Paylaş
“Şarib-ül Leyli Ve-n Nehâr (gece gündüz içki içen, devamlı sarhoş) bir nesil istemiyoruz” açıklamasının çağrıştırdıkları arasında, “nasıl bir nesil istiyoruz?” merakının uyanmasını herhalde doğal karşılarsınız. Haliyle, üstünde biraz düşününce de insan, yine Osmanlıca bir yakıştırma bulmakta zorluk çekmiyor. “Bilincin mışıl mışıl uyumasına karşılık, uykusu kaçmış kaportasıyla ortalarda dolaşma durumu”, yani “uyurgezerlik - sâir-fil-menâm”, yükselen (?!) yeni neslin kumaş ve modeline ilişkin beklentiye yanıt verir sanıyorum.
Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin ihmal edilmişliği
Aşağı yukarı bu anlamı vurgulayan ismiyle (Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin İhmalkârlığını Kınıyoruz...) durmadan “söylenen” bir grup var Facebook’ta... Kentin orta yerinde, gözbebeği bir semtte, hergün farklı bir sebeple, içi yanan “hemşehri”lerimiz, caddeye ve bölgeye ilişkin hergün başka bir feryadı gündeme getiriyorlar. Adına ister duyarlılık deyin, ister kentlilik bilinci... Küçük bir alıntıyı paylaşmak isterim. Meraklısı sanal ortamda daha fazlasını bulabilir; hattâ katkıda bile bulunabilir: “...gece 22:00’den sonra maalesef panayır yeri gibi oluyor. Oradaki esnaflarımız çok rahatsız. Zabıtanın önlem almasını, oradaki esnaf arkadaşlarımızın mağdur olmasını önlemek istiyoruz. Kurtarılmış bölge gibi orası. Ciğercisi, kebapçısı yani merdiven altı diye tabir ettiğimiz her türlü yiyecek içecek satanlar orada vergisini, kirasını ödeyene büyük zarar veriyor. Ne zabıta ne de emniyet buna tedbir almadı şimdiye kadar. Arkadaşlarımızın da yoğun bir şekilde şikâyeti var. Kabadayı, üçkâğıtçı ve serseriler oraya geliyorlar dükkanların önünde tezgahları açıyorlar...”
İzmir’in Kavakları / Yıkarız Sokakları...
Türkünün güzelliğinden midir nedir? Ya da aslının “Ödemiş Kavakları” olmasından mıdır bilemem ama cadde bahsinde, “Yıkarız Sokakları” nakaratını da ezberledik sayılır. “Kaldırım” sözcüğünün ise, etimolojik olarak, “kaldırırız ve bir daha yerine koymayız” fikrinden türediğini yazmıştık. Okuyucumuz bu ironiye sahip çıktı; e-posta ortamında, dertleşmeyi sürdürüyoruz. Bunlar yaşanırken, İstanbul kaynaklı bir haberde, “Sokak Bizim Derneği”nden haberdar oldum. Kaldırımlardaki sorunlara dikkat çekebilmek amacıyla “Kaldırım Nerede?” kampanyasını başlatmışlar. İnteraktif bir katılımla gerçekleşecek proje, kaldırımlardaki sorunları bütün kentlilerle beraber tespit etmeyi amaçlıyor. Diyorlar ki, “Kaldırımlar, yayalara güvenli yürüyüş alanı sunan sokağın temel parçasıdır. Her kentin güvenli ve kaliteli bir yaya erişimine sahip olması gerekiyor. Peki, şehirlerimizdeki kaldırımlar ne durumda? Kaldırımlarda arabaların park etmesi, dükkânların kaldırıma taşması, kaldırımların niteliksiz ve yetersiz olması, yürürken sürekliliğin bozulması, engelli erişimine uygun olmaması, kaldırımların standartlara uymaması, dar olması gibi pek çok sorunun farkında mıyız?” Neyse ki, “Kaldırım Nerede?” kampanyası, bu soruna, ülke ölçeğinde dikkat çekerek tüm yayaları kaldırımların mevcut durumunu analiz etmeye çağırıyor. Belki izmir de sebeplenir. “Kaldırımölçer” bandının temini için Derneğe, info@sokakbizim.org adresinden ulaşabilirsiniz.
TDK Sözlüğü bu işe ne derdi?
Her ne kadar, “kafa kıyak dolaşan bir nesil istemiyoruz” tabirine, “yakışmadı” feryadıyla tepki verenler çoksa da, hatip, sözlükteki karşılığı, “At yetiştirilen haralarda hayvanların çiftleşmesine yardım eden görevli” olan “kıyakçı”lık mesleğine ilişkin bir kadro plânlamasından bahsetmiş olmasın sakın?
Paylaş