Paylaş
Akşener, 20 yıllık iktidarın yıpranmışlığı, yaptığı birçok hatasına, ekonomik sorunlara, yüksek enflasyon, sığınmacı sorunu ve son olarak 11 ili vuran depremin etkilerine rağmen seçimi neden kaybettiklerini hâlâ anlamamış görünüyor.
SORUN ADAY DEĞİL POLİTİKA
Temel sorunun aday değil PKK’nın siyasi kolu HDP ile işbirliği, “KHK’lıları iade edeceğiz” diye ifade edilen Fetullahçı Terör Örgütü’nü yeniden devlete sokacaklarına ilişkin toplumda yarattığı endişe ve kaygı olduğunu görmüyor.
Oysa, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ve Avrupa ülkelerine dönük söylemleri, PKK’nın siyasi kolu HDP ile işbirliği, FETÖ’cülere vaatleri üzerine kurduğu siyaset seçimlerin kaybedilmesinde ana faktördü. Seçimi kazanmakta anahtar olarak değerlendirilen Millet İttifakı’nın gayri resmi ortağı PKK/HDP ile işbirliği ve açıklamalarının seçimlerde nasıl bir tepki yarattığını gördüğünde ise çok geçti.
GARABET SİSTEM
Akşener, kendisi dahil yedi cumhurbaşkanı yardımcılığı gibi bir garabet sistemin halk üzerindeki etkisini görmezden geldi. Akşener, bütün süreçte kendisinin de dahil olduğu hataları görmek yerine, “‘Yüzde 60 ile kazanırız’ diyenler susmadı. Bilimsel verileri masaya koyan ben sustum” diyerek CHP’lileri anketlere inanmakla suçladı. Oysa, kendi adayı İmamoğlu ile Yavaş’ın kazanabileceği iddiasını da “Yaptığımız tüm kamuoyu araştırmalarında, ki buna Türkiye’nin en köklü, en itibarlı araştırma şirketleri dahildir, bu iki arkadaşımızın rahatlıkla cumhurbaşkanı seçileceğini gördük” diyerek başka anketlere dayandırdı. Konuşmasının en önemli kısmı ise özür dilediği anlardı. Dinlerken, “Küfür etse daha iyiydi” dedim. Çünkü Akşener, gerçekte özür dilemedi.
KİBİRLİ ÖZÜR TERAPİSİ
Söylediği ve yaptığı her şeyi doğru zannedenlere has bir tutumla; masa ortaklarına bunları kabul ettiremediği için “kibir dolu bir özür dileme seansı” ile dinleyenlere terapi yaptı. İşte sözleri: “Çünkü ben seçimleri kazanmak, Türkiye’yi düze çıkarmak için iktidarı sandıkta yenmenin yeterli olacağını düşündüm. Ama asıl sorunun kendi saflarımızda olduğunu göremedim. Bu nedenle yüce Türk Milleti’nden, özür diliyorum. Ben, bu iki arkadaşımızın yolunu açmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Hiçbir kişisel beklentim olmadan onları destekledim. Ama onların yolunu kapatanlara maalesef engel olamadım. Özür dilerim! Önleri kesilmek istendiğinde yardımlarına koştum, yanlarında durdum. Ama onları paçalarından tutup aşağı çekenlere engel olamadım. Özür dilerim! Ben, milletimizin omuzlarında taşıdığı, umudunu bağladığı bu iki arkadaşımızın milletimizin bu tarihi çağrısına kulak vereceklerini düşündüm. Ama maalesef yanıldım. Onlara bu ateşten gömleği giydiremediğim için özür dilerim! Allah şahittir ki; Ne yaptıysam, seçimleri kazanmak için yaptım. Keşke herkes bizler kadar fedakâr, bizler kadar yürekli olabilseydi. Ama maalesef olamadılar. Onlar adına da özür dilerim!”
ÖZÜR DİLEMESİ GEREKEN 10 MADDE
Bu cümlelerin hiçbirinde, “Seçimin kaybedilmesinde biz de şu hataları yaptık” şeklinde bir özeleştiri yok.
Oysa, seçimin kaybedilmesinde Kılıçdaroğlu ve CHP yetkililerinden sonra en büyük sorumlu Meral Akşener ve parti yetkilileriydi.
Seçmenine, “Kibirli bir özür dileme seansı ile terapi” yapacağına doğrudan sorumlu olduğu konularda özür dilemeliydi. Hangi konularda mı?
İşte, Akşener’in özür dilemesi gereken konular:
1- Seçimin kaybedilmesinden en önemli faktör aday değil, kendisinin de ortağı olduğu 6’lı Masa’nın PKK/HDP ile girdiği işbirliği ve FETÖ’cüleri devlete sokacağına yönelik toplumda endişe yaratan politikalara tepki vermemesi.
2- Altılı Masa’nın toplantıları boyunca adaylık konusunu son ana kadar tartışmaya açmaması.
3- Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı olduğunu açık bir şekilde dile getirmemesi.
4- “Seçilecek aday” vurgusu yaparak, dolaylı biçimde CHP’li Kılıçdaroğlu yerine CHP’li Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın ismini öne sürmesi.
5- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu adaylık konusunda çalışırken ve bu konuda açıklamalar yaparken, öne sürdüğü İmamoğlu ve Yavaş’ın da CHP’li belediye başkanları olduğunu unutması.
6- Alevi olduğu için seçmen oy vermez” diyen milletvekiline yeterli tepkiyi vermemesi, seçmenini Kılıçdaroğlu’nu destekleme konusunda motive etmemesi.
7- Başbakan olacağım” diyerek Anayasa’da bulunmayan bir makama talip olması.
8- Ekrem İmamoğlu hakkında hakaretten dolayı ceza verildiği gün, İmamoğlu’na sarılıp “Yeni başlıyoruz” diyerek, Kılıçdaroğlu’na rağmen İmamoğlu konusundaki niyetini açık etmesi. O gün Saraçhane’ye koşup, bir oldubittiye getirip, İmamoğlu’nu otobüsün üzerine çıkartıp cumhurbaşkanı adayı gibi lanse etmesi.
9- 3 Mart’ta masadan kalkması, 4 Mart günü ne kadar çaresiz olduğunu gösterecek biçimde; Ersan Şen’i cumhurbaşkanlığı adaylığı için Ankara’ya davet etmesi, 6 Mart günü yeniden masaya dönmesi.
10- Kaybedeceğini düşündüğü Kılıçdaroğlu için 6 Mart’tan sonra “Yüzde 100 kazanacak aday” diyerek zoraki destek vermesi.
Paylaş