‘Böyle bir kepazeliğin yaşanmasına sebebiyet verenlerin NATO’ya başvuru konusunda artık bizden herhangi bir hayırhahlık beklemeyeceği açıktır. Terör örgütlerinde caddelerinizde, sokaklarınızda cirit attıracaksınız, ondan sonra bizden NATO’ya girmesi için destek bekleyeceksiniz. Yok böyle bir şey.”
Türkiye haklı tepkisini gösterdi ve böylece isveç devleti destekli provokatör amacına ulaşmış oldu. Bunun sorumlusu tek başına provokatör Paludan değil, aynı zamanda İsveç makamlarıdır.
BU SORUYA CEVAP BULUN
Açıkça nefret suçu olan provokasyonu, “ifade özgürlüğü” diye savunan İsveç yetkilileri başta herkesin şu basit soruya cevap bulması gerekiyor: “Sicili benzer suçlarla hatta küçük yaşta çocuklara yönelik suçlarla dolu Danimarkalı olan bir ırkçı faşist provokatör neden NATO üyeliği için Türkiye ile mutakabat metni imzalayan İsveç’te ve Türkiye Büyükelçiliği’nin önünde bu eylemi yaptı, İsveç yetkilileri buna neden izin verdi?”
HOLLANDA’DA ALÇAK SALDIRI
İsveç’teki provokasyondan sonra Hollanda’da ırkçı birinin Kuran-ı Kerim’ı yırtması Avrupalıların ruhundaki; özel olarak Türklere genelde de Müslümanlara olan nefretini ve düşmanlığı simgeliyor.
ABD DE ‘PROVOKASYON’ DEDİ
Ancak İsveç’te yaşanan provokasyon bunun üstünde bir anlam taşıyor. Nitekim, alçakça eylemi
Her şey çok açık; İsveç, Amerika Birleşik Devletleri’nin emperyalist hegemonyasının aracı haline dönüşen NATO’ya üye olursa akıbetinin Ukrayna ile aynı olacağını biliyor. Bu yüzden ABD’ye “NATO’ya girmek istemiyorum” diyecek cesareti olmadığı için, NATO üyeliğini engellemesi için Türkiye’ye yönelik alçakça provokasyonlara girişiyor.
ABD, NATO’yu kullanarak yeni hegemonya stratejisini, 2021 yılı şubat ayında ABD Başkanı Joe Biden ile Münih Güvenlik Konferansı sırasında şu sözlerle duyurmuştu: “Ben sözünün eri bir adamım. Amerika geri döndü. Bugün kısa bir süre önce başladığım görevde, ABD’nin Başkanı olarak konuşuyorum ve tüm dünyaya çok açık bir mesaj gönderiyorum. Amerika geri döndü. Transatlantik İttifak geri döndü. Ve geriye bakmayacağız.”
‘ABD GERİ DÖNDÜ’ SÖZÜNÜN ANLAMI
NATO üyeliği vaadiyle Ukrayna’yı adeta Rusya’nın kucağına attı. Amacı da buydu zaten: Sadece Ukrayna’yı değil, Avrupa’yı da çatışmanın parçası haline getirdi. ABD bununla da yetinmedi, NATO’nun sınırlarına kadar genişlemesine karşı olan Rusya’yı kışkırtmak için bu kez Finlandiya ve İsveç’i koz olarak kullanmaya karar verdi.
Rusya’nın işgaline karşı Ukrayna’ya sadece silah yardımı yaparak ateşi körüklemeyi tercih eden ABD, bu kez İsveç ve Finlandiya’yı NATO üyesi yapma girişimi ile Ukrayna topraklarında yaşanan savaşı Avrupa’nın içlerine kadar yayma kararlılığını gösterdi. Biden’in “ABD geri döndü, Transatlantik ittifakı geri döndü” sözlerinin anlamı buydu.
ÜÇLÜ MUTABAKAT
Geçen yıl haziran ayında İspanya’nın başkenti Madrid’de yapılan NATO Zirvesi’nde Türkiye, İsveç ve Finlandiya mutabakat metni imzalamış, bu ülkeler terör örgütü PKK/YPG ile FETÖ gibi örgütlerin faaliyetlerinin yasaklanacağı sözü vermişlerdi. Türkiye iki ülkenin NATO üyeliğine desteğini bu şarta bağlamıştı.
Ama bu mücadelenin en sorunlu alanı da yargıdır. Sadece suçluyu masumdan ayırmakla kalmayacak, bir de kendi içindeki FETÖ‘cüleri de temizleyecek.
Yargı içinde 4 bini aşkın FETÖ mensubu 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası temizlenebildi. Ama bunun bir de öncesi var, FETÖ’cülerin bir kısmı 7 Şubat 2012 MİT Müsteşarı’nın tutuklanma girişimi, bir kısmı 17/25 Aralık 2013 operasyonları sonrası “Renklendirme” taktiği gereği farklı siyasi kimliklere, farklı tarikat ve cemaat üyesi görünümüne büründüler. Yargı camiasına göre, kimi sosyal demokrat, kimi muhafazakâr, kimi milliyetçi, kimi Hak-Yolcu, kimi İlim Yaymacı, kimi Menzilci gibi kimliklere bürünüp yargıdaki pozisyonlarını koruyorlar. Sızdıkları bu gruplar üzerinden verilen bazı kararlarda da etkili oluyorlar.
ANKESÖRCÜ HÂKİMDEN ANKESÖRE BERAAT
Ankesörlü hatlar üzerinden mahrem imam görüşme kaydı olan hâkimin, ankesör nedeniyle yargılanan FETÖ üyesine verdiği beraat kararını gazetelerden okumuşsunuzdur. Yine terör mahkemesi savcısı olan ve mahrem imamlarla görüşme kaydı olan bir kişinin örgüt üyeliğinden yargılanan bir kişi hakkında beraat talebini hatırlıyorsunuzdur.
ANAYASA MAHKEMESİ
28, 29, 30 Eylül 2022’de üç gün TBMM’deki basın toplantısında, “Benim cemaatle, Fetullah Gülen’le bir problemim yok, özellikle yurtdışındaki eğitim çalışmalarını önemsiyorum hatta kendi çocuğumu bile okullarına verebilirim” dediğim yalanını söyleyerek bugüne kadar hiçbir FETÖ mensubunun aklına bile gelmeyen iftirayı attı.
Sözde böyle rezil bir cümleyi, heyet olarak 9 Ağustos 2011’de Silivri Cezaevi’ne geldiklerinde yalnızca ona söylemişim!
Yemeğin yağından ettiğim şikâyetimi yazdığı not defterine böyle önemli bir cümleyi yazmamış. Yazmadı çünkü ben öyle bir şey söylemedim. Bana bu iftirayı atan, siyasi hırsı uğruna neler yapmaz...
ÖZEL’DEN İLGİNÇ TAKTİK
İftiralarına karşı Twitter’dan verdiğim cevapları -şu ana kadar- dört dilekçeye bölüp ikisini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na, ikisini de milletvekili olduğu Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yollamış.
En fazla birleştirme kararı verilerek tek bir mahkemede görülecek dava hakkındaki şikâyetini neden iki ilde dört dilekçeye böldü, hangi bağlantıyla ne amaçlıyor, zaman gösterecek.
Belli ki hukuki konularda da belli yöntemler hakkında bilgi sahibi. Ama hukukun konusu kendisi olunca korku ile çarpıtma taktiklerine başvuruyor.
9 Ağustos 2011’de ziyaretime geldiğinde yazması için; “Benim cemaatle, Fetullah Gülen’le bir problemim yok, özellikle yurtdışındaki eğitim çalışmalarını önemsiyorum hatta kendi çocuğumu bile okullarına verebilirim” dediğim yalanını söylemişti. Yüzlerce ziyaretçim oldu, ne ona ne başkasına böyle bir şey söylemedim. FETÖ’cülerden beklerdim ama bir CHP’linin bu kadar basit bir yalana sığınacağı aklıma gelmezdi.
Ama bu kişi Özgür Özel olunca bir kez daha düşünmek gerekirmiş...
Atatürk’ün kurduğu partinin TBMM’deki Grup Başkanvekilini seçmenlerinin yakından tanıması için, 5 Ekim 2022 tarihinde bu köşede, 2015’te FETÖ’nün MİT Mahrem Yapılanması üyelerinin ByLock yazışmalarında Özgür Özel ile ilgili bölümleri yazmıştım.
GÖZALTINDAKİ FETÖ’CÜLERE KOŞTU
12 Kasım 2015 günü Manisa’da yapılan FETÖ operasyonunda gözaltına alınanları ziyaret eden CHP Milletvekili Özgür Özel, Emniyet’in kapısında şunları söylemişti:
“Kamuoyunda çeşitli isimlerle anılan, FETÖ terör örgütü diye yetkililerin ifade ettikleri Manisa’daki bir inanç grubuna, bir cemaate, kendilerine ‘Hizmet Hareketi’ olarak ifade eden kişilere yapılmış operasyondan sonra bugün Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında olanları ziyaret ediyoruz, dört tanesiyle görüştüm yukarıda...”
İlk anda Özgür Özel’in insani duygularla yaptığı bir ziyaret gibi görünse de, bu, FETÖ’cülerin organize ettiği bir çalışmanın sonucuydu. Belgesi de Adliye, MİT ve Emniyet’teki ByLock yazışmalarında.
BYLOCK’TA ÖZGÜR ÖZEL
65’i raportör toplam 205 personel, 12 Ocak 2022 günü itibarıyla yapılan tüm itiraz dosyalarını inceleyip karara bağlayarak görevini sonlandırdı. Buna göre 12 Ocak 2023 tarihi itibarıyla 127 bin 929 başvurunun 17 bin 960’ı kabul edilirken, 109 bin 332’si reddedildi.
Yani başvuruların yüzde 86’sı ret, yüzde 14’ü kabul edildi.
BAŞVURULAR VE SONUÇLARI
OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar kapsamında alınan kararlar ile, OHAL Komisyonu’na yapılan başvuruların sonuçları şöyle:
1- Hakkında kamu görevinden çıkarma kararı verilenlerin sayısı 125 bin 678, itiraz başvurusunda bulunanların sayısı 123 bin 467, başvurusu kabul edilenler 17 bin 712, reddedilenlerin sayısı 105 bin 755.
2- Rütbesi geri alınanların sayısı 3 bin 213, itiraz başvurusu yapanların sayısı 2 bin 534, başvurusu kabul edilenler 160, reddedilenler 2 bin 374.
3- Yurtdışı öğrencilikle ilişiği kesilenlerin sayısı 270, itiraz başvurusu yapanların sayısı 189, başvurusu kabul edilenler 16, reddedilenler 173.
4- Kapatıan kurum ve kuruluşların sayısı 2 bin 761, itiraz başvurusu yapanların sayısı 1.102, başvurusu kabul edilenler 72, reddedilenler 1.030.
2013’te iç savaş nedeniyle ailesiyle Halep’ten Hama’ya, oradan Rakka’ya, sonrasında da PKK/YPG kontrolündeki Münbiç’e geçen Ahlam Albashir’in, PKK/YPG ile ilişkisi Ahmet Arreş isimli PKK/ YPG terör örgütü üyesi ile tanışıp sevgili olmasıyla başladı. Bir süre sonra da “Hacı” kod adlı üst düzey PKK/YPG’li teröristle tanıştı.
1. AMERİKAN NUMARALI TELEFONDAN TALİMAT
Örgüt’ün Münbiç’teki sorumlularından “Hacı” kod adlı terörist, Albashir’e İdlib’e oradan da kaçak yollarla Türkiye’ye geçip “verilecek görev için” talimat beklemesini söyledi. Albashir o süreci şöyle anlattı: “Önce ‘İdlib’de bulunan birisinin yanına gidip onun eşi olarak görüneceksin’ dedi. Bana bir miktar para ve cep telefonu verdi, bana vermiş olduğu telefonu alarak içerisine kendisinin Suriye’de kullandığı numarasını kaydetti. Bu telefonda iki Amerikan numarası üzerinden WhatsApp programları kuruluydu. Hacı bana ‘Seninle görüşmeden önce üç nokta (...) şeklinde mesaj atacağım, bil ki sonra arayan benim’ dedi. Bu şekilde şifre belirledi....”2. PATLAYICILARI BİLAL HASSAN GETİRDİ
Türkiye’ye geçmeden 5 gün İdlib’de Bilal Hassan kod adlı Bilal Elhac Maoas ile bir evde kalan Albashir, İstiklal Caddesi’ndeki saldırıdaki patlayıcıyı Türkiye’ye nasıl geçirdiklerini şöyle anlattı: “... Bu evde yaklaşık 5 gün kaldık. Bu ev iki odadan ibaretti ve odanın birinde Ebu Hassan’ın tekstil eşyaları bulunmaktaydı. Bilal birlikte bu eve geldiğimizin üçüncü günü, bir süreliğine dışarı çıktı, ben evde tek başıma kaldım. Saat 16.00 sıralarında Bilal elinde bir poşet ile eve geldi. Evde bulunduğumuzun dördüncü gününde poşeti gece vakitlerinde bana gösterdi, bu sırada Hacı, Bilal ile WhatsApp üzerinden görüntülü konuştu. Bilal de gelen malzemeyi çıkartarak Hacı’ya gösterdi. Ben Bilal’e ‘Bu malzemeler ne’ diye sordum. Bilal bana ‘Türkiye’ye geçerken bunları sen taşıyacaksın’ dedi. Poşette; iki parça halinde üçe bölünmüş olan 30-15 santimetre büyüklüğünde, 5 santimetre kalınlığında şeffaf poşetlere sarılı vaziyette beyaz renkli yumuşak un gibi kuru maddeler bulunmakta idi.”
Bu siyasi bir analize değil, PKK’nın HDP’ye gönderdiği ve Türk istihbaratı tarafından ele geçirilen “Perspektiv” başlıklı yazılı talimat notuna dayanıyordu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 10 Ekim 2021 günü, “PKK terör örgütünün HDP’ye 15 gün önce gönderdiği belge var. Nasıl davranacağını, hangi adımları atacağını, siyaseti nasıl yapacağını, PKK’ya nerede bağlı olacağını ifade eden bir talimat metni...” demişti.
PKK’DAN İKİNCİ TUR TALİMATI
Eylül ayı sonunda gönderilen ve ele geçirilen o metinde, PKK’nın cumhurbaşkanlığı seçimi hakkında HDP’ye verdiği talimatı şöyleydi: “...Bir de cumhurbaşkanı adaylığı için bir hazırlık olmalıdır. Her hâlükârda birinci tura kendi adayımızla gireceğimiz için, düşünülmüş bir adayı şimdiden hazırlamak gerekir. İkinci tur adayı için de ilke ve prensiplerimizi şimdiden oluşturmamız iyi olur. Yine genel seçimlerde ittifak siyasetimiz ne olacak? Resmi ittifak mı dayatacağız, yoksa 31 Mart’taki gibi dışarıdan destek vermekle mi yetineceğiz, yeni kurulan muhalefet partilerine yaklaşımımız ne olacak vb. konularda sizlerin de bir görüş ve hazırlığının olması süreç açısından önemli olmaktadır.”
BULDAN 15 AY SONRA AÇIKLADI
Nihayet, 15 ay sonra PKK/HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan, bağlı olduğu PKK terör örgütünün kendilerine verdiği talimatın gereği olarak şu açıklamayı yaptı: “Biz, halkların demokratik partisi olarak en kısa zamanda, en yakın zamanda kendi cumhurbaşkanı adayımızı Türkiye halklarıyla paylaşacağız. Yani HDP, kendi adayını çıkaracak, kendi adayını gösterecek ve seçimlere kendi adayıyla girecek. HDP’nin şu anki kararı, kendi adayıyla seçimlere gitmektir.”
‘HDP, CHP VE İYİ PARTİ’Yİ