İç hatlarla sevgi dolu bir konuşma

Kadın, 10 saatlik bir uçak yolculuğunda. Herkes uyusun diye ışıklar kapandığında, otizmli çocuğu korkup bağırmaya başlıyor.Hiçbir şeklide onu sakinleştiremeyen kadını hem suçluluk hem çaresizlik basıyor.

Haberin Devamı

Başkalarını rahatsız ettiğini, çocuğuna hâkim olamadığını düşündüklerini düşünüyor.

Çocuğu bağırdıkça, o da içinde sağır edici bir çaresizliğe hapsoluyor.
Derken onu tuvalete götürmenin en azından sesi uzaklaştıracağını düşünüyor.

Çocuğunu koridorda zar zor tuvalete kadar götürüyor. Tuvalet dolu! O sırada yere çöküyor kadın, ellerini kalbine koyuyor.

İçindeki ve dışındaki bütün o sağır edici seslere rağmen, bir 10 saniye kendisiyle konuşuyor.

Diyor ki: Çok zor bir anın içindesin. Üzgünüm. Güçsüz ve çaresiz hissediyorsun. Göreceksin geçecek. Seni çok ama çok seviyorum...

Bu cümleler onu sakinleştiriyor. Çocuğu onun sakinliğiyle sakinleşmeye başlıyor.

Annenin alarma geçmiş çaresiz hali durulduğunda, çocuğunki de duruluyor.

Hangimiz böyle anlarda, kendimizle, 10 saniye için bile olsa, yakın bir arkadaş gibi konuşabiliyor...

Haberin Devamı

Hangimiz içimizde, bizi yiyip bitiren o eleştirel ve kaba sesi susturup, kendimize sevgi sözcükleri fısıldayabiliyor...

Kaçımız bunu okurken bunun koca bir saçmalık ve aptalca bir yumuşaklık olduğunu düşünüyor...

Hangimiz bunu bir kez olsun denedi...
Ben bu sahneyi duyduğumda, farkındalığımın hep dışarda olduğunu fark ettim.

Farkındalığı fark etmek tuhaf geliyor ama var öyle bir şey.
İnsan kendine bir geniş çemberden baktığında, kendini ikinci biri gibi görebiliyor.
Böylece bir muhabbet başlıyor.

Beni ‘sen’ yapabiliyor, o zaman da ‘bir bilsen’e gelebiliyor. Bir bilsen, sen ne kıymetlisin.

Elinden geleni yapan, müthiş birisin. Teksin ve eşsizsin.

Senin parçaların kimsede yok. İyi gidiyorsun.

Geçen şunu nasıl güzel hallettin.

Şu konuyu nasıl da kıvırdın! Bunlarda ne kadar iyisin.

Aslı ‘ben’ olan o ‘sen’le, en yakın arkadaşı gibi konuşabildiğimizde, kendimize en büyük iyiliği yapmış oluyoruz.
Kendisiyle bu sıcak konuşmaları yapabilenlerin, kendine bu minicik vakti ayırıp sarılabilenlerin hem stresi, depresyonu daha iyi yönettiği hem de motivasyonlarının çok daha yüksek olduğu görülmüş. Hiç şaşırmadım.

Kendisiyle bu dostluğu kuran, kendine çelmeyi takamaz. Ve hepimiz çok iyi biliyoruz ki, insana en fazla çelmeyi takıp düşüren kendisidir.
Hayat o uçaktaki tuvaletin önü gibi, buz gibi yalnızlıklarla ve içten gelen sağır edici gürültülerle dolu.

Bu hikâye aklımızda olsun.

Haberin Devamı

O anlardan çıkabilmenin yegane yolu, o anlarda bir 10 saniye iç hatlarla sevgi dolu bir konuşma. O kadarcık.

Sanki içimizde bizi çok seven bir dost taşır gibi gezinelim hayatı.

Öylesi daha kolay olacak. Hem kendimiz, hem de sevdiklerimiz için.

Bu hafta bu yazıyı okuyunca, içinizdeki o dosta bir merhaba deyin.

Uzun zamandır bir selamınızı almıyordu.

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları