Paylaş
Sırtımdaki, kolumdaki tek bir kası bile kıpırdatamıyordum.
Uzun zamandır, öyle kimse bakmıyormuş gibi dans etmemiştim.
Kaslarım napıyorsun dedi tabii sonrasında. Kaskatı kesildiler.
Evde ruh gibi geziyordum ama neşem tamdı.
Yeni şarkımın klibi içindi bu dans çalışmaları. Bir şey doğacaktı.
Sancısız bir şey doğmazdı biliyordum.
Yorulmadan, tükenmeden, kahramanımız yerlere kapanıp ölmek üzere olmadan zafer yoktu. Çocukluğunda masal dinlemiş olan herkes bunu bilirdi.
Yine de neden bu kadar zor bir şeye kalkıştığımı düşündüm. Belli ki 10-15 gün canım çıkacaktı şarkımın dansını bulmaktan.
Can’la stüdyoya kapanıp çalışıyorduk arı gibi.
‘Vah ki ne vah’ desem bedenin buna dansla nasıl karşılık veriyor diyordu.
Aklıma gelen şeyleri yapıyordum, seçiyorduk. Bu Can’ın fikri.
‘Dans tamamen sana ait olmalı. Öyle saymalı, bir ki üç’lü şeyler yapmayalım. Sen o cümleyi söylerken ne hissediyorsan, bedeninle anlat’ dedi. Anlatıyorum. Bazen de bedenimle yapabildiklerim yetmiyor tabi.
Dans ne güzel şey.
Müziğin suyuna girip sürükleniyorsun.
Bence bütün sihir başkalarını unutmakta.
Dünyanın sonu olsaydı, ve sokakta bir tek sen kalsaydın, ve hoparlörlerden de bir müzik geliyor olsaydı, nasıl dans ederdin? Kimse izlemezken, o duyguların kurtlarını nasıl dökerdin?
Yine de evde kıpırdamadan yatarken, vaz geçmeyi düşündüm.
Her şeyi durdurmak ne kolay hayatta. Yapmıyorum demek.
Yapmayalım demek. Yapamıyorum demek.
Vaz geçtim demek. Başka zaman demek. Sonra demek. Hazır olunca demek. Daha değil demek.
Sonra bir cümle okudum: ‘Pes etmediğimde neler yapabildiğimi görmek istiyorum.’
Hepimiz bir yerlere gidiyoruz ve yolumuzda işimize yarayan tabelaları görüyoruz.
Ben de bunu gördüm işte. Bu cümle benim tabelam. ‘Aynen devam’ diyen tabelam. Demek devam etmeliyim, pes etmemeliyim diye düşündüm.
İşin pisi, pes etmediğimde neler yapabileceğini görmek istiyordum şu Nil kızın.
Bir gün donakaldıktan sonra, ayaklandım. Turuncu bir ay gibi doğdum yarına. Yükseldim tepelere. Hadi dedim. Hadi demeye bayılırım. Ne olursa ‘hadi’den olur. Bir tek hadi oldurur.
‘Vah ki ne vah’ adlı şarkının dansının en zor tarafı, geri geri yapıyor oluşum.
Geri geri dans ediyorum. Nedenini şarkıyı dinleyince anlarsınız.
Beyin buna hiç alışık değil. Sürekli arkayı kollamak istiyor. Niye bu kadar hızlı geri geri gidiyorsun diyor. Onunla mücadele de var tabi.
Yaz bana göre değil. Tatil de.
Bir şey yapmadan durmak da. Kırk derece sıcak da. Tatil de olsa, günün yarısında olmalı.
Günlük, ‘bir şeyler yaptım oh be’ dozundan sonra gevşenebilir. Öbür türlüsü, bas bas paraları leylaya gibi harcamak oluyor hayatı bana göre.
Hayat asıl ‘pes etmeyince neler yapabildiğimi görmek istiyorum’ diyenlere güzel.
Paylaş