MEDİNE’ye Habeşliler gelmişti. Ellerindeki mızraklarla çalgı veya tef eşliğinde raks ediyor, savaş oyunları sergiliyorlardı. Medine halkı toplanıp bu mahir oyuncuları seyretmeye başladı. Hatta Hz. Ayşe’nin bile Peygamberimizin omzuna yükselip bunları seyretmeye başladığını kaynaklardan öğreniyoruz.
Böyle bir ortam... Hz. Peygamber (SAV) bütün bunları görüyor ama müdahale etmiyor. O esnada oradan geçen Hz. Ömer (RA), Habeşlilere müdahale etmek ister. Hz. Ömer, Habeşlileri mescidin çevresinden uzaklaştırmak için harekete geçince Peygamberimizin sesi duyuldu: "Bırak onları Ömer! Oyunlarına devam etsinler. Bari böylece Yahudiler dinimizin ne kadar geniş -toleranslı- olduğunu görmüş olurlar." (Ahmed, Müsned, c.6, s.116, 223)
* * *
Son derece önemli bir ayrıntı... Hz. Muhammed’den hayati bir müdahale. İlahi vahyin -İslam’ın- ne kadar güncel olabileceğine dair güçlü bir referans. Hz. Peygamber bu tavrıyla, hayatı dar bir kalıba mahkûm etmek isteyenlere sıcak bakmadığını anlatmak istiyor. Peygamberimiz bu müdahalesinde iki noktayı ön plana çıkarıyor. Bunlardan birincisi Yahudilerle ilgili vurgusu, ikincisi ise İslam’ın genişliğinin öğretilmesi meselesi.
Bununla Peygamberimiz, İslami yaşantının içe dönük olmaması gerektiğini, dünyanın, insanların ve hatta diğer din mensuplarının menfi bakışlarını en azından nötr hale getirme çalışmasının dinin bir hedefi olduğunu vurgulamış oluyor. Önemli bir şey daha söylüyor Peygamberimiz. Dini daraltmayın. Dinin toleransını yansıtın. Dini cendereye sokmayın.
Benzeri bir ikazı "Enceşe" ile ilgili olayda görüyoruz. Bir yolculuktalar. Yolculukta Peygamberimiz, sahabenin kadın ve erkekleri var. Enceşe de bu sahabilerden birisi. Sesi çok güzeldir Enceşe’nin, güzel şarkılar söyler. Bu yolculukta da güzel sesiyle şarkı söylemeye başlar. Enceşe’nin güzel sesi, develeri etkiler. Yürüyüşlerini hızlandırır, Enceşe’ye uyum sağlamaya başlarlar. Develerin üzerinde oturan kadınlar düşme tehlikesi geçirirler.
Hz. Peygamber, Enceşe’ye seslenir: "Daha sakin söyle Enceşe. Baksana develerin üzerindeki şeşler-cam bardaklar neredeyse kırılacaklar." Hz. Peygamber, kadınları kırılgan olabilecek, nazik, narin ve berrak olan şişeye benzetir. Yüceltir onları. Diğer yandan da bu seslenişiyle önemli bir mesaj verir. Enceşe’ye, "Şarkı söyleme" demez. Enceşe’nin şiirine, şarkısına müdahale etmez. Sesinin tonuna, rengine işaret eder ve hassas bir denge kurar.
Aslında O, her bir sahabiden, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Osman tavrı beklenmemesi gerektiğini söylemiş olur böylece. Enceşe’yi bu haliyle kabul eder. Onu kırmaz, hırpalamaz, tam aksine, dinin temsilcisi olarak kapıyı aralar.
"Habeşliler ve Enceşe" olayları sembolik birer örnektir. Bir anlamda İslam’ı takdimin vitrini olabilecek hadiselerdir. 1400 sene önceki toplumun ezberlerini bozmada Hz. Peygamber’in attığı hayati adımlardır. Acaba günümüzün Enceşe’lerine veya Habeşlilerine bu denli anlayışla bakabiliyor muyuz? İslam’ın doğru algılanması önündeki en büyük handikabın hayat tarzımız olduğunu görebiliyoruz.
Müslümanlar olarak dünyanın gözünde iyi bir yere sahip olmadığımızı söylemek zorundayız. Şunu söyleyebilirsiniz: "İnsanlar bize nasıl bakarlarsa baksınlar. Bunun bizim için hiçbir önemi yoktur." Evet, böyle söylemek mümkün. Peki, bu anlayışın İslam’a, Müslümanların geleceğine ne faydası var?
Bu anlayışla hareket edersek, Hz. Peygamber’in kıtaları aşan merhamet dokunuşunu çağımıza nasıl yansıtacağız. Dar alanda paylaşmanın, kapalı devre usulü din anlayışının, dini ve vahyi gettolaştırmanın, İslam’ın çağları aşan mesajına zulüm olduğunu hálá göremiyoruz.
* * *
Dinin safiyetini bozmadan, işi sulandırmadan, şahsi hezeyanları din haline getirmeden, dejenerasyona yönelmeden, Müslümanların konumunu değerlendirmek zorundayız. Dünya Müslümanları olarak kendimizi acındıracak halden çıkarıp, yas ve ağıt kültüründen uzaklaşarak, dövünmekten vazgeçerek, saçımızın temizliğinden ayakkabımızın boyasına kadar dışımızı ve içimizi temizlemek zorundayız.
Bir dua: Hz. Ayşe (RA) der ki: "Peygamberimiz namazda şöyle dua ederdi: Allah’ım! Kabir azabından sana sığınırım. Mesih Deccal’in fitnesinden sana sığınırım. Hayatın fitnesinden, ölüm fitnesinden sana sığınırım. Allah’ım! Günaha dalmaktan, borç altında kalmaktan sana sığınırım."
SORALIM ÖĞRENELİM
Saçımızı boyatmamız sakıncalı mıdır?
Davut SANCI/MUŞ
Saçı temizlemek, taramak, yıkamak, koku ile kokulandırmak Peygamberimizin yaptığı işlerdendi. Peygamberimiz, "Saçı olan bakımına özen göstersin" buyurmuştur. İslam álimleri saç boyamanın caiz olduğunu söylerler. Koyu siyah saç hakkında ise hassas davranmışlardır.
Ebced hesabı diye bir hesaptan bahsediliyor. Bunun aslı nedir?
Deniz IRMAK/İZMİR
Ebced, Arap alfabesinin harflerinin taşıdığı sayı değerlerini gösteren bir sistemdir. Böylece bu harfler kolayca öğrenilirdi. Bu anlamda harfler, rakam yerine kullanılırdı. Ebced sistemi (yani harflerin sayısal değeri hesaplanıp) edebiyatta, ölüm, doğum ve savaşlarda tarih düşürmede kullanılmıştır. Dini bir bağlayıcılığı yoktur.
Kuran’da, Hz. Ádem’e isimler öğretildi, deniyor. Bu isimler nedir?
Saliha KAPTAN/SİVAS
Bazı álimlere göre, Yüce Allah’ın güzel isimleri Hz. Ádem’e öğretilmiştir(Bakara, 31). Aynı zamanda bu isimlerin káinata yansımaları da birer ilim olarak Hz. Ádem’e öğretildi. Bundan maksat; káinattaki bütün diller, isimler, eşyanın isimleri, bütün ilimlerin ana hatları, dualar ve benzeri şeyler de olabilir. Veya bütün bunların toplamı da olabilir.
İnsanların farklı karakterlerde olduğunu biliyoruz. Bunun toprakla ilgisi var mı?
Semir CANDAŞ
Bazı álimler şöyle derler: Hz. Ádem yaratılırken yeryüzünün her türlü toprağı birleştirildi; killi, sert, renkli (vs.) bütün toprakların bir bileşiğidir Hz. Ádem. İşte insanlarda görülen farklı karakterler de bu yapının bir tür yansımasıdır. Sizin okuduğunuz konu budur. Tabii, bu bir yorumdur, sadece üzerinde düşünülebilir.