Paylaş
DEAŞ SONRASI: ABD, Rusya, Suriye, Irak ve Türkiye’nin yürüttüğü operasyonlarla terör örgütü DEAŞ, Irak ve Suriye’de büyük ölçüde kontrolünü kaybetti. Geriye kalan DEAŞ unsurları küçük yerleşimlere ya da çöle çekilmek zorunda kalırken yurtdışına kaçanların terör riskini arttırabileceği konuşuluyor.
SURİYE’DE BARIŞ: Esad rejiminin Rusya’nın yardımıyla ülkenin sahil, güney ve orta kesimini; ABD liderliğindeki koalisyonun desteğiyle terör örgütü PKK’nın uzantısı YPG’nin yer aldığı SDG’nin ülkenin kuzeyi ve kuzeydoğusunda kontrol sağlamasının ardından dünya bölünmüş Suriye haritasından nasıl bir barış çıkar bunu tartışmaya başlıyor. Aynı şekilde Irak’ta ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde seçim yılı. Taraflar federatif bir çatı altında yaşamaya devam edebilecek mi?
SOÇİ ZİRVESİ: BM’nin Cenevre; Türkiye, İran ve Rusya’nın Astana sürecinin ardından Moskova bu kez Suriye’deki tarafları 29-30 Ocak tarihlerinde Soçi’de bir araya getirmeye çalışıyor. Muhaliflerin bir kısmı, Esad’ın yer aldığı bir süreçte olmayacaklarını açıkladı. Türkiye ise herhangi bir şekilde YPG’li temsilcilerin Soçi’deki katılımına şiddetle karşı çıkıyor. Bazı YPG’li isimlerse konferansa çağrıldıklarını iddia ediyor. Soçi pazarlığı yeni tartışmaları da beraberinde getireceğe benziyor.
RUSYA VE S-400’LER: Uçak krizi sonrasında Türkiye-Rusya yakınlaşması sürerken Soçi öncesinde Türkiye’den gelen Esad karşıtı açıklamalar da yeni tansiyon unsuru olabilir. Öte yandan yeni yılda Türkiye’nin Rusya’dan satın almayı planladığı S-400 uzun menzilli füze savunma sisteminde nihai anlaşmaya varılması bekleniyor.
BATI İLE KRİZ: NATO ülkesi Türkiye’nin Batı’dan alamadığı füze savunma sistemini Rusya’dan alması Batı ile ilişkilerde gerilim yaratma potansiyeline sahip. Her ne kadar NATO resmi açıklamalarında üye ülkelerin kendi silah sistemlerini temin edebileceğini belirtse de ‘bunların NATO ile uyumlu olması gerektiği’ vurgusu kritik bir nokta. Sözkonusu hamle zaten gerilimli olan ABD ile ilişkileri daha da gerebilir.
ABD VE TÜRKİYE: Her ne kadar dün Washington’ın Türkiye’ye yönelik vize kısıtlamasını kaldırması olumlu bir gelişme olsa da S-400’ler, ABD’nin Suriye’de YPG ile işbirliğini devam ettirmesi, yeni Suriye’de Kürtlerin nasıl bir statüye sahip olacağı, New York’ta İran’a yaptırımları ihlalden yargılanan eski Halkbank Genel Müdürü Hakan Atilla davasının nasıl sonuçlanacağı, bir türlü gelişme yaşanmayan FETÖ dosyası ilişkileri gölgelemeye aday öngörülebilir başlıklar olarak öne çıkıyor.
AB İLE POTANSİYEL: AB ile ilişkilerde ise ABD’ye oranla şartlara bağlı olarak olumlu bir tablo ortaya çıkabilir. Türkiye’nin nihai onay bekleyen vize muafiyetine yönelik pozisyon belgesini Brüksel’e iletmesi halinde bir hareketlilik beklentisi söz konusu. Ayrıca son dönemde Almanya ile Hollanda’dan gelen olumlu sinyaller ilişkilerin iyileştirilmesinin yolunu açabilirse Gümrük Birliği’nin güncellenmesine yönelik adımlar da gelebilir. AB Komisyonu’nun nisan ayındaki Türkiye raporu ve hazirandaki AB zirvesi Türkiye açısından kritik. 2018’de Türkiye, AB ile zirve isterken Brüksel, Ankara’dan reform içerikli bazı adımların atılmasını bekliyor.
ORTADOĞU EKSENLERİ: Trump’ın seçilmesinin ardından 2017, Ortadoğu’da eksenlerin makas değiştirdiği bir yıl oldu. Suudi Arabistan’ın başını çektiği Arap ülkeleri, Katar’ı teröre destek vermek ve İran ile işbirliği yapmakla suçlayarak bir gruplaşmaya gitti. Riyad, Trump yönetimi ile yakın bir profil çizerken Washington’ın da tartışmalı Kudüs kararının ardından İsrail’in görüşlerine yakın yeni bir Filistin-İsrail barış planını gündeme getireceği beklentisi mevcut. Ayrıca ABD’nin İran ile nükleer anlaşmayı lağvetmeye yönelik olası adımları da yeni bir krizi tetikleyebilir.
SÜPER RAKİPLER: Trump’ın ulusal güvenlik belgesinde tehdit olarak gösterdiği ülkelerden Rusya’da mart ayında seçimler var. Büyük olasılıkla Putin yeniden seçilecek. Trump’ın tehdit olarak saydığı bir diğer ülke ekonomik ve askeri anlamda pazularını göstermeye başlayan Çin. Bu bağlamda Kuzey Kore ise Pekin-Washington hattında kriz üretmeye en yakın adaylardan biri öne çıkıyor.
DİĞERLERİ: Yemen’deki savaş, Rusya’nın Libya’ya olası askeri müdahalesi, Almanya’da siyasi belirsizlik, Avrupa’da yükselen popülizm, Brexit’in yansımaları, küresel ısınma felaketleri, ABD’de bile normalleşen otoriter eğilimler, ‘yalan haber’, dezenformasyon gibi öngörülen başlıkların yanı sıra yeni yıl kendi öngörülmezlikleriyle de geliyor.
Biliyorum tablo pek parlak değil. Ancak yine de krizleri ve savaşları azalttığımız, barışın kazandığı bir yıl olmasını gönülden diliyorum. Her şeye rağmen yeni yıl iyilikleriyle gelsin...
Paylaş