemekten kendi derdime bakacak gücüm kalmıyor. O da başka bir mesele...

Sizinle görüşmelerimizde de söylediğim gibi, köşenizin sıkı takipçisiyim. Üstelik yazılarınızı kesip kızıma yolluyorum, kitabınızı da alıp verdim, ama okudu mu, garanti edemem.

Şimdiki gençleri biliyorsunuz... Benim bir derdim var. Anneanne olarak 15 aylık torunumla sorun yaşıyoruz. Bebeğimiz hiç ama hiç yemek yemiyor. Bir lokma yemek (gerçekten bir tek lokmadan söz ediyorum) yedirmek bile mümkün değil. Çocuğun yemeğe karşı anormal bir tepkisi var. Hani neredeyse psikolojik denebilecek bir tepki.

Elleriyle mama kaşığını itip, başını geriye atarak avaz avaz bağırıyor. Bunun nedenini artık hiç güvenmediğim çocuk doktorlarına bağlıyorum. Bugüne kadar 4-5 doktor değiştirdik. Ancak ilk doktoru Dr. K. Bey pek meşhur olmuş.

Bebeğimize bizim alıştığımız ve bildiğimiz tarzda yemek yemeye alıştırmadı. Bizim dönemimizde, belki siz de bilirsiniz, sebze çorbaları vardı. İçine her şeyi atar, biraz da tatlandırır, et parçası da koyardık. Sonra da püre haline getirip çocuğa verirdik.

Efendim ne demekmiş sebze çorbası... Bu Amerikalı kadınlar için yapılmış bir öneriymiş. Çünkü Amerikalı kadınlar yemek yapmayı bilmezlermiş. Bu yüzden kızıma ‘Bebeğine her şeyi yedir. Evde ne pişiyorsa yedirin’ dedi. Bizim kız da Allah sözü gibi inandı.

Şaşırmış durumdayız

8 aylık bebeğe günlük, normal yemek yedirilir mi? Çocuk bu yemeklere tepki verdi. Şimdi ballı süt dışında hiçbir şey yemiyor. Doktor kan tahlili yaptırdı, demir eksikliği buldu. Ayrıca torunum çok küçük kaldı. Dişleri henüz tamamlanmadı. 15 aylık ama sadece iki dişi çıktı, diğerleri ortada yok.

Sizden bir ricam var. Bu konuda ne yapmamızı önerirsiniz? Bildiğiniz bir yöntem var mı? Karpuzu sevdiği için kendi isteğiyle yiyor. Çok az meyve suyu içiyor, o da biberonla. Birkaç tane bebe bisküvisi dışında sabah ve akşam 200 gram ballı süt içiyor. Bütün yediği bu...

Annesiyle birlikte bütün gün deliriyoruz. Üstüne fazla düşmüyoruz ama artık inanın çok üzülüyorum.

Doktorların diline düştüm. Doktorlar ‘Siz anneannelere bakmayın, onlar tombul çocuk severler’ deyip işin içinden çıkıyorlar. Öyle bir isteğim yok. Aksine zamanında şişmanlamasın diye çocuğuma grisini yedirmiş bir anneyim. Ama bu çocuk, felaket bir şekilde yemeğe tepkili...

Sizin bir öneriniz olabilir. Bana güvendiğiniz bir doktor ya da çocuk psikoloğu önerirseniz sevinirim.

Başınızı ağrıttım, bağışlayın. İhtiyacım olduğu için sizi rahatsız ettim. Siz genç bir annesiniz. Elbette bizim dönemimizden daha bilgilisinizdir. Size güveniyorum. Sevgi ve saygılarımla...’

Feyza Algan

BİR MERKEZ VAR

Sevgili Güzin Abla;

Aynı yollardan geçmiş bir anne olarak sizi çok iyi anladığımı söylemeliyim. İki kilo doğan bir çocuğu adam etmek hiç kolay değildi. Hele diş çıkarma ve hastalık dönemlerinde yemek yedirmek bir işkenceye dönüyordu.

Eminim, anne ve anneanne olarak siz de elinizdeki tüm olanakları kullanmışsınızdır. Eğer mama sandalyesi kullanıyorsanız, bir süreliğine farklı köşelerde ve ilgileneceği oyuncakları, kitapları eline vererek yemek yedirmeyi deneyin.

Yemek seçenekleri farklı. Sonuçta hepimizin bir damak tadı olduğu gibi sizin torununuzun da bir damak tadı var. Bence önce onu keşfedin. Çok basit bir yöntemle bunu öğrenebilirsiniz. Üşenmeden, aynı anda dört farklı çeşit çorba hazırlayın. Hangisine daha çok ilgi gösteriyor, hangisi için daha iştahla ağzını açıyor, bakın. İlgisi konusunda size bir ipucu verdiyse, o çorba çeşidini geliştirin.

Kendi için beslensin

Ayrıca yemek yemeyen çocuklar için Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bir merkez açıldı. Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nın kurucusu Profesör Benal Büyükgebiz ve ekibi, buraya bağlı olarak bir de Büyüme ve İştahsız Çocuk Merkezi oluşturdu.

Bu merkezde önce çocuklara ‘iştahsız’ tanısı konuyor. Sonra soruna yol açan faktörler saptanıyor. Tanı konulurken, teknolojiden yararlanılıyor. ‘Elektro gastrografi’ yöntemini çocuklara uyguluyorlar. Çocukların karın bölgelerine bağlanan elektrotlarla sindirim sisteminin çalışması izleniyor.

Ayrıca torununuza ‘benim için değil, kendin için besleniyorsun’ mesajını verin. Öyle ‘hadi bu kaşık baban için, bu kaşık halan için’ taktiğini uygulamayın! Yemek istemediği zaman burnunu tutup, zorla ağzını açtırmayın. Bu sinir harbinden zararlı çıkan siz olursunuz. O anda verdiğiniz yemeği yutar ama sonra kusar. İnşallah siz, bu kısırdöngüye girmemişsinizdir.

Eğer çocuk doktorunuzla torununuzun iletişimi iyi değilse, başka bir doktor bulun. Çünkü doktor-çocuk iletişimi çok önemlidir. Anneannesi olarak kendinizi yeterince üzmüşsünüz, artık üzülmeyin. Ayrıca bazı şeyleri kızınıza rağmen düzeltmek zordur. Her şey yoluna girer. İyi gidişatı hızlandırmak adına anne-kız torununuz için ittifak yapın. İyi dileklerimle...

18 yaşına kadar büyürler

Büyüme ile beslenme arasındaki ilişki çok belirgindir.

Yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuklar sağlıklı büyüyemezler.

Büyüme; enerji, protein, mineral ve vitamin gerektiren bir biyolojik olaydır.

Bunlar ağızdan alınan yiyeceklerden sağlanır.

Büyüme sürecinde yeteri kadar protein alamayan çocuklarda büyüme geriliği gelişir.

Benzer şekilde A vitamini veya çinko alımı kısıtlanmış çocukların da büyümeleri geri kalır.

Yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuk yeterli büyüyemez.

Sarımsaklı taşından heykel yaptı

Edebiyat öğretmeni Fikret Alural, emekli olduktan sonra hobi olarak sürdürdüğü seramik serüvenini profesyonel boyuta taşıdı. Alural’ın ilkini 59 yaşında açtığı kişisel sergilerinin ikincisi dün Atatürk Kültür Merkezi Küçük Salon’da açıldı. Fikret Alural’ın, Ayvalık Sarımsaklı taşından ürettiği yapıtlardan oluşan sergi 26 Kasım 2005 tarihine kadar gezilebilir.
Yazarın Tüm Yazıları