HİCRET’in 10. yılıydı. Gönlü doğduğu şehir Mekke’deydi.
Hac yapacaktı. Mekke onun için binlerce acı ve tatlı hatıralarla doluydu. Hiç unutmadığı eşi Hz. Hatice Mekke’deydi, orada gömülmüştü. Cennetül Mualla Mezarlığı’nda. Oradan zorla çıkarılmıştı. Çıkarılırken Mekke’den, dönmüş ve şöyle buyurmuştu yaşlı gözlerle: Mekke seni seviyorum. Vallahi beni buradan zorla çıkarmasalardı, ben buradan çıkmayacaktım.
Şimdi hac ibadeti için arkadaşlarıyla Mekke yolundaydı. O’nun hacca gideceğini duyan binlerce insan Medine’ye akıyordu. O’nun yanında olmak istiyorlardı. Hareketten önce insanlara hitap etti, haccın nasıl yapılacağını anlattı. Medine’de öğle namazını kıldı, ihramın sünneti niyetiyle gusül abdestini alıp tarandı, güzel kokular sürdü, sonra ihramını giyindi. Rulhuleyfe (ebyar-ı áli) denilen giriş kapısına mikat sınırına geldi. Arkasında muhteşem bir kafile vardı. İki rekat ihram namazı kıldı, sonra niyetini getirip telbiye getirdi. "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk; Buyur ey Rabbim buyur. Emrine hazırım. Buyur ey Allah’ım! Senin ortağın yoktur. Buyur Rabbim! Şüphesiz hamd ve nimet senindir. Mülk de senindir. Senin ortağın yoktur."
On binlerce insan O’nunla beraberdi. Yolculuk boyunca "Allah’ım! Senden rızanı ve cenneti istiyorum. Gazabından ve ateşinden sana sığınıyorum" duasını tekrar ediyordu. Bu yolculuğun vefatından önceki son uzun yolculuk olduğunu sanki biliyordu. Tatlı bir hüzün vardı yüzünde. Vefat etmiş çocuklarını düşünüyordu bekli de. Hz. Hamza, Hz. Mus’ab gibi şehitleri hatırlıyordu. Yaşı 63 civarındaydı. Hafif bir yorgunluğun izleri görünüyordu mütevazı yürüyüşünde. Saç ve sakalında 20’ye yakın beyaz saç vardı. Herkesle tek tek ilgileniyordu, kimsenin kalbini kırmıyordu. Kábe’yi görünce telbiyeye son verdi. Tekbir getirdi. "Benu Şeybe" denilen kapıdan girdi Kábe avlusuna. "Allah’ım! Bu evin şeref ve azametini arttır. Allah’ım selamet esenlik kaynağı sensin" diyordu.
Hacer-i esvedden başlayarak Kábe etrafında 7 defalık tavafı yaptı. Tavaftan sonra Makam-ı İbrahim’im arkasında geçip iki rekát tavaf namazı kıldı. Birinci rekátta Fatiha’dan sonra "Káfirun" suresini, ikinci rekátta Fatiha’dan sonra "İhlás" suresini okudu. Zemzem kuyusuna geldi. Orada zemzem içti. Hacer-i Esved ile Kábe kapısı arasında kalan bölgede (Mültezemde) ellerini, yüzünü duvara dayayıp dua ettiler. Artık Mekke’de bütün sahabe mültezeme dayanıp dua ediyordu. O ne yaparsa, muhteşem sahabe aynı şeyi yapıyordu. Adım adım O’nu takip ediyorlardı. Gözler O’nun üzerindeydi. Tertemiz yüzüne bakıyorlardı. O’nunla göz göze geliyorlardı. Gördüğü herkese tebessüm ediyorlardı. Kucaklaşmak için gelen kimseyi geri çevirmiyordu. Bir ara yol açmak için güçlü kollarını kullanan Hz. Ömer’i gördüğünde ikaz ediyordu. "Hayır Ömer, öyle değil. Sen güçlü bir adamsın, insanları itme." Her an sürekli cemaat çoğalıyordu.
O, şimdi "safa" tepesindeydi. Dua ediyordu. Oradan "Merve" denilen tepeciğe yürüdü. Sürekli bakara suresinin 158. ayetini okuyordu. Sonra Mina’ya hareket etti. Perşembe sabahı arife gününden bir gün önce Mina’ya geldi. Hz. Bilal güneşin hararetinden Peygamberimizi korumak için elindeki perdeyle onu gölgelemeye çabalıyordu. Cuma günü zilhicce ayının 9. günü Arafat’a girdi. Arafat’taki (zilhiccenin 9. günü) duruşu (vakfeyi) kaçıran haccı kaçırmış olur. Haccı iptal olur. (Hac yılın her ayında olabilir diyenler maalesef bu incelikleri düşünmeden rahat fetva verebilmekteler.)
O gün öğleden sonraydı. Devesinin üzerine oturdu. Böylece yüksek bir mekanda, herkesin görebildiği bir noktada yüz bini aşkın bir cemaate hitap etti. İnsan haklarıyla ilgili bir manifesto sayılacak o muhteşem konuşması daha sonraki yıllarda "Veda Hutbesi" olarak anılacaktır. Kan davalarını kaldırıyordu. Kadınların erkekler üzerindeki haklarından bahsediyordu. Cahiliye dönemine ait bütün gelenekleri yok sayıyordu. Yüz bin insan pür dikkat O’nu dinliyordu. Gözlerde yaş vardı, kalpte hüzün. Çünkü bunun bir veda olduğunu fark ediyorlardı. Zaten konuşmanın sonunda, "Bir daha sizinle burada buluşacak mıyım bilemiyorum" buyurarak ayrılığa dikkat çekiyordu.
Hitabesinin sonunda, "Mahşerde beni size soracaklar. Ben peygamberlik görevini yerine getirdim mi? Size bütün bunları ilettim mi, ne diyeceksiniz, bu soruya ne cevap vereceksiniz?" Arafat Meydanı bir anda inledi. Yüz bin insan "İlettin, tebliğ ettin" diyordu. Ellerini ve sağ elinin şahadet parmağını kaldırıp gökleri işaret etti. "Ya Rabbi şahit ol" buyurdu. Sonra akşam Müzdelife’ye geçecek, oradan Mina’ya, oradan da Mekke’ye geçip bayramın birinci günü farz olan tavafı yapacaktır.
Şu anda hacda bulunan bütün din kardeşlerimize peygamberimizin haccına uygun bir hac yapmalarını Allah nasip etsin.
SORALIM ÖĞRENELİM
Ankara’da evim var. Yozgat’a gideceğim bayramda. Bu durumda Kurban kesmek zorunda mıyım?
Salih Uzun-ANKARA
Bayram sabahı sabahtan önce Yozgat’a gider de bayramın son günü akşamdan sonra Ankara’ya dönerseniz kurban kesmeniz gerekmez. Yani kurban size vacip olmaz, seferi sayılırsınız. Ancak bayram namazında Ankara’da olursanız kurban kesmeniz gerekir. Bununla beraber seferi de olsanız kurban kesmeniz sevaptır.
Kurbanı kilo başı belli bir parayla alabilir miyim?
Barış Utku İZMİR
Fiyat belli olur, hayvan da belli olursa hayvanı kesmeden veya kestikten sonra tartıp satın alabilirsiniz. Bu durumda belirsizlik olmamalı yani alıcı, satıcı, fiyat ve hayvan belli olmalıdır.
Kredi kartıyla taksitlendirip kurban alabilir miyim?
Niyazi Atol-MANİSA
Evet. Herhangi bir malı peşin veya kredili olarak (tercihinizi belirledikten sonra) satın alabilirsiniz.