Paylaş
Batılı ülkeler vatandaşlarına Lübnan’ı terk etme çağrısı yaparken taraflar arasında yanlış bir hesabın Ortadoğu’yu daha da büyük bir krizle karşı karşıya bırakacağı endişesi hakim.
* Kimdir bu Hizbullah?
İran Devrim Muhafızları tarafından Lübnan iç savaşının sürdüğü 1982 yılında kurulan Hizbullah, hali hazırda Lübnan’da bakanları ve vekilleri bulunan büyük bir siyasi ve askeri güç. Devlet içinde devlet gibi. Suriye, Irak ve Yemen’de de faal olan, Filistinli Hamas ve İslami Cihad ile de bağlantısı bulunan Hizbullah, ABD ve bazı Batılı devletlerin terör listesinde yer alıyor. Aynı zamanda Batı tarafından para, silah ve askeri eğitim desteği gördüğü İran’ın vekil güçlerinden biri olarak değerlendiriliyor.
* Daha önce savaştılar mı?
Kuruluş amaçlarından biri Lübnan’ın güneyindeki İsrail işgalini sona erdirmek olan Hizbullah, 2000 yılında bu hedefine ulaştı. 2006’da ise Hizbullah militanlarının iki İsrail askerini kaçırması üzerine İsrail’in Lübnan’a yönelik başlattığı, 34 gün süren savaşta Hizbullah altyapısı gibi Lübnan’da sivil altyapı da büyük hasar gördü. Savaşta 250’si Hizbullah mensubu olmak üzere 1200 Lübnanlı, 120 İsrailli asker ve 44 sivil öldü. Ateşkes sağlansa da birbirlerini varoluşsal tehdit olarak gören taraflar arasında gerilim hep sürdü.
* Tansiyon niye yükseliyor?
7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e baskın düzenlemesi sonrasında Hizbullah’ın İsrail’in kuzeyinde yeni bir cephe açabileceği konuşulmaya başlandı. Gazze savaşı başından beri Hizbullah’ın İsrail’e 5 binden fazla roket fırlattığı belirtilirken 350’ye yakın Hizbullah militanı ve 85 Lübnanlı sivil öldü. Cephede gerilimi daha da yükselten gelişme ise İsrail’de on gün önce Hizbullah’a yönelik olası savaş planını onaylaması oldu.
* Nasrallah niye Kıbrıs’ı tehdit etti?
Hizbullah ise İsrail’e kuzeyindeki Hayfa limanının derinliklerinde dron ile çektiği görüntüleri yayınlayarak ‘ülkenizi avucumuzun içi gibi biliyoruz’ diye gözdağı verdi. Ayrıca Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın Batı’nın İsrail’e askeri ve insani yardım lojistiğinde önemli bir merkez haline gelen Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni ‘meşru hedef’ ilan etmesi krizin çapını genişletti. İngiltere’nin Kıbrıs’taki biri deniz diğeri hava iki üssünün ABD ve İngiltere’nin bölgedeki askeri operasyonlarında yoğun olarak kullanıldığı biliniyor.
* Kriz bölgeye yayılır mı?
İsrail’in Hizbullah’a saldırması halinde Gazze’dekinden daha feci bir insani kriz tablosunun ortaya çıkması ve Lübnan, İran ve Suriye’yi içine çekebilecek bir bölgesel savaş ihtimali tedirginlik yaratıyor. Savaşın Kıbrıs ve KKTC’ye yönelik bir tehdide dönüşmesi halinde ise dünyanın çok daha kötü bir senaryoyla karşı karşıya kalabileceği endişesi hakim. Geçtiğimiz günlerde ‘3’üncü Dünya Savaşı riski var’ diyen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ortadoğu’daki savaşlara müdahil olunmaması konusunda Yunanistan’ı uyardıklarını söyleyerek “Taraf olduğunuz zaman bu ateş gelir, sizi de bulur. Zaten biz de aynı coğrafyadayız, gelir bizi de bulur” demişti.
* ABD bu riski görmüyor mu?
İsrail’in en büyük destekçisi ABD, geçen hafta Özel Temsilci Amos Hochstein’ı hem İsrail, hem de Lübnan’da temaslarda bulunması için bölgeye yolladı. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant da hafta içi Washington’daydı. Hizbullah ‘savaş istemediği’ mesajını verse de Gazze’de ateşkes olmadan tansiyonu düşürme taraftarı değil. Gallant da “Savaş istemiyoruz” dese de Lübnan’ı ‘taş devrine geri yollamakla’ tehdit ediyor.
* Gerilimin azalma ihtimali var mı?
Netanyahu, Gazze Şeridi’ndeki savaşta üçüncü aşamaya geçeceklerini açıklamıştı. Bu da savaşın Gazze’de nispeten hız keseceği, Gazzelilerin yavaş yavaş evlerine dönebileceği, İsrail’in ise Hamas’a yönelik nokta operasyonlarının süreceği bir döneme işaret ediyor. Taraflar ateşkes ve rehine takasında bir anlaşmaya varamazken Gazze’de tansiyonun düşmesiyle Hizbullah ile krizin de yatışabileceği beklentisi söz konusu. Ancak krizin aşılması için belli ki daha fazlasına ihtiyaç var. O da kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve iki devletli bir çözüm için yol haritasının taraflarca kabul edilmesi.
Paylaş