Nil’in babası

Babamın adı Suavi. Ankara doğumlu. Besteci ve şarkıcı. Kader cilveli ya, kendisiyle aynı dönem şarkı söyleyen başka bir Suavi daha var.

Binlerce kez babamı anlatırken, “O uzun sakallı Suavi değil, Müzikomani’yi söyleyen Suavi” deyişim bundan. O ise kendisini yıllar önce yazdığı bir şarkıda şöyle tanımlar:

önce valinin oğlu
sonra Selami’nin kardeşi
şimdi de Nil’in babası
ne zaman kendin olucan be eşek sıpası!

Kendisiyle böyle dalgayı geçen ve bence dahice şarkılar yazan biri, bunca yıl nasıl saklı kalır peki? Çok basit. Şarkılarını kaydedip size dinletmeyerek. Sadece evde kendi kendine çalarak. Bazen “Bu mümkün mü?” diye düşünüyorum... Yani güzel bir şarkı yazdığımı ve bunu sadece kendime, eşime dostuma çaldığımı hayal ediyorum. Sanatçılık belki de bu.
Yani kimse dinlemeyecekse de yazmaya, bestelemeye, söylemeye devam etmek. Sırf şarkı söylemeyi sevdiğin için. Gitar çalmayı çok sevdiğin için. Alkış kopsun diye değil, çok sevdiğin için. Anlatmadan, taşmadan duramadığından.

Biz üç kişi yıllarca dinledik bu harika şarkıları. Annem, kardeşim ve ben. “A”, derdik içimizden bazı sabahlar, “bugün yeni bir şarkı yazıyor”:

dünya önüme serilse, üstünden atlıyorum
yardım et Allah’ım, sıkıldım patlıyorum...

Başka bir sabah:

bakkal Müslüm yavaş yavaş
süpermarketlerle savaş

Bambaşka bir sabah:

kobra!
sana diyorum bak dobra dobra kobra!
verdik diye bir iki lokma
sakın bir gün beni sokma
bu kadar riyakar olma kobra!

Ya da bir öğleden sonra:

geri dönün iyi insanlar
biliyorum hep yalnızdınız
kötüleri kovduk dünyadan
dönün artık siz kazandınız.

Bu son şarkı ilk albümünden. Her dinlediğimde gözlerim dolar. Ha söylemeyi unuttum, iki albümü var yıllar önce çıkardığı.
Ama ben onları saymıyorum, onlar onun şarkılarının binde biri bile değil. Hem onun şarkılarındaki derin duygu, zeka ve mizah kamaşmasını tam yakalayamamışlar. Babamın şarkılarındaki aroma, oniki telli gitarında çaldığında çıkar.
Bazen içinde biraz kibrit çöpü olan bir kibrit kutusunu gitarına vurarak, başka ritimler de yapar...
Gözlerini kapatıp, başını gitarına yaslar, başka alemlere dalar. İçlidir benim babam. İçli değildir her insan.

Diyeceksiniz ki, “Amma da övdün babanı, herkesin babası kendisinin bir tanesi”.
Evet öyle de, ben dünü bahane edeyim, o da şarkılarını kaydetmeye heves etsin istedim.
Babalar Günü’nü kutlar, ellerinden öper ve hadi artık kaydet şunları derim canım babacığım.
Yazarın Tüm Yazıları