Paylaş
IGUANA sözcüğünü ve bu ismi taşıyan sürüngeni ilk kez, 1964 yapımı bir film sayesinde duyup öğrenmiştim. Türkiye sinemalarında 1968’de gösterime girmişti; “Iguana Geceleri...” Senaryosunu Anthony Veiller’in John Huston’la birlikte, Tennessee Williams’ın 1961’de yazdığı aynı adlı oyunundan uyarlayıp yazdıkları filmi, John Huston yönetmişti. Önemli rollerde Richard Burton, Ava Gardner, Deborah Kerr, Sue Lyon ve Skip Ward gibi devler oynuyordu. Film 1965 yılında birkaç dalda Oscar’a aday gösterildiyse de sadece “en iyi kostüm - siyah beyaz” dalındaki ödülü almıştı.
Psikolojik-dramatik bu filmin konusu beni etkilemişti etkilemesine, ama filme ait “meraklısı için notlar”, galiba çok daha ilginç ipuçları veriyordu. Filmin çekildiği küçük tenha körfezin şimdilerde Mismaloya Köyü olması meselâ... Ve yerlilerin, film setine dokunmayıp, orayı turistik amaçla restoran haline getirmeleri... Ya da mahallî yöneticilerin tanınmışlıklarını borçlu oldukları Yönetmen John Huston’un bir heykelini, Puerto Vallarta’ya dikmiş olmaları... Veya 3 milyon dolarlık film bütçesinin, yarısının oyunculara ücret olarak ödendiği ayrıntısı gibi... Ama asıl çarpıcı rivayet, (ki, mizah değil ayniyle vaki...) ücra bir coğrafyada yapılan çekimlerin yarattığı gerilimi hafifletmek için, çekimler başlamadan, yönetmen John Huston’un tüm oyunculara birer “altın kaplama tabanca ve üzerinde oyuncuların kendi isimlerinin yazıldığı kurşunlar” vermiş olması... Böylelikle, oyuncuların birbirlerini öldürmeye karar vermeleri halinde, sadece adlarının yazılı olduğu kurşunları kullanabilecekleri kurgusu yapılmış. Çekimler bittiğinde, bu yöntemin işe yaradığında görüş birliği sağlamışlar; ekip içinde önemli bir sürtüşme yaşanmamış çünkü...
Gün geçmiyor ki, (bütün kayırmalara rağmen) kentlinin günlük hayatına tesir eden bir tatsızlık okumayalım gazetelerde. Sokaktaki adam, hem yaşam kalitesinden, hem de sahipsizliğinden yakınmakta... “Kim vurdu”ya gitmiş onlarca ihmal arasında, muhatabını bilemeden/bulamadan debelenen şehirli resmidir bu... Mümkün olsaydı da yönetmen John Huston’un cin fikrini, yerel yönetimlerle olan ilişkilerimizde deneyebilseydik. Sanal bir tabancadan çıkmış ve cinayet mahallinde bulunmuş kurşunların üstünde, (seçmen olarak) kendi adımızı görmek, nasıl bir yüzleşmenin aynalarını kırardı dersiniz?
Yerel yönetimler ve Iguana...
Iguanaların, öykünülebilir (ve belki de imrenilesi) birçok özelliği var. Örneğin; “6 saat hiç hareket etmeden durabiliyorlarmış...” Ben de, “(bazı) yerel yönetimler bu atâleti, doğanın hangi ilhamına borçlu” diye merak eder dururdum...
Çetin Altan bu işe ne derdi ?
Bir tiyatro eleştirmeni çaylak tiyatro yazarlarına akıl verirmiş:
“Eğer ilk anda halkın ilgisini çekmek istiyorsanız, birinci perdede eserin kahramanına bir tabanca doldurtup, bir çekmeceye saklatın”.
Hemen arkasından da eklermiş:
“Fakat bu ucuz bir buluştur...”
Vallahi bu senaryo da tanıdık geldi bana ya; neyse...
Paylaş