Paylaş
Neden benim dilimden dökülüyorlar?
O sırada duyulmamış şarkılar dünyada geziyorlardı da, pencereden beni görüp içeri mi girdiler?
Güneşin batışına bakıyordum. Elimde gitarım vardı. Sarılmıştık. Her zamanki gibi öyle sarmaş dolaş duruyorduk.
Çocukluğumdan beri ona sarılmayı seviyorum. Çok iyi çalamadığımı o da biliyor. Ama yetiyor ona benim birkaç akorum, birkaç ritmim.
Konuşuyoruz öyle. Kalbimi açıyorum ona. Hatta kalbim diyemem sırf... Ben ona ortadan yarılıyorum.
O gün pek bir şey konuşmadık. Ofisim dediğim yerdeki deri koltukta oturup, pencereden turuncu pembe güneşin günün perdesini yavaş yavaş kapayıp, bizi birazdan karanlıkta bırakışına bakıyorduk.
Derken, ağzımın içine laflar doldu, sesim müziklendi. Dilimden laflar döküldü boş odaya:
Karanlıktan gelecekler/önünde dikilecekler/sarı sarı dişleri olucak/sivri pençeleri olucak...
Dediklerimi dinlemeye vakit yoktu. Devamını söylemem lazımdı:
Yakalayacak sanıcaksın/ama hep sen kazanıcaksın/ben sana koşmayı öğreticem/içinden gülmeyi öğreticem...
Sonra her şey bitene, bütün laflar dökülene kadar orada beklemem gerekti. Başka zaman yoktu. Bazen başka zaman olmaz. Hepsini söyledim. Bir daha da tek kelimesini bile değiştirmedim.
Yalanlar söyleyecekler/sözlerinden dönücekler/buzdan kalpleri olucak/acı sözleri olucak
Yaralayacak sanıcaksın/ama hep sen kazanıcaksın/üstlerine gitmeyi öğreticem/düşünce kalkmayı öğreticem
¡ ¡ ¡
Bazen de susmayıp, bağırmayı/utanmadan hüngür hüngür ağlamayı
¡ ¡ ¡
Sevgililer gelicekler/kalbini delicekler/ahu bakışları olucak/tatlı dilleri olucak
Hep sevicek sanıcaksın/ama bazen yanılacaksın/o an orda durmayı göstericem/‘bu da geçer yahu’yu öğreticem
¡ ¡ ¡
Bazen de tam ortadan kırılmayı/yere düşen camlar gibi dağılmayı
¡ ¡ ¡
Bazen yalnız bırakacaklar/ne yapacaksın bakıcaklar/hep planları olucak/hep bir başları olucak
Kırılacak sanıcaksın/ama hep sen başarıcaksın/içinden yanmayı göstericem/kendini sevmeyi öğreticem.
Bittiğinde kayıttan çıktım. Kağıdı kalemi bıraktım. Dışarısı karanlıktı. Koşa koşa eve gittim.
Serdar’ın karşısına oturdum. Çaldım. “Çok güzel” dedi.
Onun çok güzel demesi yıllardır benim benzinim, şansım, gücüm kuvvetim. Yine doldurdu yelkenlerimi rüzgarıyla.
Sonra Aziz Arif banyodan çıktı. Banyodan çıkınca onun eline minik bir hoparlör veriyorum, müzikle yatağına gidiyor. Dans ederek, şarkı söyleyerek uyumanın, kötü rüyaları kovalayacağına inanıyorum. Derken... Dedim o böyle elinde hoparlörle yürüse, bu şarkının filmi olurdu.
Heyecanla koşup Serdar’a söyledim. O da bana, kendi çektiği karlı filmi gösterdi. Oğlumuz yürüyor, babası da arkada.
Üzerine şarkıyı çaldık. Tüylerimiz diken diken oldu. Bu böyle kalsın dedik...
Benim çalıp söylediğim, babasının da çektiği haliyle... Serdar “Ben olsam şu an böyle yayınlarım” dedi. Ama benimle ne mümkün!
Bunlar iki ay önce oldu. İki aydır, şarkıyı mıncıklıyorum.
Yüzlerce şey denedim, bozuldu. Bir daha, bir daha söyledim, yok aynısı olmadı. Ne kemanların üzerine, ne klipler hayal ettim... Olmadı. İçim hep o ilk basit olanı fısıldadı.
Soydum onu ben de tekrar. Üzerine giydirdiğim her şeyi attım. Bir tek, Cenk Erdoğan’ın perdesiz gitarı eşlik etti gitarıma o kadar.
Ezgi sana teşekkür, kardeşim Onur sana da, Bülent sana da... Hep “Bırak bu kadarı yeter” dediniz.
Sertaç, Nurkan, Emre denediklerimizin hepsi çok güzeldi. Ama şarkı sadeleşmek istedi.
Sonradan ben de şarkıyı dinlerken, anneme ve babama bin kere teşekkür ettim. Şu karlı hayat yolunda, içimi hep sıcak tuttular.
Dinlemek isterseniz, Instagram’daki @niltakipte adresime koydum Youtube linkini.
Olmadı, Google’ı ‘Nil Karaibrahimgil Benden Sana’ diye gıdıklayın, çıkıyor.
Arkadaşım Ozan ne güzel yazmış, şarkıyı paylaşırken. Demiş ki: Ya çocuk olmak istiyorsun. Ya anne olmak. Ya baba olmak. Ya da yola çıkmak.
Kalbinde sevdiği birini taşıyan, yollardaki herkese gelsin, “Benden Sana”.
Paylaş