Paylaş
ABD’nin devreye girmesi ve iddia edilen korkunç detaylarla birlikte Suudi Arabistan’ın rolü giderek sorgulanmaya başlarken benzer şekilde Trump yönetiminin olaya yaklaşımı da soru işaretlerine yol açıyor.
ÖNCE SERT ÇIKTI
Çok değil, daha iki hafta önce 3 Ekim’de ABD Başkanı Donald Trump, bir seçim mitinginde yaptığı konuşmada Suudi Kralı’nı uyarıyordu. “Biz olmasak orada iki hafta kalamazsın” diyordu. Bayram değil seyran değil, Trump niye müttefik bir ülkeyi uyarıyordu? Çünkü Suudi Arabistan’a petrol fiyatlarını düşürmek için baskı uygulama derdindeydi.
Birkaç gün sonra ise Kaşıkçı olayı uluslararası medyada giderek büyüdü, derken ABD Kongresi’nin baskıları arttı. Sonunda Trump devreye girmişti, en yüksek perdeden konuşuyordu. ‘Olayın arkasında onlar (Suudiler) olabilir? Evet. Sonuna kadar araştıracağız ve çok sert bir cezası olacak’ ifadesini kullanıyordu.
ABD BASINI SORUYOR
Suudi yönetimi ise Trump’ın restini gördü. Suudi Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada ‘dünya ekonomisinde küresel bir aktör’ olduğu, herhangi bir ‘cezalandırmaya’ sert yanıt vereceği uyarısında bulunuyordu. Gerilim tavan yapmıştı.
Pazartesi günü Suudi Kralı Selman bin Abdülaziz ve Trump’ın telefonda görüştüğü haberleri düştü ajanslara. Trump bu kez Kaşıkçı’nın ‘haydut katiller’ tarafından öldürülmüş olabileceğini söylüyordu. ‘Kral ve oğlunun bu olaydan haberi olmayabilir’ diye algılanabilecek bir ifadeydi bu. Trump’ın Riyad’a yönelik tonu biraz düşmüştü. ABD basını, ‘Trump yönetimi cinayeti örtbasa yardım mı ediyor’ diye soruyordu.
KRİTİK BİR DÖNEM
KAŞIKÇI olayı ABD açısından kritik iki tarih öncesine denk geldi. İlki İran’a yönelik yeni yaptırımların devreye girmesi planlanan 4 Kasım tarihi. İkincisi ABD’deki Kongre ara seçimlerinin yapılacağı 6 Kasım.
İran ile nükleer anlaşmadan çekilen Trump’ın planlandığı gibi Tahran’ı kıskaca alabilmesi için Suudi Arabistan’ın desteğine ihtiyacı var. Çünkü yaptırımlar başladığında İran’ın petrol satışı büyük darbe yiyecek ve bu da dünya piyasalarında günde 1.7 milyon varil bir arz daralması anlamına gelecek.
Trump yönetimi bu açığı Suudi Arabistan’ın üretimi arttırmasıyla kapatmayı umuyor, aksi halde petrol fiyatlarındaki yükseliş sürebilir. Ayrıca Suudi Arabistan ABD savunma sanayisi için zengin bir müşteri olduğu gibi Amerikan şirketleri için önemli bir yatırımcı. Petrol satışından gelen milyarlarca dolar, ABD şirketlerine yatırım olarak geri dönüyor.
Suudi Arabistan ile yaşanabilecek ekonomik bir kriz Başkan Trump’ın Cumhuriyetçilerine seçimlerde siyasi fatura çıkarabilir. Öte yandan Kaşıkçı olayını hafife almak Cumhuriyetçilerden bazı oyların Demokratlara kaymasını da gündeme getirebilir.
TRUMP DOKTRİNİ BU MU
Dün Amerikan AP Ajansı’nda konuyla ilgili bir analiz vardı. AP, Trump’ın ‘Önce Amerika’ politikasını hatırlatıp “Eğer önce Amerika ise listede insan hakları kaçıncı sırada yer alır” diye soruyordu.
Amerikalı Demokrat Senatör Chris Murphy de Washington Post gazetesinden Josh Rogin’e yaptığı açıklamada Trump’ın Kaşıkçı yaklaşımını eleştiriyordu. Murphy, “Beyaz Saray sanki şunu diyor: Trump Doktrini’ne göre bizden birşeyler satın aldığınız sürece sizin insan hakları ihlalleriniz, suikastlarınız ya da savaş suçlarınızı görmezden geliriz. İşte bunu yapıyor ve bizi geri götürüyor” diyordu.
Cemal Kaşıkçı vakası nedeniyle Türkiye de günlerdir dünyanın gündeminde. Ve dünya kamuoyu bir an önce bu olayın aydınlığa kavuşturulmasını bekliyor.
Paylaş