Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu; çocuklarının nafakasını ödemeyen babaları elektronik kelepçeyle izlemeye alan İngiliz Çalışma Bakanı John Hutton’u örnek alın, lütfen nafaka mağduru kadınlar için harekete geçin.
Geçen hafta Hürriyet’in iç sayfalarında tek sütunluk bir haber yer aldı. Haberin başlığı ’Nafaka ödemeyene elektronik kelepçe’ olunca dikkat kesildim. Türkiye’de elektronik kelepçe uygulaması olmadığını biliyorum ama nafaka ödemeyen babalar için özel bir uygulama mı yapacaklar diye haberin devamını bir nefeste okudum.
İngiltere’de hazırlanan yasa tasarısı uyarınca, çocuklarının nafakasını ödemeyen boşanmış babalar çok yakın takip altına alınacak. Yeni sistemle babalara elektronik kelepçe takılacak, pasaportlarına el konulacak, hatta sokağa çıkmaları engellenecek. Tasarıya en büyük destek Çalışma Bakanı John Hutton’dan gelmiş. Haberde Bakan Hutton’un "Nafaka ödememek için bahaneler uyduran bütün babaların tepesine bineceğim" diyerek nafaka kaçkını babalara gözdağı verdiği yazılı.
Bizim memlekette, nafaka meselesi hükümet üyelerini çok fazla ilgilendirmiyor. Bu nedenle bakanlardan biri çıkıp "Nafaka ödemekten kaçanların tepesine binerim" demiyor. Sonra ne mi oluyor? Ülkemizdeki hukuki koşullar nedeniyle çocuğu için nafaka talep eden kadınlar ne yazık ki boşandıkları eşlerin vicdanına terk ediliyor. Bir anne olarak, çocuğa verilecek nafakanın babaların vicdanına bırakılmasına karşıyım.
Sinirlerinize hakim olun
Eğer baba vicdanlı ise çocuğunu mağdur etmeyecek nafakayı her ay gönüllü olarak ödüyor. Eski eşine duyduğu öfkesi geçmeyenler ise nafaka vermemek için bin dereden su getiriyor. Bu babaları anlamakta güçlük çekiyorum. Bu babalar çocuklarına iki-üç yılda bir ayakkabı ya da mont alıyorlar, zannediyorlar ki çocuk yaz-kış aynı ayakkabıyı giyiyor. Bu babalar her şeye para buluyor, ortalama standardın üzerinde bir yaşam sürüyor ama nedense nafaka verecek paraları olmuyor.
Çevrelerine de çocuklarının her türlü ihtiyacını karşıladıklarını anlatıyorlar ki, ’kötü baba, hayırsız baba’ imajı yakalarına yapışmasın. Ancak gerçekten kaçamadıkları için vicdanları sızlıyor. Bu rahatsızlığı bastırmak için çeşitli bahaneler uyduruyor, anneyi çocuğu iyi yetiştirmemekle, iyi anne olmamakla suçluyorlar. Böylece o nafaka vermediği için ’kötü baba’, anne de çocuğunu iyi yetiştirmediği için ’kötü anne’ pozisyonuyla durumu eşitlemiş oluyorlar.
Çevremde nafaka konusunda birbirinden ayrı onlarca ayrı hikáyesi olan kadın ve erkek var. Kimin sinirleri sağlamsa o taraf kazanıyor.
Gurur yapmayın
Yakın bir arkadaşım yıllarca artmayan ve düzensiz ödenen nafaka için mahkemeye başvurdu. Ancak adam her celse mahkemeye ’Eski eşimin maddi durumu benden daha iyi, ben bu nafakayı da ödeyemiyorum’ diye kızın maddi gelirinin incelenmesi için talepte bulundu. Hákim ise adama dönüp ’Bu sizin ortak çocuğunuz. Annesi trilyoner olsa ne yazar? Sen bu çocuğun masraflarına ortak olmak zorundasın’ demedi. Üçüncü celsede hákim, adamın ’Başka bir yerden daha geliri var, incelenmesini istiyorum’ talebini kabul edip, duruşmayı bir başka bahara erteleyince bizim kızda sinir kalmadı.
’Kendi çocuğuna nafaka vermemek için bu kadar direnen bir adamın vereceği parayı istemiyorum’ diyerek gözyaşları içinde mahkeme salonunu terk etti. Eski eşi şimdi üç kuruş para veriyor, o parayla çocuğun tüm ihtiyaçlarının karşılandığını sanıyor.
İşyerinden bir başka arkadaşım ise maaşının yarısına yakınını hem de döviz olarak vermekten şikáyetçi. Adamcağız, kadının şerrinden korktuğu için her ay 800 doları trink diye eski karısının avucuna koyuyor. Nafaka almayı beceremeyenlerle de dalga geçip ’Sizi eski karımın yanına nafaka alma kursuna gönderelim’ diyor. Çünkü eski eşi çocuğu koz olarak kullanıyor, adam da kavga ederek hayatının çekilmez bir noktaya gelmesini istemiyor.
Ancak bu örneklerin Türkiye şartlarında fazla olduğunu sanmıyorum. Genellikle kadınlar mağdur durumda. Bu nedenle Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu’nu nafaka konusunda İngiliz meslektaşının uygulamasını örnek almaya çağırıyorum. Bizde elektronik kelepçe uygulaması yok ama başka bir çözüm bulunabilir. Mesela nafaka ödemeyenleri toplum teşhis etsin diye hayırsız babaların kulaklarına elektronik küpe takılsın...
Kadınların nafaka halleri
á Boşanmış kadınların en büyük sorunu nafaka. Kimi gururundan almıyor, kimi direnç gösterip istiyor. Kimi mecbur ve mağdur olduğu için her ay o paranın gelmesini dört gözle bekliyor.
á İcra yoluyla nafaka alanlar ise her ay adliyenin yolunu tutuyor. İcra dairesinde dosyasına baktırıp, paranın yatırılıp yatırılmadığını öğreniyor. Hele nafaka miktarı azsa ve ayın ortası olmasına rağmen henüz yatırılmamışsa, eski eş ’güzel!’ sözlerle yád ediliyor.
á Ancak eski eşten para koparmak için çocuğunu kullanan anneleri de anlamak mümkün değil.
á ’Para vermezsen yemek yapmam, hasta ama doktora götürmem, altı delik ayakkabıyla okula gönderirim, çocuğun yüzünü göremezsin, senin ne olduğunu anlatırım’ gibi tehditkár sözler, sorunu o an için çözüyor ama çocuğa yansıması kötü oluyor.
á Bu tür durumlar çocuğun gözünde babayı değersiz kılıyor. Ancak olayı çocuğa hiç yansıtmamak da bana adaletsiz geliyor. Çocuk, kendisini düşünmeyen, kendisi için cebinden kuruş çıkarmayan babasına hak etmediği değeri veriyor.
á Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali... Kangren olmuş bu sorun insanların vicdanına bırakılmadan, hukuki olarak çözülmeli.