Paylaş
Kayyum atanan 48 il ve ilçede altyapı çalışmaları hızla devam ederken Diyarbakır Belediyesi ne olduğunu anlamadan kendisini sert bir tartışmanın ortasında buldu. Sosyal medya hesabından “Şehrimizin trafik akışını büyük ölçüde rahatlatacak yeni çevre yolumuzla Diyarbakır’ımıza değer katıyoruz Silvan yolunu Elazığ yoluna bağlayacak, 12 kilometre uzunluğunda ve 50 metre genişliğindeki Şeyh Sait Bulvarı’nın yapım çalışmalarına başladık” diye yaptığı paylaşım üzerine kayyum yönetimince Şeyh Sait Bulvarı inşa edildiği düşünüldü.
‘AÇILIM’DA VERİLEN İSİM
Şu ana kadar resmi bir açıklama yapılmadı ama durum şu; 2013-2015 dönemindeki açılım sürecinin tam ortasında, 2014’te Diyarbakır Belediyesi’nin Adalet ve Kalkınma Partili ve terör örgütü PKK’nın siyasi kolu DBP’li meclis üyelerinin oylarıyla Şeyh Sait’in adı, İstiklal Mahkemesi kararıyla 1925’te idam edildiği Darkapı Meydanı ile Silvan-Elazığ karayolunu birbirine bağlayacak 12 kilometre uzunluğunda ve 50 metre genişliğinde olan Yenişehir İlçesi sınırlarındaki bulvara verildi.
Hatta şehrin değişik noktalarına “Şeyh Sait Meydanı”nı gösteren trafik tabelaları bile asıldı.
MEYDANA VERİLEN İSİM KALDIRILDI
2019 yılında ise kayyum atanması sonrası “Şeyh Sait Meydanı” ismi yeniden Darkapı Meydanı olarak değiştirildi. Bulvara verilen isim ise aynı kaldı. Öğrendiğime göre ne Diyarbakır Belediyesi’nde ne de Valilik’te isim değişikliği konusunda bir çalışma yok, bu konuda isim inisiyatifi İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya bırakılmış durumda.
İsim değişikliği kolay ama Şeyh Sait’i “Din adamı”, “İslamcı”, “Hilafetçi” gibi saçma sapan gerekçelerle savunanların halini gördükçe, zihni değişimin ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz.
‘ŞEYH SAİT İSYANI DİNİ DEĞİLDİ’
Bırakın hizmet ettiği İngiliz arşivlerindeki belgeleri, en yakınındakilerin kimliklerine bakın; Şeyh Sait’in nasıl biri olduğunu, İslam’la ilgili değil bildiğiniz bölücülükle ilgisi olduğunu görürsünüz.
Şeyh Sait Derneği Başkanı Kasım Fırat, Şeyh Sait ayaklanmasının başlamasının yıldönümü olan 13 Şubat 2021 günü Artı Gerçek isimli internet sitesinde yayınlanan söyleşisinde bu durumu anlatmıştı.
Şeyh Sait isyanı için dini bir ayaklanma tabirinin gerçeği yansıtmadığını, farklı sınıf ve ideolojiden kişilerin harekette yer aldığını kaydeden Fırat, “Kürtlere karşı asimilasyon politikalarına karşı Şeyh Sait ve arkadaşları kendilerini feda ettiler. Doktor Fuat nasyonalist, Fehmi Bilal Marksist-Leninist’ti, Çerko ve Hemidê Cendirme Aleviydiler. Bu insanların tamamı bir olup toprakları, dilleri ve varlıkları için mücadelede yer aldı. Bugün bu insanlar yaşamını yitirmiş olabilir, ancak Kürtler halen var” ifadelerini kullandı.
Şeyh Sait’in “Marksist-Leninist” ve “Ateist” katibi Fehmi Bilal, 30 Aralık 1918’de İstanbul’da kurulan ve doğu illerinde şubeleri açılan, bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını amaçlayan Kürdistan Teali Cemiyeti (Kürdistan Yükselme Derneği)’nin Diyarbakır Şubesi üyesiydi. Kürdistan Teali Cemiyeti 1920’de kapatıldı.
BÖLÜCÜ AZADİ’YE KATILDI
Şeyh Said’in Kürdistan Teali Cemiyeti üyeliğine dair şu ana karar bir belge bulunmadı. Ancak, bu derneğin kapatılmasından sonra benzer kadro tarafından; aynı amaç için 1923 yılında kurulan ve yine İngilizlerle işbirliği içinde olan “Azadi” örgütüne katıldı.
“Kürdistan İstiklal ve İstihlas Cemiyeti” (Kürdistan Özgürlük ve Kurtuluş Örgütüne) ya da kısa adıyla “Azadi” denilen ya da “Kürt İstiklal Komitesi” adıyla bilinen örgüt Osmanlı döneminde kurulmuş Hamidiye alaylarında görev yapmış Cibranlı Miralayı Halid Bey’in liderliğinde faaliyete geçti. Kurucularından önemli bir kısmı kapatılan Kürt Teali Cemiyeti yöneticileriydi. Şeyh Said, Cibranlı Halid Bey’in damadı ve aynı zamanda da teyzesinin oğluydu.
TORUNU NE DİYOR
“Azadi” örgütü içinde yer alan Şeyh Said’in hedefini ise torunu Faysal Fırat bir söyleşide şöyle anlatıyor: “Şeyh Said Efendi’nin kıyamı, Kürdistan İslam Cumhuriyeti’ni kurmak içindi. İmzasında da ‘Xatemun Mucahidun El-Kurdi El-Amedi’ diye yazmaktadır.”
DİNİ KULLANAN BİR BÖLÜCÜ
ŞEYH Sait Ayaklanması, 13 Şubat 1925 günü, Diyarbakır’ın Eğil bucağına bağlı Piran (Dicle) köyünde saklanan mahkûmları almaya gelen jandarmalara ateş açılmasıyla başladı. Dini sloganlarla ayaklanmayı büyüten Şeyh Sait, 10 bin kişilik güce ulaştı. Diyarbakır’ı kuşatması 8 Mart’ta 1925’te sona erdirildi. Türk ordusunun karşı operasyonuyla ayaklanmanın elebaşları tek tek yakalandı. Azadi adlı örgütün kurucusu Cibranlı Miralay Halid Bey ile eski Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey’in de bulunduğu lider kadrosu 14 Nisan 1925 tarihinde Bitlis’te kurşuna dizilerek idam edildi. Şeyh Sait, 15 Nisan 1925 günü yakalandı. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin başkanı Seyit Abdülkadir ve adı geçen Cemiyet’in on iki üyesi İstanbul’da yakalanarak Diyarbakır’a gönderildi. Bunların duruşması 14 Mayıs 1925’te başladı ve 10 gün sürdü. Aralarında Seyit Abdülkadir’in de bulunduğu altı kişi 27 Mayıs 1925’te Diyarbakır’da asılarak idam edildiler. İstiklal Mahkemesi kararlarıyla toplam 46 kişi idam edildi.
Yargılama boyunca “Din”, “Hilafet”, “Müslümanlık”, “Kuran” sözlerini ağzından düşürmeyerek, “bölücülük” için ayaklandığını gizledi.
Belki bugün yine birileri, geçmişte olduğu gibi; bazı emperyalist ülkelerin desteğini alarak, Türkiye’de bölücülük yapmak için geçmiş olaylardan bir referans noktası arıyor olabilir. Bazıları ise iyi niyetli devletin ve milletin bütünlüğüne karşı ayaklanan bölücü Şeyh Sait’in söylediklerine bakıp onu savunuyor olabilir.
Şu çok açık; neresinden bakarsanız bakın Şeyh Sait dini kullanan bir bölücüden başka bir şey değildi.
Hayatım boyunca kimsenin dini ve inancı ile ilgili bir yargı ifadem olmamıştır ama Allah adını kullanıp bölücülük yapanlara, bölücülük yapıp Allah adını kullananlara inanmamak gerekir.
Kısacası, kim ne derse desin; başında sarık olan bölücü ile ayağında, Marksist-Leninist olduğunu söyleyen terörist PKK’lılar gibi, Mekap olan bölücülerin birbirinden farkı yoktur.
Paylaş