3 aylık bebeği Eylül’le birlikte intihar eden Fatma Taşsöken’in, doğum sonrası depresyona girdiği sanılıyor.
Kadınların yüzde 85’inde doğum sonrası melankolik bir durum görülüyor. Şikayetler genellikle 12 hafta içinde kendiliğinden kayboluyor. Ya uzun sürerse...
Geçen hafta Antakya’da çok üzücü bir olay meydana geldi. 33 yaşındaki Fatma Taşsöken adında genç anne üç aylık bebeğiyle intihar etti. Dünyayı tanımadan annesiyle birlikte ölüme atlayan Eylül bebeğin yaşamı keşke böyle son bulmasaydı. Yakınlarına göre Fatma Taşsöken doğumdan sonra bunalıma girmişti. Aile, intihar mektubunu bulmuş ama geç kalmışlar. Doğum sonrası depresyona girdiği düşünülen genç anne mektubunda, "Benim için yaptıklarınızın karşılığı bu olmamalıydı. Ama kafamın içindeki uğultular bir türlü dinmiyor. Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Kızım da son yolculuğumda bana eşlik edecek. Hepinizi çok seviyorum" yazmıştı. Görünen o ki, Fatma Taşsöken, doğum sonra girdiği depresyonu atlatamamış.
Doğum sonrası depresyon en çok doğumdan sonraki birinci ayda görülüyor ama ilk bir yıl tehlike çanları çalmaya devam ediyor. Doğum sonrası depresyona giren kadınlarda sıkıntı, durgunluk, elem, her şeye ağlama, çabuk yorulma, uyku bozukluğu, hayattan zevk alamama, yetersizlik duygusu, bebeğine bakamayacağı düşüncesi, bebeğiyle yalnız kalmaktan kaçınma, bebeğine zarar verme endişesi gibi belirtiler görülüyor. Loğusalık enteresan bir dönem... En az 40 gün loğusa kadın yalnız bırakılmazmış. Halk arasında ’al basması’ diye bir deyimi duymuşsunuzdur. ’Al basması’nın loğusa kadınları psikolojik açıdan yıprattığına inanılıyor.
Doğumdan sonra eve dönüşümüzde bu olayı yaşamamak için anneannem yatağımın başına kırmızı bir örtü, küçük bir çalı süpürgesi ve Kuran’ı Kerim koydurdu. Bu inanç meselesi. Ben inandım, yapılmasına izin verdim.
Farklı düzene geçiş
20 yaşından itibaren çalışan biri olarak günler boyunca işe gitmemek farklı oluyor. Hareketli bir yaşamın içinden yine oldukça hareketli bir yaşama geçtim. Ama bu kez yaptığım şeyler hep aynıydı; emzir, altını temizle, banyo yaptır, üstünü değiştir, çamaşırlarını yıka, ütüle, taze meyve suyu sık, ağlarsa evin bir köşesinden diğer köşesine kadar kolunda sallayarak gezdir, uyuması için salla, gazını çıkar, ninni söyle, sevgi sözcükleri fısılda, mama hazırla, ilaçlarını zamanında ver, sürekli akan salyasını sil. Of ki ne of!
İşte bu of’ların nasıl çekildiği önemli. Eğer evde kalmaktan hoşlanan biriyseniz, loğusalık döneminde bunun keyfini çıkarabilirsiniz. Becerikli ve organizasyonu iyi olan bir kadın, hem çocuğuna bakar, hem evini çekip çevirebilir. Ama ne yazık ki ben bu kategoriye girmiyorum. Organizasyonum iyidir ama çocuk bakma konusunda tecrübesizliğim nedeniyle çoğu zaman işleri elime yüzüme bulaştırdım. Ekstra bir şey yapmam gerektiğinde imdat çığlığıyla annemi yardıma çağırdım. Annem olmasaydı, ben ne yapardım bilemiyorum.
Loğusalık benim en paspal dönemim sayılabilir. Sadece dışarı çıkmak zorunda kaldığımda giyindim. Yoksa sürekli üstümde bir eşofman vardı. Giyime o kadar düşkün olmama rağmen, çocuk hayatıma girince yakam başım birbirine karıştı. Ne zaman işe başladım, işte o günden itibaren kendimi toparladım. İşte bütün bu karmaşa bazılarına ağır gelebiliyor. Zaten uzmanlar kadınların yüzde 85’inde doğumdan sonra melankolik bir durum görüldüğünü söylüyorlar. Bunu doğumun normal bir parçası olarak kabul etmek gerekiyor. Bu durum en sık doğumdan sonraki ilk haftada ortaya çıkıyor. Çoğunlukla 12 hafta içinde şikayetler kendiliğinden kayboluyor. Ancak bu kısa geçiş döneminde ailenin ve eşin anlayışlı davranmaları ve çiçeği burnunda anneye yardımcı olmaları şart.
Stres tetikliyor
Bazı kadınlarda (bu oran yüzde 10-15 civarında), melankoli tablosu iki haftadan uzun sürebiliyor. Uzmanlar bu durumda depresyonun söz konusu olabileceğini ve profesyonel yardım gerektiğini vurguluyorlar.
Doğum sonrası depresyonun nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte doğumdan sonra ani gelişen hormonal değişimlerin etkili olduğu düşünülüyor.
Eşle olan anlaşmazlıklar ve ekonomik problemlerin doğum sonra depresyonu alevlendirdiği söyleniyor. Uzmanlara göre ilk defa anne olanlar, genç yaşta anne olanlar veya eşiyle ayrı olan kadınlar daha yüksek risk altında. Ama önemli nedenlerin başında stres ve bebeğe karşı aşırı sorumluluk duygusunun gelişmesi geliyor.
Yakın çevremdeki bazı kadınlarda enteresan bir durum gözlemliyorum. Bebeklerinin bakımını tek başlarına yapamayacaklarını düşünüp, buna kendilerini de inandırıyorlar. Çocuk emmeyince, kabız olunca, ateşi çıkınca, sırtı terleyince, banyo zamanı gelince strese giriyorlar. Eskiler bu durumu kendi yöntemlerince ne güzel çözmüşler.
40 gün boyunca loğusayı yalnız bırakmazlarmış. Bu da ortalama altı hafta eder. Kadınlar çoğunlukla bu dönemi altı hafta içinde atlatıyor. Eğer yakın çevrenizde yeni doğum yapmış, kendini yalnız hisseden loğusalar varsa bir el atın... Antakyalı Fatma Taşsöken’in olayı gibi faturası ağır olmasın.
Çocuklar için antibakteriyel iç çamaşırı
Antalya’da yaşayan ve 9 yaşında bir çocuk annesi olan Leman Özçilingir, kızı için antibakteriyel, antikanserojen, antialerjik iç çamaşırı kullandığını yazmış. Denizli’de üretilen yüzde yüz doğal, tek kullanımlık Ekopak marka iç çamaşırları sayesinde özellikle bakteri üremesinin önüne geçiliyormuş. Kızların hijyen olmaları çok önemli. Okula giden küçük yaştaki kızların tuvaletten sonra yeterli temizlik yapıp yapmadığını kontrol edemiyoruz.
Leman Özçilingir, ter ve nem tutucu özelliği olan iç çamaşırları kızı için gönül rahatlığıyla kullandığını söylüyor. Bu çamaşırlar seyahatlerde çok işe yarıyormuş, Bu nedenle okul ve hastane kantinleri ile benzin istasyonları, havaalanı ve otogarlarda da satılıyormuş. Şimdilik Antalya, İzmir, İstanbul, Ankara, Ordu’da satışa sunulmuş. Benim hiç dikkatimi çekmedi. 3-10 yaş grubu çocuklar için bedenlerinin yanı sıra S, M, L hatta XL bedenleri de mevcutmuş. Hijyen konusunda gözü arkada kalan anneler deneyebilir.
Uzman önerileri
Kendinizi aşırı derecede yormayın.
Uykunun zihinsel sağlık açısından önemli olduğunu unutmayın.
Bebeğiniz uyurken siz de uyumaya çalışın.
Bebeğinizin hareketleri uykunuzu bozuyorsa onu başka bir odaya almayı deneyin.
Eşinizle vardiya sistemi geliştirin ve bu şekilde bebekten sadece siz sorumlu olmayın.
Bebeğe bakım konusunda etrafınızdaki akraba ve arkadaşlarınızdan yardım isteyin.
Kendinize dinlenecek zaman ayırın.
Gebelik esnasında ve emzirme döneminde beslenmenize dikkat edin.
Kendinizi çaresiz ve güçsüz hissediyorsanız bir psikolog veya psikiyatrdan destek almak için zaman kaybetmeyin.