‘Meclis’te 71 yılda söylenmedik söz, edilmedik küfür kalmadı’

Türkiye’de 30 yaşını geçtikten sonra her şey tekrar ediyormuş gibi geliyor insana. Hayatı, gündemi, siyaseti takip eden 30 yaşını geçenler, bugün yaşanan olayların 10 yıl, 15 yıl önce de yaşandığını görür.

Haberin Devamı

Geçmişte benzerlerini bol bol yaşadığımız için bugün TBMM’deki yumruklaşmalar, edilen küfürler, el kol hareketleri beni hiç şaşırtmıyor. Hele hele, TBMM’de yumruklaşma sonucu bir milletvekilinin öldüğünü bilen bizim kuşak için yaşananlar hafif bile sayılır!

‘BİR ADIM YOL GİDEMEDİK’

Evet, tarih tekerrürden ibarettir. Ama gerekli ders çıkarılırsa tekrar tekrar yaşanan olayların olumsuz etkilerinden kurtulduğumuz gibi, gelişmek için adım atmış oluruz.

Bu nedenle, yaşanan hakaret, küfür hatta el hareketleri hakkındaki son yazımda, TBMM Başkanı iken, 2013 yılında Cemil Çiçek tarafından hazırlanan ve tüm parti yönetimlerine ulaştırılan, “24. Dönem TBMM Genel Kurul Görüşmelerinde, ‘Kaba ve Yaralayıcı’ Sözler” başlıklı 111 sayfalık raporu hatırlatmıştım.

Haberin Devamı

‘Meclis’te 71 yılda söylenmedik söz, edilmedik küfür kalmadı’

Bugün TBMM çatısı altında edilen küfürleri ilk kez duyanlar için 8 yıl önce milletvekillerinin birbirlerine hitap şekillerinden bazı örnekler vermiştim: Terbiyesiz-Şerefsiz-Yağcı-Fitneci-Utanmaz-Yalancı-Eşkıya-Dangalak-Çüş-Ahlaksız-Haydut-Sahtekâr-Hayvan-Kalpazan-Onursuz-Densiz-Adi-Terörist-Namert-Çapsız-Dansöz...”

Gördüğünüz gibi, bugün edilen hitaplardan farkı var mı?

İSİMLER AYRI, KÜFÜRLER AYNI

Yazım üzerine Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek aradığında, yaşananlardan duyduğu üzüntü sesine yansıyordu. 8 yıl önce yazılan uyarıcı rapora söz geldiğinde, şunları söyledi: “Maalesef o zamandan bu yana çok bir şey yapamadık. Çünkü demokrasiyi, şeklen, kurumlar ve kanunlar zannediyoruz. Oysa demokrasinin bir de kültürü ve ahlakı vardır. Buralarda eksiğiz. 150 yıllık siyasi tarihimizde 1950’lerden beri çok partili hayatımızda, söylenmemiş söz yok, yapılmamış işlerimiz var.

Demokrasi şeklen hukuken var ama demokrasi kültürü ve ahlakı yönünden eksikliklerimiz çok fazla. Bunun geliştirilmesi için bir şey yapmadık. Demokrasiyi sadece şekil ve kanun çıkarmak olarak anlıyoruz. Her konuda kanun çıkarırsak sorunları çözermişiz gibi geliyor. Türkiye’de bugün 9 binden fazla kanun var. Kanunların altındaki hukuki düzenlemeleri saymıyorum bile. Oysa Almanya’da kanun sayısı 3 ya da 4 bin dolayındadır. Peki bu kadar çok kanun çıkardığımız halde neden demokraside eksikliklerimiz var.

Haberin Devamı

YASA VE AHLAK FARKI...

Müeyyidesi olan yasal düzenlemelere kanun deniyor, müeyyidesi olmayan toplumsal yasalar ise ahlaktır. Esasen ahlak kavramı da ceza hukukunda suçtur.

Yani birbirimize nasıl davranacağımızla ilgilidir, aksi ayıplanır.

Darbe yönetimleri ile geçen 5-6 yılı çıkarırsak yaklaşık 65 yıllık sivil idare dönemimizde her yıla bir örnek çıkarabilsek bugün 65 örneğimiz olurdu. Peki demokrasi kültür ve ahlakı konusunda verebileceğimiz 65 örneğimiz var mı? Maalesef yok.

Karşımızdakini suçlarken dini ve sosyal gerekçelere dayanıyoruz, savunurken yasalara sığınıyoruz. Oysa bir kanunla imar affı ya da genel af da çıkartabiliyoruz. Yasal olmayan, bir gecede yasal hale gelebiliyor. Peki bu vicdani mi, ahlaki mi? Bunu şunun için örnek verdim, demokrasi en üstten en alta kadar toplumun tümünde olması gereken bir kültür ve ahlakı barındırmalı.”

DEMOKRASİ YUMRUK SIKMAK DEĞİL, EL SIKMAKTIR

Haberin Devamı

TBMM eski başkanlarından Cemil Çiçek’e “Peki ne yapmalı, nasıl davranmalıyız?” diye de sordum. İki konunun üzerinde durdu: Üslup ve uzlaşma...

“Bunun için önce bu üslubu terk etmek gerekiyor. Kavga ederken karşınızdakini dinleme imkânı var mı? Ya da kavga ederken karşınızdakinin sizi dinleme imkânı var mı?

Dolayısıyla kavgacı üslubu terk etmek gerekiyor.

Ama maalesef terk etmek yerine bu tablo daha da ağırlaşıyor. Kavga ederken, en sert ifadeleri kullananlar, o sözleri ilk kez kendilerinin kullandığını zannediyor. Oysa, sizin de yazınızda örnek verdiğiniz raporda olduğu gibi, bugün edilen tüm sözler, edilen tüm küfürler o tarihte de söylendi. Ve biz bir adım ileri gidemedik. Baştaki sözümü tekrar etmem gerekirse 71 senelik çok partili hayata ilişkin tecrübemizde söylenmemiş söz yok, yapılmamış iş çok.

Haberin Devamı

UZLAŞMA ZAFİYET DEĞİLDİR

Demokrasi ahlak ve kültürünün diğer bir parçası uzlaşma. Uzlaşma bir inanç zafiyeti değildir, amiyane tabiriyle döneklik değildir. Uzlaşma ideolojik sapma değildir.

Uzlaşma önce karşındakinin ne söylediğini anlama sonra ortak noktaları bulma, çözüm üretme çabasıdır. O yüzden biz demokrasi konusunda örnekler verirken, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerden örnekler veriyoruz. Bizde uzlaşma, suç gibi yansıtılıyor. Ben 40 sene önceki Cemil Çiçek değilim mesela. Sağ yumruğum havada sokaklarda siyasi mücadele verdik. Solcularda da sol yumruk havadaydı. Oysa demokraside önemli olan sağ ve sol yumrukların ayrı ayrı havada olması ve çatışması değil, o iki kişinin yumruklarını açıp karşılıklı el sıkışmasıdır. Yani demokrasi yumruk sıkmak değil, el sıkmaktır.”

Haberin Devamı

Biliyorum, bu yazı da TBMM’de edilen küfür ve hakaretlerle ilgili rapor gibi sadece arşivlerde duracak. Bundan 10-20 yıl sonra birisi, aynı konuda arama yaptığında, belki de internette karşısına çıkacak. “Bizden öncekiler de bu filmi görmüş” diyecek. Yine küfürler, hareketler, yumruklar havada uçuşacak.

 

Yazarın Tüm Yazıları