Paylaş
İçlerinde “gosever ve goist”lerin de olduğu bu topluluğun, artık nurtopu gibi bir derneği var... Yıllarca başlarını sokacak bir yer bulamayan bu gönül insanları, GO geleneğinin sabrı sayesinde, nihayet kurumsal bir çatı altında buluştular. (www.goizm.org)
Zaten bir süredir, internet üzerinden GO dersleri veriyordu GOİZM üyeleri. Bununla da yetinmediler ve bildiklerini, biriktirdiklerini “meraklısı” ile paylaşabilmek için, hafta sonları GO üstüne sohbetler düzenleyerek görücüye çıkmaya başladılar. İlk sunum, geçtiğimiz cumartesi günü, Nazım Hikmet Kültür Evi’nde (Cumhuriyet Bulvarı No: 240, 2. Kordon Alsancak İzmir / Telefon: +90 232 421 45 09)
Güçlü Yılmaz’ın hazırlayıp sunduğu, “Meditasyon ve GO” başlıklı birliktelik, GO Oyunu içerisinde yer olan bazı kavramları, Doğu’nun bilgeliği ışığında tekrar gözden geçirme fırsatı verdi hepimize. GO’da oyuncuların elde etmeye uğraştığı “boş alan”ın, her şeyin potansiyeli (gizilgücü) olduğu savı üzerinde söyleşildi. Keyifli, dingin ve –boş alan sayesinde- dolu dolu saatler geçirdik. (Daha geniş bilgiyi, www.youtube.com/watch?v=iVBWcF0MNEg bağlantısından, kısa filmi izleyerek edinebilirsiniz). Serinin, gelecek haftalardaki diğer başlıkları da şöyle: Yukari Yasuda - GO terimlerinin japonca kökenleri, Polat Fevzi Dündar - GO’da oyun sonu, Deniz Adıbelli - Bilgisayar ve GO, Nihat Demirkol - 3 Oyun Teorisi (Tavla, Satranç ve GO), Türker Özşekerli - GO nasıl öğretilmez?
Küşade talihim hem bahtım uygun
Bir okuyucum, “kurdelenin de bereketi kaçtı” başlıklı yazımda kullandığım “küşat” sözcüğüne takılmış. “Neden, Türkçesi varken eski dilde olanı kullanıyorsunuz? ‘Açılış’a açılış demek varken, neden ‘küşat’? Hem de bunu sık sık yapıyorsunuz?” diye sitemle karışık soruyorlar. Oysa, çok eski bir hastalığımıza parmak basmak istemiştim.
Efendim, bir dili ayakta tutan, sözcüklerin çağrıştırdığı anlam ve lezzetlerdir. Çünkü her birinde, yaşanmışlıklar ve anılar gizlidir. Ben, geçmişi olmayan bir dilin, geleceğinin de tehlikede olduğunu düşünürüm. Benzetmeler, eşanlamlılar, karşıt kavramlar, deyimler, düşünce dünyamızda farklı pencereler açar ve her pencereden başka bir hava ve estetik girer içeriye… Yalnızca o anıları yaşatmaya çalışıyorum. Örnek ister misiniz? Şevki Bey’in hüzzam şarkısı, fasıllarda, kıvrak usûlü (curcuna) nedeniyle genellikle sonlara doğru seslendirilir; saz semaisinden hemen önceki eser olarak okunur. Şevki Bey’in büyüklüğünü anlatan bestelerden biridir. Sözleri ise, “dilim başka söyler, gönlüm başka…” demenin Şevki Bey lisânındaki zarif yansımasıdır. Halk dilindeki, “kan tükürüp kızılcık şerbeti içmek” söylemi de aynı kapıya çıkar. Seçimler yaklaşırken, (yazgım ve şansım açık, üzüntü ve kaygım yok, istek ve eğilimim gereğinden fazla anlamındaki) ironik bir katkı, değerli okuyucuma tadında bir armağan olur diye düşünüyorum:
Küşade tali(h)im hem bahtım uygun / Aman sakî bana hiç durma mey sun / Gamım yok zevk-u şevkim hadden efzûn / Aman sakî bana hiç durma mey sun…
Paylaş