Paylaş
Kuş yumurtasından doğan insanlar, güzellik, ahenk ve anlam peşindeler.
Doğaya ve dünyaya kuşbakışı bakıyorlar.
Onların her şeye mesafeleri var.
Bu insanlar kuşlar gibi uçucu, narin ve güçlü. Hayatın içinde süzülüyorlar.
Balık yumurtasından doğanlar, sanki koca bir balık yumurtası havuzunda yaşıyor gibiler. Onlar için önemli olan tek tek bireyler değil, çoğunluk. Sadece kendileri değil, diğer balıkların da en iyi koşullarda yaşaması ve çoğalması önemli.
Su doğru ısıda olmalı, nazikçe akmalı ki herkes hayatta kalsın. Kolektif şartlar önemli balık için.
Balık yumurtasından gelen biri dünyadaki adaletle ilgili. İnsanlık, kendini çoğunluğun iyiliğine ayarlamalı onlar için.
Balık için bin yumurtanın nasıl olduğu önemliyken, ayı sadece bir kişiye kocaman sarılmak istiyor.
Onun bütün evreni, bir tane öteki. Ona mümkün olduğunca yakın olsun yeter ayıya.
Ayı yumurtasından doğan biri, oyuncağına sıkı sıkı sarılmış bir çocuğa benziyor.
Kendi çıkarlarıyla, kendi ihtiyaçlarıyla meşgul onlar.
En fazla birkaç kişi seçsinler, onları sevip korusunlar yeter onlara. Koklayıp, dokunabildikleri mühim.
Şimdi sorarım size; bu üç farklı yumurtadan doğan insanlar birbirlerini ne kadar anlayabilir? Hiçbir zaman.
Balığa göre kuş, kuşa göre ayı her şeyi yanlış anlamış durumda! Öncelikleri tamamen hatalı! Halbuki üçü birbirini tamamlıyor.
Balıklar olmasa ayılara, ayılar olmasa kuşlara hayat yavan gelir.
Yine de bu üç yumurta birbiriyle çoğu zaman didişir. Balık için kuşun ilgilendiği şeyler boş, kuş içinse balığın eleştirileri ağır.
Başka bir yumurta tarafından eleştirilmek kadar yaralayıcı olan şey yok insan için.
Yine de kuşlar, ortadan eleştiren balıkların gerekliliğine inanır. Birinin de yapıyı, adaleti eleştirmesi lazım.
Aslında balığın da kuşa geniş bakış açısı ve estetik kritikleri için değer vermesi lazım. Onu da biri yapmalı.
Kuş yumurtasından doğanlar, doğanın harikalarına kuşbakışı baktıklarından, hayata hayran kalırlar. En çok şükran duyanlar kuşlar.
En çok hayal kırıklığına uğramış olanlarınsa balıklar olduğunu söylemeye gerek yok.
Ayıların da çok mutlu olduğu söylenemez.
Dünyada herkes kolay kolay sarılacağı biriciğini bulamaz.
Sanatçıların içinde büyük boşluklar olur.
Rüzgârın dolaşması gerekir hücrelerinde.
O boşlukla yaşarlar, o boşlukla uçarlar.
Kemiklerindeki, kafalarındaki o boşluktan nefes alırlar.
Hayata metaforu, hikâyeyi ve resimleri üflerler.
Bir ayı mesela bir kuşa âşık olsa, kuş için karada yaşamak zor olur. Tıpkı balığın karada nefessiz kalması gibi. Kuş da sadece yürüyerek yaşarsa mutsuz olur. Kanadı olup da uçamayan kuşlar, kuş mudur?
Bu benzetmeleri okuduğumdan beri, etrafımdakilere hangi yumurtadan çıkmış acaba diye bakıyorum.
Ben, düşünmeme bile gerek yok, kuş yumurtasından çıktım.
Aklım ve kemiklerim, hayallerim ve bakışlarım hep havada.
Acaba ailemize, arkadaşlarımıza, sevdiklerimize bu gözle bakarsak ne görürüz?
Bir türlü anlamadığımız dertleri bize anlaşılır gelir mi?
Bu bakıştan empati doğar mı? İnsan yanındakini anlasa onun yanında daha rahat nefes almaz mı?
Mesela bazı ayılara neden kızdığıma kızdım.
Ayı yumurtasından gelen birinin, yanındakinin kokusu ve varlığıyla yaşayabilmesi neden mümkün olmasın?
Neden balıklar kuşum diye bana kızsın? Uçuşup durmama bozulsun?
Hepimizin etrafında döndüğü bir güneşi, türlü türlü iklimi, uyduları var.
Hepimizin bir diğerine rüya gelen kâbusları var. Yol gelen yokuşları var. Zor gelen kolaylıkları var.
Bence bu hafta şu yumurtalara bir bakalım.
En azından biz hangi yumurtayız onu bulalım ve rahat edelim.
Hatta belki karışımıyızdır birkaç yumurtanın. Ona da bakalım.
Paylaş