Paylaş
15 Temmuz darbe girişiminden 20 gün sonra 4 Ağustos 2016 günü Cizre Savcılığı’na “Yağmur” kod adıyla gizli tanık olarak ifade veren birisinin hiçbir delile dayanmayan çelişkili ifadesine dayanılarak Akşener hakkında “FETÖ Silahlı Terör Örgütü Üyesi” olmaktan garip bir soruşturma açılmış. “Yağmur” isimli gizli tanık şunları söylemiş:
“... Örgütün son dönemdeki stratejilerinden biri siyasi partilerden birine sızmak ya da mümkünse yeni bir siyasi parti kurmaktır. Bildiğim kadarıyla buna yönelik olarak Meral Akşener isimli kişi kullanılmaktadır. Meral Akşener’in çeşitli yerlerde cemaat toplantılarına katıldığını ve cemaatin talimatları doğrultusunda çalıştığını biliyorum. Bana bu bilgileri de halen görüştüğüm örgüt mensubu kişiler getirmektedir. Hâlâ örgüte yakın olduğumu düşünerek bu bilgileri vermektedirler. Örgütün normalde belirli aralıklarla ve periyotlarla toplantı yaptığını bilirim. Ancak son bir yıldır bu periyotlara uymadan, sürekli olarak ve yoğun şekilde toplantı yaptığını, organize olduklarını biliyorum. Bu toplantıların amacı Meral Akşener’in MHP’nin başına geçirilmesi, savcı ve hâkimlerin kendilerine verilen bu husustaki talimatları yerine getirmesiydi... Örgütün ilk baştaki hedefi az önce de belirttiğim gibi siyasal alanda yer edinip kendilerine yakın bir kişiyi başbakan olarak seçtirmekti. Bu somut olayda Meral Akşener’di ancak Meral Akşener’in kongre sonrası genel başkanlığı oluşmayınca örgüt artık daha farklı bir strateji izlemeye devam ederek daha sert bir hareket tarzı benimsedi ve sonunda 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı...”
‘SOMUT ÖRNEK VEREMEM’
İfadesinde, FETÖ ile PKK ve IŞİD bağlantısından bahseden “Yağmur”, somut olay bilmediğini ve somut örnek veremeyeceğini söylemiş.
Şunu baştan söylemek gerekir, herkesle ilgili soruşturma açılabilir, garip olan siyasi polemiklere de konu olan ve hiçbir delile dayanmayan böyle bir soruşturma dosyasının yedi yıl açık kalması...
Ayrıca “Yağmur” kod adlı gizli tanığın anlattıkları FETÖ’nün faaliyetleriyle uyumlu değil. FETÖ’nün siyasetle, siyasetçilerle ilişkisi, örgüt evlerinde parti liderlerinin toplantılara katılması ve talimatlar verilmesi şeklinde gerçekleşmiyor.
Yani iddia edildiği gibi kulağa hoş gelebilir, siyasi rakibini yıpratmak için kullanılabilir ama gerçekte FETÖ’nun siyasi ayağı yoktur.
Emniyet, TSK, eğitim, yargı, medya yapılanması vardır ama örgüt evlerinde yetişmiş siyasi ayağı yoktur. Evet siyasi ayağı yoktur ama destek olup kullandığı siyasetçi vardır. FETÖ elebaşı Gülen için her siyasetçi, kullanılan bir araçtır.
FETÖ HER DÖNEM İKTİDAR
Ayakta kalmasını ise her dönem iktidar kimdeyse onunla kurduğu ilişkiye borçludur. Darbe dönemlerinde bile örgütünün zarar görmemesi, iktidarı yani gücü elinde tutan askerlerle ilişkisini iyi tutmasına bağlıydı. Yani FETÖ, sivil ya da asker, iktidar kim ise onun yanında yer almıştır.
Bunun tek istisnası, 2002’den itibaren işbirliği yaptığı AKP hükümetiyle savaşa giriştiğinde muhalefet olan CHP’ye yanaşması oldu. Yani hep iktidarlarla işbirliği ile büyüyen FETÖ, iktidarla mücadele için CHP ile işbirliği yaptı.
FETÖ’nün siyaset ve iktidarlarla ilişkisini şöyle anlatayım: TBMM’nin FETÖ 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu Raporu’nda örgütün gelişim aşamaları şöyle sıralanmıştı:
- 1970 öncesi örgütün kuruluş aşaması.
- 1970’ler örgütün temellerinin atılması.
- 1980-1983 yılları (Sıkıyönetim dönemi: Tedbir dönemi.)
- 1983-1989 yılları (Özal dönemi: Kitleselleşme ve siyasete nüfuz dönemi.)
- 1990’lar (Koalisyonlar dönemi: Şirketleşme ve yurtdışına açılma.)
- 2000’li yıllar AKP dönemi (Paralel devlet aşaması.)
Raporda da belirtildiği gibi, AKP dönemi ile FETÖ paralel devlet aşamasına geçti.
Bu aşamada 17-25 Aralık 2013 operasyonu tamamlandı.
İşte bu aşamadan sonra CHP ile FETÖ işbirliğine girişti.
40 YILLIK SORULAR
40 yıllık sürece bakıldığında, Türkiye’deki tüm hükümetleri hatta darbe dönemlerini FETÖ’nün siyasi ayağı olarak yorumlamak gerek!
Birbirlerine “FETÖ’nün siyasi ayağı” diye suçlayan siyasetçiler dahil, Türkiye’de 40 yıllık iktidarların tamamını FETÖ’nün siyasi ayağı diye adlandırmak isteyenler kendilerine şu soruları sorsunlar:
- 12 Eylül 1980 darbesi döneminde FETÖ elebaşı Gülen arama kararı olmasına rağmen uzun süre yakalanmadı. Sonunda gözaltına alındığında genelkurmaydan gelen bir telefonla serbest bırakıldı. Peki, darbeci Kenan Evren FETÖ’nün siyasi ayağı mıydı?
- 1983’ten sonra eğitim ve Emniyet içinde yapılanırken Turgut Özal, FETÖ’nün siyasi ayağı olduğu için mi buna göz yumdu?
- 1993’ten sonra, yurtdışında okullar açarken yabancı ülke devlet adamlarına referans mektupları yazan Süleyman Demirel, FETÖ’nün siyasi ayağı mıydı?
- 1996’da Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Bank Asya’nın açılış kurdelesini, “FETÖ ablası” olduğu için mi kesiyordu?
- 28 Şubat’ın post-modern darbeci askerleri, FETÖ mensubu olduğu için mi FETÖ’cülere bir şey yapmadı?
- 1999’da okullarını ve faaliyetlerini övdüğü FETÖ elebaşına, “Yurtdışına çıkın” diyerek kaçmasını sağlayan Bülent Ecevit, “FETÖ’nün siyasi ayağı mı”?
2002’den 2012’ye kadar işbirliği yapan, önce 17/25 Aralık 2013 operasyonuyla, en son 15 Temmuz darbe girişimiyle devrilmek istenen Erdoğan ve AKP, FETÖ’nün siyasi ayağı mıydı?
Ya da 17/25 Aralık 2013 sürecinde FETÖ’yle işbirliği yapan Kılıçdaroğlu CHP’si FETÖ’nün siyasi ayağı mıydı?
Peki, FETÖ’nün yargı yapılanmasının mimarı olan Sadullah Ergin’i, “Kemalizm ırkçılıktır” deyip FETÖ elebaşını öven KHK ile ihraç edilmiş Yüksel Taşkın’ı ve FETÖ ilişkili isimleri milletvekili yapan CHP, Emniyet’te FETÖ yapılanmasının mimarlarından İdris Naim Şahin’i, FETÖ elebaşını öven sözde ‘prof’ları listelere koyan İYİ Parti ile Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarının destekçisi Deva Partililer ve diğer ortakları FETÖ’nün siyasi ayağı mı?
Elbette değil çünkü FETÖ’nün siyasi ayağı yoktur, destek olup kullandığı siyasetçi vardır.
Bence Türkiye için asıl tehlike de budur...
Paylaş