Zamane çocukları bir tuhaflar. Donlarının markalarını bile yarıştırıyorlar. Nehir böyle bir yarışın içine girmesin diye elimden geleni yapıyorum. Ama bazen sanki bizim eve para gökten zembille iniyormuş gibi sınırsız isteklerde bulunuyor.
Annemle birlikte dışarıya çıkma zorunluluğumuz doğunca, Nehir’in yanında kalması için yengemi çağırdık. Öğlen olduğunda acıkan kızım yengesine "Bana domates çorbası yapar mısın?" diye sormuş "evet" yanıtını alınca da kumbarasından 50 YKR alıp yan binadaki bakkala gidip domates suyu satın almış. Bakkal abisi 50 YKR’a bir kutu domates suyunu vermiş, bizimki karnını doyurmuş.
Bunları eve döndüğümüzde öğrendik. Nehir’e domates suyunu hangi parayla aldığını sorunca "Kumbaramdan 50 YKR aldım" dedi. Annem bakkala gidip durumu açıklığa kavuşturdu. Bakkal Nehir’i tanıdığı için domates suyunu verip "Sen götür, ben paranın üzerini annenden alırım" demiş.
İkinci sınıf Hayat Bilgisi dersinde paraları öğrendiler. Parayla ilgili matematik problemlerini de çözdüler. Ama iş gerçek hayatta parayı kullanmaya gelince Nehir çuvallıyor. Çünkü onun için 1 YTL ile 100 YTL arasında fark yok. Onun için var ya da yok fark etmiyor. Nakit yoksa kredi kartı var. Sanki kredi kartı borcunu kuşlar gelip kapatıyor.
Geçen yıl basketbol kursuna gitmek için ısrar etti. Hafta içi yeteri kadar yorulduğu için hafta sonu erkenden kalkıp kursa gitmesini istemedim. Aslında biraz da kendi rahatım için itiraz ettim. Haftada iki gün geç kalkma lüksümden vazgeçmek istemedim. Ayrıca basketbol kursunu, arkadaşlarına özendiği için istediğini fark ettim. "Neden beni basketbol kursuna göndermiyorsun?" sorularından kurtulmak için de "Param yok, o yüzden göndermiyorum" dedim. Konunun kapandığını sanıyordum.
Sorumluluğu paylaşmalı
Yılın ilk veli toplantısında beden eğitimi öğretmeni Nehir’in basketbol kursuna katılmak istediğini ama sonra "Annemin parası yokmuş, o yüzden gelemiyorum" diyerek bu arzusundan vazgeçtiğini söylediğini anlattı. Şaşırdım, Buket öğretmene ne diyeceğimi bilemedim. Sonra kızımı ikna edebilmek için böyle bir bahane uydurduğumu söyledim. Açıkçası Nehir’in öğretmenine bu kadar rahat "Annemin parası yok" demesine hem şaşırdım hem de mutlu oldum. Utanmamış, kendini kötü hissetmemiş ve bunu sorun yapmamış.
Özellikle okula başladıktan sonra maddi konular biraz daha ön plana çıkıyor. Çünkü çocuklar okula başladıktan sonra aileler o güne kadar fark etmedikleri bazı problemlerle karşı karşıya kalıyorlar. Çocuğa verilecek cep harçlığı da sorun olabilecek konulardan biri. Neyse ki bizim böyle bir problemimiz şimdilik yok. Okulda beşinci sınıfa kadar öğrencilerin kantinden alışveriş yapması yasak. Beşinci sınıftan sonra vereceğim harçlığın miktarı sorun olacak mı bilmiyorum. Çünkü zamane çocukları bir tuhaflar. Neredeyse donlarının markalarını bile yarıştırıyorlar. Nehir böyle bir yarışın içine girmesin diye elimden geleni yapıyorum. Bazen özellikle küçük defoları olan kıyafetler alıyorum. "Bunu nasıl giyeceğim?" diye sorduğunda da "Kusura bakma, param buna yetiyor. Sence nasıl bir formül bulursak bu defoyu kapatırız?" diye onu düşünmeye itiyorum. Gidip boncuk kutusunu getiriyor. "Buraya çiçek yapabiliriz" falan diyor.
Nehir’in küçük yaşlardan itibaren para idaresi konusunda sorumluluk almasını istiyorum. Bazen beni kızdırıyor. Sanki eve para gökten zembille iniyormuş gibi sınırsız isteklerde bulunuyor.
İşte o zaman içimdeki canavar anne çıkıyor ve bir süre her isteğine "hayır" diyorum. Nehir benim "hayır"larımı kuzu kuzu kabul etmiyor ama paranın idaresi bende olduğu için bir şey de diyemiyor. Para sahibi olmak çocuklara özgürlük veriyor. Bizimki bayram harçlıklarını biriktiriyor. Onun istediği ama benim itiraz ettiğim bir şey istediğinde "Tamam sen alma, kendi paramla alırım" diyor. "Bana bak küçükhanım, bu evde senin paran, benim param diye bir şey yok. Olamaz da! Alınmayacaksa, alınmayacak" dediğimde sesini çıkaramıyor.
Dört beş ay önce lap-top’un DVD player’ını açıp okuyucusuyla oynamış. Okuyucu minik bir boncuk görüntüsünde olduğu için merak etmiş. Merak etmesini anlıyorum. Ama DVD bozuldu. 200 dolara yaptırdım. Paranın yarısını Nehir’in harçlığından aldım. Çünkü DVD okuyucusunu o bozdu ve bunun sorumluluğunu almalıydı. Kızım parası gitti diye isyan etti. "O paraları ben evsizler için biriktiriyordum. Senin yüzünden daha az yardım edeceğim. Benim yardım paralarımı azalttın" dedi. "Evsizleri bu kadar düşünüyorsan, kullandığın aletleri biraz daha dikkatli kullanırsın bundan sonra" diye yüz vermedim. Para benimse acımadan istiyor, para kendisininse koklatmıyor. Bu çocuk kime çekti bilmiyorum ama bana çekmediğine 1’e 100 bahse girerim!
Cancan ile çocuklar trafikte güvende
Türkiye’de gerçekleşen trafik kazalarına neden olan kusurlar sıralandığında, sürücü kusurları ilk sırada yer alıyor. Dolayısıyla trafik sorununun kaynağı olarak "saygı" kavramı ön plana çıkıyor. Toyotasa’nın sosyal bilinçlendirme kampanyası "İnsana Saygı Trafikte Saygı" kapsamında hazırladığı Toyota Trafik Oyunu’nda çocuklar başkahraman Cancan ile hem eğleniyor hem de trafik konusunda bilinçleniyor. Proje kapsamında, 6-12 yaş aralığındaki ilköğretim çağı çocukları için özel olarak hazırlanan Toyota Trafik Oyunu adlı bilgisayar oyunu, tüm Toyota Plaza’larda ücretsiz olarak dağıtılıyor. Oyunun bir de www.toyotatrafikoyunu.com adresli web sitesi bulunuyor.