Paylaş
Son 5 yılın rakamlarına göre, akreplerin yaşayan 1753 türü varmış ve 11 cinste toplanan 23 türüne Türkiye'de rastlamak mümkünmüş. Dünyanın en uzun akrebi 23 cm boyuyla “Heterometrus swammerdami”, ikincisi uzunu ise 20 cm boyuyla “Pandinus imperator” türleriymiş; hayli “uzun”lar yani… Teraryumda (içinde sürüngenler, böcekler, bazı bitki türleri için -ortamının taklit edildiği- kara akvaryumlarında…) bakılan bazı akrepler 8 yıla kadar yaşasa da, doğada ömürleri bundan daha kısaymış. Dahası, uzmanlar, “küresel ısınma yüzünden (örümcek ve) akreplerin sayısı da, türleri de artacak” görüşünde birleşiyorlarmış…
“Şimdi nereden çıktı bu ‘akrep’ merakı” diyeceksiniz. “Hani yaz başında olsak, Ege coğrafyası için bir bilgilendirme yazısı sayılabilirdi” diye üsteleyeceksiniz; biliyorum. Tamamen tesadüf ! Açıkcası, “zoolojiyle araknoloji, ilk yardımla ilâhiyat ve şiir ile takımyıldızı, “ arasında savruldum desem yeridir. Ben “çeşitlerimiz bunlar” diyeceğim; seçimi elbette siz yapacaksınız.
Malûm serde kampçılık var, dört mevsim toprağa yakınız. Akrep sokmalarında, (ısırma ve zehirlenmelerde de…) ilk yardım amacıyla kullanılan bir vakum pompasına ulaşmak için internet’te sörf yapıyordum. “Arama motorlarındaki önceliğin, tıbbî cihazlar ve ilkyardım önerileri yerine ‘akrep sokması için okunacak dualar’a ait olduğunu fark edince”, yazının ilk satırları şekillenmeye başladı.
Açıkcası, “öncelik verilmiş olmasına rağmen”, dua bahsinde tavsiyeler bir tane değil. (Siz yine de niyete bakın derim…) “…Yedişer kere okunursa, büyü, nazar, zehirli hayvan sokması ve bütün dertlere için iyi gelen” dualardan bahsedildiği gibi, “tuza okunup, suda eritip içerek veya söz konusu eriyiği, ısırılan yere sürerek de netice alınabileceği”ni söyleyen web siteleri de var. Bir başkasında, “rivayete göre” diye başlıyor ve “…Nûh -aleyhisselâm- yapmış olduğu gemiye yılan ve akrebi almak istemedi. Bunun üzerine onlar, ‘senin ismini zikredenlere zarar vermeyiz !’ diyerek söz verdiler” açıklamasıyla noktalanıyor cümle. Buradan, “Sâffât” âyet-i kerîmesinin 79. sûresine yönlendiriliyor okuyucu; hâlis niyetle “Bütün âlemler içinde Nûh’a selâm olsun !” denilirse, onların zararından korunulacağı bildiriliyor. “… Akrep ve yılan gibi zehirli hayvan sokmasından ölenlerin şehit sayılacağı” bilgisine ise, İlk defa rastladığımı itiraf etmeliyim.
Şu ana kadar yazdıklarımın sırtında taşıdığı, “memleket, göz göre göre kendini zehirliyor” ana fikrine dertlenen okuyucularıma, “Akreplerin, ‘ancak kendilerini tehlikede hissettikleri zamanlar’da soktuğu pek izaha muhtaç değil… Ama ‘söylence ve gerçek arasına sıkışmış’ bir diğer başlığın altı çizilmeli: ‘Hiçbir akrep kendini sokarak intihar edemez’; zira her akrebin kendi zehrine karşı bağışıklığı bulunmaktadır. Akreplerin kas ve sinir sistemleri, kendi zehirleri içerisinde bulunan moleküllerden etkilenmemektedir” paragrafını armağan etmek isterim. Bu müjdeye rağmen, yazıdan “kurgusu itibariyle sıkılan” okuyucularım için ise, eziyete Nâzım’ın dizeleriyle son veriyorum. Zaten “Antares ve takımyıldızı”na da yer kalmadı…
“…Akrep gibisin kardeşim / korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim / serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim / midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını / sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup / deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm / senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin, - demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim !”
Paylaş