Kıtaların en soğuğunda sevgilerin en sıcağı

Bazen, penguenlerle aynı yuvarlağın üstünde yaşadığımızı, ciddi şekilde unutuyoruz. Onlarsa, bizden tamamen bihaberdir.

Bir arkadaşım küçükken, dünyanın içinde yaşadığımızı sanırmış. Üzerinde yaşadığımızı öğrenince çok şaşırmış. Hakikaten uzaya karşı cascavlak bir durum. Hızlı bir şeye binip, kask takmamak gibi. Penguenlerle ilgili belgeseli seyrederken, hepsini düşündüm. Kedi, köpek, kuş, solucan, böcekler ve balık sık sık rastladıklarımız. Bir penguense, bizden eksi 58 derece kadar uzak.

Hani hep denir. İki ayağımızın üzerinde ilerleyen, pembe tonlarda bir hayvan olduğumuz. Adem’le Havva’dan oğula geçen ya da balıktan maymuna evrilen bir tür. Tür ama. Penguenler gibi. Onlar kadar dip dibe, onlar kadar diz dize, onlar kadar yavrusunu seven. Ama onların hikayesi bambaşka:

Binlerce penguen suyun altında karınlarını doyurup, midelerini kocaman şişiriyorlar. Kendilerini karaya atıp, martta yola çıkıyorlar. Hep aynı yere doğru, hep farklı yollardan. Çünkü o 100 km aynı kalmıyor. Antarktika’nın kar, buz ve rüzgarla nereyi kapatıp, nereden geçit vereceği belli değil. Çöl kadar büyük, bembeyaz, buz gibi rüzgarların estiği bir bomboşluk. Ortasında ince bir çizgide, tin tin ilerleyen binlerce penguen. Siyah fraklarını çekmiş, çok özel bir okazyona giden ciddi adamlar gibi. Arada yorulan, göbeğinin üzerine inip, kayarak yola devam ediyor. Arada duruyorlar. Çok kısa bir süre. Sonra bir tanesi öne geçiyor. Yönü o bilirmiş. Nerden bildiğine, insanın aklı ermezmiş.

Geldikleri yer yumurtlama yeri, vakit eş arama vakti. O bunla, bu da onla kanatlaşıyor. Kadınlar her zamanki gibi çarpışıyor. Eşlerini seçince, bizim gibi ikili ya da tekli oluyorlar. Bizdeki gibi, sona kalan donakalıyor. Çiftler üçleşiyor. Yumurta geliyor.

Burdan sonrası bize benzemez. O yumurta, bin dereden su getirilerek, anneden babanın altına aktarılacak. Sonra nolucak? Aşıklar ayrılacak, aylarca kilometrelerce. Ve hep gece olucak. Kış karakışa, rüzgarsa fırtınaya dönüşücek. Erkekler dört ay o yumurtayı ve kendilerini donmaktan koruyarak beklerken, kadınlar aynı yolu geri dönüp, yavruya yemek getiricek. Yol ya da deniz aslanı onları katletmezse, o yolu 3 defa katedicekler. Erkekler dip dibe bir daire olup, donmamak için sırayla ortaya geçtikleri bir sırada, ben durdurup; yok, bu hayat çekilmez! dedim.

Penguen olmadığıma sevindim. İnsan olduğuma sevinmedim. Öyle dirayetli olmayı, metanetli olmayı diledim. Kafam hep eski kelimelere gitti...

(izlediğim dvd: march of the penguins-penguen yürüyüşü)
Yazarın Tüm Yazıları