Paylaş
Yalansız kul mu var?
Girdiğin yol mu dar?
İçin neden üşür,
Çıktığın dağ mı kar?
Dönüp mü gitmeli?
Tövbe mi etmeli?
Bu sazan sarmalı
Deyip mi geçmeli?
Buranın adı İstanbul
Bir gözü hep açık uyur
Girmezsen eğer koynuna
Dolanıverir boynuna
Buranın adı İstanbul
Geceleri masal olur
Girmezsen eğer koynuna
Dolanıverir boynuna
Burası İstanbul
Cesur, güzel
Kala- balık
Açık saçık
Eli açık İstanbul...
Yıllar önce “Organize İşler” filmini izlediğimde, içimden gelmişti (kimse benden istememişti) şarkı yazmıştım.
Bu sefer, ikincisi için Yılmaz Erdoğan aradığında içim ürperdi.
İki sebepten. Biri, bu güzel filme şarkı yazacağım için.
İkincisi, sevilmiş bir film şarkısının ikincisini yazmanın ince deliğinden geçeceğimden.
Çekirge bazen zıplıyor iki kere de, işte çekirgenin bacağına kuvvet lazım.
Şans ve biraz da başka şey yapabilme cesareti lazım.
Sevilen şarkını taklit edersen, yanarsın, bilen bilir.
Bunları karıştırınca olur herhalde bir şey dedim.
Organize İşler başıma işler açmıştı yani yine.
Başımıza işler açılmazsa da, hayatın tadı tuzu yok değil mi?
Çok şerbetlisini kim sürekli içebilir?
Filmi izledim. İçimi İstanbul kapladı.
İçimi burada yuvarlanıp giden, bin bir hikaye içinde kavrulan baba kızlar, baba oğullar, dolandırıcılar, bilmişler, uyanıklar ve sadece filmlerde olan iyi kalpli kötüler kapladı. Sokakları, içi dışı kapladı.
İnsan yaşadığı şehri unutup gidiyor günlük telaşlardan.
Halbuki dalgalı deniziyle tam ortamızdan geçen, güzel bir kadınla yaşıyoruz.
Filmin içinde mizahın yanında o kadar çok duygu var ki, bu sefer başka şarkı çıktı karşıma.
İstanbul’a çok şarkı yazıldı.
“Burası İstanbul” da onu başka yerinden tutacak.
Şarkının klibini haftaya çekeceğiz.
İstanbul’u en güzel martı anlatır dedik.
Klipte martı olacağım. Bir martı olarak “Burası İstanbul” diye şarkı söyleyeceğim.
Umarım filmi de, şarkısını da seversiniz, İstanbul’a baktıkça gülesiniz, şarkısını mırıldanasınız gelir.
Paylaş