İzmir “ITRΔyi ağırlıyor

Ne haftaydı ama? Geçen Çarşamba günü, Ankara Devlet Klâsik Türk Müziği Korosu’na, bir “tazelenme sohbeti” için davet edildim. Kendi tabirleriyle “meydan”ı bana bırakmadan evvel de provalarına katıldım. “Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi”nin “Segâh Mevlevî Âyini”ni çalıştılar. Onlar “Üçüncü ve Dördüncü Selâm”ı geçerlerken (Hû zenem ber kudsiyan her şeb zi dil hû hû zenem...), seçilmiş sanatçıların arasında oturmanın nasıl bir duygu olduğunu tarif etmek gerçekten zor. İzmir’e döndüm; e-postalarım arasında değerli dost İdris Ercan’dan gelen başka bir sürpriz. Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir Devlet Klâsik Türk Müziği Korosu da sezonu Itrî ile açmıyor mu; hem de ne açılış? 18 Ekim Perşembe akşamı, saat 20:30’da Atatürk Kültür Merkezi’nde, “Nevâ Kâr”ı seslendirecekler.
UNESCO’nun, Paris’te yapılan 36. Genel Konferansı’nda; 2012, ölümünün 300. yılı anma programına alınarak “Itrî Yılı” ilân edilmişti. Pek çok açıdan bir fırsat olan bu seneyi (yurtiçi ve dışında) öyle parlak bir şekilde değerlendirebildiğimizi söylemek zor. Kuşkusuz kronik sebep, bizim vefasızlığımız ve beceriksizliğimiz. Bir de ironik sebep var: Türk Musikîsi’nin kutbu kabul edilen bestekârın ismi etrafındaki her şeyin biraz gölgeli olması, adının verildiği yılın ruhuna da yansıdı galiba. Meselâ binden fazla beste yapan Itri’nin günümüze sadece kırk (veya kırk iki) eserinin ulaşması başlı başına bir talihsizlik. Ünlü Segâh Bayram Tekbîr’inin, tam bir kesinlikle ona ait olduğu dahi belgeli değil. Beş padişah görmüş bir mevlevîdir Itrî... Ama Müstakimzâde’ye göre Yenikapı Mevlevîhânesi’ne gömülmüş olsa da mezar taşı kayıp; doğum ve ölüm tarihleri bile tartışmalı... Büyük resmin bu dağınık haline rağmen, Devlet Koroları, Itrî’yi daha aylar öncesinden programlarının baş köşesine oturtmuşlar anlaşılan. Fikri değenleri şükranla selamlıyorum. Repertuvarın eşsizliğine gelince...
 
Nevâ Kar, Büyük Usta’nın dinî musikî dışındaki besteleri arasında bir şâheser olarak kabul edilir. Bu yazı bir nazariyat yazısı değil. Ama meraklısı bilir ki, Itrî’nin Nevâ Kâr’ı, Batıda “Travay Tematik” (tema üzerinde çalışma) denilen bestekârlığın, en az 300 yıl önce Türk Mûsikîsinde denendiğini, başladığını ve başarıldığını müjdeler. Hattâ Neva Kâr üzerine bir Scherzo besteleyen Türk Beşleri’nden Necil Kâzım Akses’in, “Nevâ Kâr’ın notasını rastgele katladıkça yeni yeni kontrpuanlar (yatay çokseslilik) ortaya çıkıyor” şeklindeki cümlesi, hararetli tartışmaların baş köşesinde ağırlanır. Sadece bu beste için edilmiş lâflar bile bir doktora tezi olur. Enderûnî Vasıf Osman Bey Sultan 2. Mahmud’a sunduğu bir manzûmede; “Seninçün beslemiş güller bu
günâgün ezhârı / Senin zevkin için meşk eylemiş bülbül Nevâ Kâr’ı...” derken Yahya Kemâl, “...Çok zaman dinledim Nevâ-Kâr’ı / Bir terennüm ki hem geniş, hem şûh / Dağılırken “Nevâ”nın esrârı / Başlıyor şark
ufuklarında vuzûh..” diye başladığı tarifi, “...Belki hâlâ o besteler çalınır / Gemiler geçmeyen bir ummanda...” diye bitirir.
Tüm konserleri yıl boyunca halka
açık ve ücretsiz olan Koro, konserin ikinci bölümü için de, özenli ve seçkin bir repertuvar hazırlamış. Yerim kalmadığı için ayrıntılı yazamıyorum. Bu arada, arabamı nereye koyacağımı da kara kara düşünüyorum elbet! Malûm, belediyemiz AKM’deki otoparkı kendine tahsis etti ve ısrarla yanlışından dönmüyor. “Itrî’nin Konseri” filân ne gam? Kendisi gelse nafile!
Yazarın Tüm Yazıları